'Çarıklı Profesör'e Veda

KÖŞE YAZISI

    Bu nedendir bilinmez ama insanların değerleri her zaman vefat ettikten sonra anlaşılır.

    İşte bu değerlerden biri daha vefat edip, sessiz sadasız göçüp gitti aramızdan.

    Hani Mardin’de taşa hayat veren ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben senin emrindeyim. Hayatta olduğum sürece ne istersen iste.” deyip, Mardin’in “Çarıklı Profesörü” olarak tanımladığı o güzel, o değerli insan, artık aramızda değil.

    Mardin’in her sokağında, her binasında mutlaka el emeği göz nuru ve kendi değişiyle sohbet ettiği, gülüştüğü taşlarda imzası olan o güzel insan Yusuf Amca, bugüne kadar yitirdiğimiz bir çok değer gibi yaşamında kıymetini bilmediğimiz mümtaz insanlardan biriydi.

    Sayıları gittikçe azalan Mardin’deki alaylı ustalardan birisi, belki de en önemlisi olan Yusuf Amca, mesleğinin inceliklerini her daim gençlerle paylaşıyor ve bu paylaşımı büyük bir hazın eşliğinde duyduğu heyecanla yapıyordu. Bu heyecanının altında ise kuşkusuz ki sıradaşı olan Mardin taşını, emin ellere emanet etmek isteği yatıyordu.

    Başbakanlığı döneminde Mardin’i ziyaret eden ve Yusuf Usta’nın nakş ettiği taş oymacılığı sanatını uzun süre hayranlıkla izleyen, açtığı taş sanatı sergisinde gezinerek, Yusuf Ustanın mahir ellerine methiyeler dizen ve onu “Mardin’in Çarıklı Profesörü” olarak tanımlayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Yusuf Usta’ya hakettiği değeri veren ender inanlardan biri olmuştu.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, üzerinde telefonları yazılı kartvizitini Yusuf Kıdır'a vererek, “Yusuf Usta ile tanıştık, müşerref olduk. Taşa nasıl hayat verdiğini görünce duygulanmamak elde değil. Yusuf Usta belki Artuklu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin çarıklı profesörü olabilir. Çünkü öyle ustalara ihtiyacımız var. Taşı nakış gibi işliyor. Yusuf Usta'nın ne ihtiyacı varsa karşılanacak ve bu ustalık yaşatılacak. Yusuf Usta için ne gerekiyorsa hepsini yapalım, yeter ki bu sanatı yaşatalım. Ben bu görevde olduğum sürece, senin emrindeyim. Ne gerekiyorsa yapacağız. Vali Bey'e talimatı vereceğim. Yeter ki bu sanat ölmesin. Bütün isteklerin yerine getirilecek. Sen de kalfa yetiştireceksin.” deyip dönemin Mardin Valisi Hasan Duruer'e kürsüden taş oymacılığı atölyesi kurulması için gerekli talimatı hemen vermişti.

    Erdoğan’ın o talimatından sonra küçük bir taş oymacılığı atölyesi kuruldu kurulmasına belki ama; “O güçlü talimatın etkisi bu mu olacaktı” diye Yusuf Ustayı gördüğüm her yerde kendi kendime sordum hep.

    Erdoğan’ın açık teminatının “Ben bu görevde olduğum sürece, senin emrindeyim. Ne gerekiyorsa yapacağız. Bütün isteklerin yerine getirilecek. Sen de kalfa yetiştireceksin.” bölümü askıda kaldı gibime geldi.

    O konuşmanın yaşandığı gün herkes Yusuf Ustaya imrenmiş, Yusuf Usta’nın yerinde olmak istemişti belki ama öyle sanıyorum ki sadece o gün.

    Ya o günden sonrası?

    Yusuf Usta yine eski Yusuf Usta’ydı!

    Ne, Artuklu Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesi’nde kalfa yetiştiren öğretmen oldu ne de Mardin’in mimarisinden ders alması gereken mimarlara “Çarıklı Profesör”lük yaptı.

    “Ben çalışırken taşla sohbet ederim. Vurduğum her keski darbesi bir sözdür, bir kelamdır, bir gülüştür. Nakş ettiğim her taşı bitirdikten sonra karşısına geçer izlerim. Taş bana gülümser, ben taşa gülümserim ve sohbetimiz öylece devam eder” diyen Yusuf Usta’nın ardından Mardin sokaklarında; nice binayı, camiyi, minareyi mezarlığı süsleyen taşlarla beraber işlenmek için sırada bekleyen taşlar da yetim kaldı maalesef..

    İşlerken konuştuğu taşı sadece duyduğu Ezan sesiyle bırakan ve “Seninle sohbeti şimdilik bırakıyorum, şimdi sıra beni yaradan Rabb’imin huzurunda namaza durma vakti” deyip kalkan Yusuf Usta, Bizler seni asla unutmayacağız. Ama öyle sanıyorum ki yaşamında sana gereken önemi ve değeri verenlerin yanında, seni yitirdikten sonra kıymetini fark edecek olanlar da seni sevgi dolu bir duyguyla hatırlayacak ve asla unutmayacaklardır. Ruhun şad olsun…