ergul
diorex

Çayır ve Meralarımızın Önemi

Çayır ve Meralarımızın Önemi

Çayır ve meralar tarihin her döneminde hayvanların ve dolayısıyla insanların beslenmelerinde çok önemli yere sahiptirler. İlk insanlar yiyecek ihtiyaçlarının büyük kısmını bitkilerin tohum, meyve, kök,yumru ve diğer yenilebilir kısımlarından karşılamışlardır. Aynı zamanda yine çevrelerindeki karınca, çekirge ve diğer böcekleri yemişlerdir.

İnsan beslenmesinde çok önemli bir yere sahip olan hayvansal ürünlerin elde edilmesinin temel kaynağı olan çayır-mera ve yem bitkileri kültürü ülkemizde yeterince gelişememiştir. Bunun bir sonucu olarak, hayvansal ürünlerin özellikle verimlerinde, tarımı gelişmiş ülkelere göre bir düşüklük söz konusudur. Uzun süre hayvanlarının kış yemi ihtiyaçlarını çevrelerindeki doğal çayır ve meraları biçmek suretiyle karşılayan insanlar, hayvan sayısı arttıkça tarlalarda yem bitkileri yetiştirmek zorunda kalmışlardır.Bitki yetiştirmenin 5-7 bin yıl önce Kuzey Afrika, Güney Avrupa ve Güney Asya’da başladığına inanılır. Güneydoğu Anadolu Bölgemizi de içerisine alan Yukarı Mezopotamya tarla tarımının ilk başladığı kabul edilen yerlerden birisidir. Yurdumuzda evcil hayvanların beslenmesinde kullanılan kaba yemin önemli bir kısmı hala doğal çayır ve mera alanlarından karşılanmaktadır. Bu yem alanları, çevre ve insan sağlığına olan yararları yanı sıra sahip oldukları büyük potansiyel nedeni ile hayvancılık için önemini korumaktadır. Hayvancılığın temel girdilerinin başında gelen kaba yemin en ekonomik şekilde sağlandığı kaynak olan doğal otlatma alanları, uzun yıllardır devam eden erken ve aşırı otlatmalar nedeniyle verim güçlerini yitirmiş, üzerinde bulunduğu toprağı koruyamaz hale gelmiştir.

Oysa ki çayır ve meralar, hayvanlara gereken yemi sağlamanın yanında diğer birçok yönlerden de önemlidir. Günümüzde doğadaki çeşitlilik tehlike altında olduğundan, her geçen gün bazı canlı türleri bir daha geri dönmemek üzere yok olmaktadır. Binlerce yıldan beri doğal otlatma alanları sayısız bitki ve hayvan türüne yaşama yeri  sağlamaktadır.Çayır ve meralarda bulunan bitki ve hayvan türleri bu alanların biyolojik değerini arttırmakta, üzerinde ve içinde yaşadıkları toprağın oluşmasına, gelişmesine, olgunlaşmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bu şekilde topraklar çayır mera kültürü sayesinde korunmakta, birçok canlı türü için daha elverişli bir yaşama ortamı haline gelmektedir. Çayır meralar bir yandan bitki besin maddelerinin kaynağını teşkil ederek, diğer yandan da erozyon kontrolü ve toprak ıslahında, hatta ekim nöbetinde rol oynayarak toprak verimliliğini arttırırlar. Çayır mera bitki örtüsünü oluşturan bitki türleri çok sayıda olmalarının yanında, değişik özelliklere sahip olduklarından toprak ıslahında oldukça önemlidir.

