Cemaat, Siyaset ve İmralı

Psikolojik Söylemler ve Ürkütücü Eylemlere Dikkat
Görüştü, görüşmedi derken devlet düzeyinde yeniden başlatılan İmralı görüşmelerini ilk ağızdan, Başbakan Erdoğan’ın ağzından işitmiş olduk. Bölge’de oluşumuz nedeni ile son birkaç gündür konu ile ilgili verdiğimiz beyanatlarda en fazla üzerinde durduğumuz husus, sürecin birçok yerden sabote edilebileceği ile ilgiliydi.
Kanaatimce uyuşturucu baronlarından çıkar gruplarına, siyasi hesaplarını huzur ortamına tercih eden zihniyetlerden yabancı ülkelerin istihbaratlarına kadar bir çok koldan sabote çalışması yürütülecek. Bunu yürütürken, politize olmuş kitleleri etkilemek ve başka bir oluşum başlatmak amacı ile Öcalan hakkında yayılacak speküle yorumlardan tutun da, MİT müsteşarı Hakan Fidan hakkında şimdiye kadarkinden çok daha fazla yıpratıcı haberler servis edilecek. Hem doğuda, hem batıda psikolojik söylemler ve ürkütücü eylemleri hızlandırarak alarm seviyesinde toplum mühendisliğine girişilecek.
Kesin olan şu ki, son günlerde başlatılan barış ve huzur müzakereleri bölge insanının kahir ekseriyetini yeniden umutlandırdı. Hele Habur geçişlerini skandal haber şeklinde servis eden, fakat barışı kutlamak için toplanan ve sevinçlerini “Biji Erdoğan” şeklinde gösteren insanlara dair görüntülere haber değeri bile biçmemiş medya patronlarının, bu seferki görüşmeleri desteklemesi daha da umutlandırdı.
Yukarıda bahsettiğimiz derin sabote gruplarının haricinde, küçük hesaplar peşinde koşarak kendi dar çerçevesinde olayları yorumlayanlarda yok değil. Hele de son dönemde cemaat ve siyaset arasında oluşan ufak yol kazalarını kendi dünyasında büyüten ve sabote ediciler arasına emniyet camiasını dahil ederek militarist sol söylemi ağzında sakız eden bazı muhafazakarlara şaşırmamak elde değil.
Milletin Gönlünde Sevdaya Dönüşen Bir başbakan ile Hizmette Öncü Bir Cemaat
Söz buradan açılmışken, epeydir yazdığım, fakat hakkında çok şey yazılıp çizildiği için konuyu kapatmak açmaktan yeğdir dediğim yazımdan birkaç paragrafı paylaşarak gündeme geçmek isterim
“Elbette cemaatle siyaset arasında pratikte ayrı gayrlılıklar olur ve olmalıdır. Elbette genel politikalarda farklı düşünceler ortaya çıkabilir. Muhalefet ise yeni bir olgu değildir. İslam tarihinde, öteden beri kendisini haklı gördüğü noktalarda, hakkı haykırmak adına sesini yükselten grupların olduğu bir gerçektir. Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin son dönemine mührünü vurmuş, en fazla rağbet ve sevgi gören başbakanıdır. Aynı şekilde Gülen cemaati de son dönem hizmetlerine öncülük etmiş bir cemaattir. Cemaatinde, siyasetinde üst düzey yetkililerinin hataları her Müslüman gibi sorgulanabilir. Ama bu sorgulama ayrıştırıcı fitne dili ile değil, yapıcı ve yatıştırıcı bir dille olmalıdır. Her ikisinin de tabanı, aynı mescitte secdeye varan, aynı inancı taşıyan, aynı hissiyatı taşıyan bir tabandır. Dün ve bugün aynı camide Allah'a secdeye eğilen tabanı birbirinden kopartacak niyet Yezit niyetidir ve yeni bir Kerbela fitnesidir. Üzücü olan şu ki, Sayın Gülen ve Sayın Başbakan’ın ortak gayesinin Allah rızası olduğunu göz ardı etme hatasına düşen her iki kesimden bazı muhafazakar kalemşörlerin bundan nemalanmak amacı ile içine düştüğü acınası durumdur. Aynı inancı taşımayanlara diyeceğim yok ta, bu gün yaşanan ufak yol kazalarının çokta önemli olmadığını, en fazla 1 yıl sonra aynı kavşakta birleşeceklerini hesaba katmayan bizim mahalleden bir kısım dostların, birbirlerine ulaşmasınlar niyeti ile cemaat ve siyaset arasında buzdağı oluşturma gayretlerini anlamak mümkün değil. ”
Ve yazımın sonlarından bir paragraf:
“Hasılı: fitne amaçlı her asparagas yorum ve haber, milletin kahir çoğunluğunun sevdası haline gelmiş Sayın Erdoğanı da küçültmez, cemaat nezdinde Sayın Fethullah Güleni de küçültmez, olsa olsa daha fazla taraftar kazandırır. Son sözüm: Cemaat ve siyaset arasındaki buzlar eridiği vakit, birilerinin buz kesecek ve bunun sonucu olarak birkaç yönlendirici utancıyla ortada kalacaktır. Cemaat ve siyasetin acilen yapması gereken şey, fitne sebebi olan ve olmaya devam eden içlerindeki habis uru bir an önce söküp atmalıdırlar.”