Çayır ve mera alanları doğal bir ekosistem olarak sayısız bitki ve hayvan için yaşam ortamıdırlar. Günümüzde bu alanların doğal hayata sağladıkları katkının daha iyi anlaşılması ile özellikle gelişmiş ülkelerde çayır ve meralara özel bir değer verilemeye başlanmıştır. Binlerce bitki ve hayvan türünün bu alanlarda besin ve yaşama ortamı bularak hayatlarını devam ettirmesi ile  ekosistem kendi döngüsünü sürdürmektedir. Böyle bir ekosistemin sağlıklı olarak devam ettirilmesi modern insanın birçok ihtiyacını da karşılamaktadır. Buraları, şehir hayatından sıkılan insana, doğa ile baş başa olabileceği rekreasyonel amaçlı alanlar olarak ta öne çıkmakta ayrıca kontrollü koşullarda avcılık imkanı vermektedir.

Ülkemizin büyük bir kısmı yarı-kurak olarak kabul edilen iklim kuşağında yer almaktadır. Bu bölgelerde doğal yağışların miktarı az ve yıl içindeki dağılımı düzenli değildir. Yağış yetersizliği bitki gelişmesini kısıtlayan en büyük sorundur. Bu bölgelerde doğal yağışların toprağa sızıp değişik katmanlarda depo edilmesi ile yer altı su rezervleri artmakta ve kıt olan suyun yüzey akışı halinde yok olup gitmesi önlenmektedir. Doğal kaynaklar arasında yer alan çayır ve meralar önemli bir su toplama havzası olduğundan doğal yağışların toprağa işleyerek yıl boyu taban sularını, kaynakları, akarsuları besleyerek, doğadaki su döngüsünde önemli bir yer almaktadırlar.

Yurdumuzda meraların aşırı otlatılması problemini çözmek ancak yem kaynaklarının geliştirilmesi ve yem üretiminin arttırılmasına bağlıdır. Yem kaynakları ile otlayan hayvan sayısı arasında kurulması gereken bu denge bir taraftan yem kaynaklarını geliştirmek, diğer taraftan da üretilen yemi en yüksek oranda hayvansal ürünlere çeviren hayvanların ıslahı yolu ile elde edilebilir. Yem kaynaklarını geliştirme konusunda en büyük imkanlardan biri yem bitkileri ekim alanının genişletilmesidir. Bol miktarda yem yetiştirip meralar üzerindeki otlatma basıncı azaltılmadan hiçbir mera ıslahı çalışmasından sonuç alınamaz.

Yem kaynaklarını geliştirmede bir diğer potansiyel de çayır ve mera alanlarında yatmaktadır. Bu alanlarda otlatmanın belli kurallara bağlanması, çeşitli bakım ve sulama, gübreleme, yabancı ot savaşı ve toprak su muhafaza yöntemlerinin uygulanması ile bu alanlardaki yem üretimi en azından iki katına çıkartılabilir. Özellikle marjinal alanlar olarak nitelendirilen tarla tarımının fazla karlı olmadığı alanlarda suni çayır meralar kurulması ile yem üretimi arttırılabilir. Kaba yem üretiminin % 25-30 ’u, Kaliteli kaba yem üretiminin ise % 50 ’si çayır ve meralardan karşılanmaktadır. Bu oran Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde % 70 ’lere varmaktadır.

Yurdumuzda hayvancılığın ana yem kaynağını doğal çayır ve meralar meydana getirmektedir. Bu alanların otlatılması, bakımı, korunması ile ilgili Mera Kanunu çıkartılarak uygulamaya konulmuştur. Zaman içinde kanunun öngördüğü çalışmalar yapılarak, meraların sınırlarının belirlenmesi, otlatma kapasitelerinin saptanması, köy ve belediyelere tahsisinin yapılması ve daha sonra bu alanların ıslahının yapılarak tekniğine uygun bir şekilde kullanılması şartıyla Mera Yönetim Birliklerine teslim edilmesi ile yüzyıllardır düzensiz otlatma şartları altında, başıboş bir şekilde kullanılan doğal kaynaklarımız içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarılacaktır. Yem bitkileri tarımının geliştirilmesinin yanında, mera kullanım bilincinin çiftçilerimize aşılanması ile bu alanlardan kamu yararı çerçevesinde daha iyi faydalanılabilecektir.

Editör: Şilan Ecevit

Yorum Yaz