Müzakereler Konusunda Fethullah Gülen’in Açıklamaları
Salı günü Fethullah Gülen’in barış görüşmelerine destek veren açıklaması ile ilgili haberlere rastlayınca kaynağından adına açılmış http://tr.fgulen.com şahsi sitesinden orijinal halini okumak istedim. "Kur'an meseleyi en küçük daire olan aileden başlatarak orada sulhun hayırlı olduğunu söylemiştir. Demek ki, sulh kasaba dairesinde evleviyetle, şehir dairesinde evleviyetle, devlet dairesinde evleviyetle ve cihan dairesinde evleviyetle hayırlıdır. Hangi dairede olursa olsun sulh-u umumîyi temin etmeye çalışmak ve barış içinde beraberce yaşanabileceğini ortaya koymak lazımdır. Alevî-Sünnî, Kürt-Türk, Laz-Çerkez şeklinde bölünüp parçalanmak istenen insanımız arasında sulhü temin etmek için elden gelen her şeyin yapılması, gerekirse kan kusulması ama 'kızılcık şerbeti içmiştim' denilmesi gerekir. Milli onur, milli gurur ayaklar altına alınmama kaydıyla, o mefkureye saygı devam ettiği müddetçe -bence- el de öpülebilir, etek de öpülebilir. Heyet-i İslamiye, heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her şeye katlanmak lazım. Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır." şeklinde konuşmuş ve "Bize ters gelen bazı şeyler olabilir; 'Keşke şu görüşme olmasa.. şu anlaşma olmasa.. şu uzlaşma olmasa.. biz Türk milleti.. şöyle onurumuz var, böyle gururumuz var; boyun eğmesek.. bazı şeylere evet demesek' şeklinde mulahazaların olabileceğini sözlerine eklemiş.
Yazılı Basına Yansımayan Orijinal Cümleler
İşin doğrusu ilk defa nasip olan konuşmasının tamamını dinlemek için ilgili videoyu açtığımda haberlere ve şahsi sitesindeki konuşma özetine yansımayan cümleler oldukça orjinaldi.
Osmanlı devletini kastederek: “Devlet-i Aliye denen 250 milyon nufuslu bir devlet var. Esas safkan Türk o dönemde 11 milyondu. Eğer o anlaşmalar, uzlaşmalar, müsamahalar olmasa 4 asır problemsiz siz o işi götüremezsiniz. Son asırlarda gelişen problemlerin nedeni, sulh düşüncesi ve felsefesini tam yaşatamamamızdır. Herkes bize benzeyecek dedik. Herkesi kendi tarzı telakki ve anlayışlarında belki serbest bırakmadık. Bize uyacaksınız dedik. Yoldan geçerken dirsek vurduk onlara.. Bize uyarsanız avantajınız olur size dirsek falan vurmayız Onlarda bu desteği sizde bulamadıkları için dıştan destek aradılar. Ve dış desteklerde sizin için problem oldular. Problem olduysa biz orada sulhu umumiyi koruyamayışımızdan oldu.”
Keşke videoyu yayınlayanlar bundan sonrasını kesmeselerdi..!
Barış, hemen şimdi..!
Başlık USTAD sitesinde bu gün yazısını paylaşan İkbal Saylık beye ait..
Bu arada hususi sayılabilecek bir not: Bizim mahalleden çok değer verdiğim dostum Hasan’la sosyal medyada yazışırken dedi ki: “Herkes eleştiriyor ama ben ilk defa Fethullah Gülen'e katılıyorum” sözüne espirili bir şekilde: “şimdi yarın bunu yazsam bana cemaatçi derler mi demezler mi?” diye sordum. Dostumun: “Cesaretle yazın. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler” sözüne karşılık “hak yememeye çalışırken yiğit canından olmasın. insanı yaşat ki devlet yaşasın.” Diyerek bu yazıyı yazmış bulundum.
Ne dersiniz? Bizim mahalle Fethullah Gülen'in müzakere konusundaki görüşlerini nasıl yorumlayacak. Sol marjinallerin nasıl bir tutum içerisine gireceği aşikar da, sakın hasımlık edip birbirimize benzemeyelim diye müzakereler konusunda tersini düşünmeye başlamasınlar
Şahsi kanaatim Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu hususta oldukça samimi davranmıştır. Dananın altında zoraki buzağı aramak isteyenlerin art niyetli ve küçük hesapların adamı durumuna geleceklerini, sürece destek verenlerinde tarihe adını yazdıracaklarını belirtmekte yarar var. Bu müzakerelerin bölgemize ve ülkemize 100 yıldan beridir kaybettiğimiz barış, huzur ve kardeşliği tekrar getirmesi dileği ile sağlıcakla kalın..
Kaynak: Mardin merkezli Düşünce Kuruluşu USTAD 08.01.2013
öğretmen
15.01.2013 / 09:32kalemine sağlık ahmet bey güzel yazı yazmışsın tebrik ediyorum seni.