Bu yerel seçim aslında yerel bir seçim mi?

KÖŞE YAZISI

17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşananlar 30 Mart yerel seçimlerini yerel seçim olmaktan çıkarıp, AK Parti hükümeti için bir referanduma veya güven oylamasına dönüştürdü.

30 Mart günü sandık başına gidenler artık belediye başkanını, belediye meclislerini değil aslında bir yerde Başbakan Erdoğan’ın siyasi geleceğini de belirlemiş olacaklar.

Tarihten bugüne, ülkenin güçlü ve katı merkeziyetçi yapısı sebebiyle, genel seçimlerle karşılaştırıldığında yerel seçimler daha önemsiz görülür.

Bu yüzden de yerel seçimlere her zaman genel seçimler öncesi geniş katılımlı bir anket gözüyle bakılmıştır.

Yakın tarihimizde bu tezi destekleyecek çok güçlü iki örnek verebiliriz.

1989’daki yerel seçimlerde alınan kötü sonuçlarla tehlike sinyalleri veren dönemin Anavatan Partisi (ANAP), 1991’deki genel seçimlerde ikinci parti olarak iktidarı kaybetmişti.

1994’te yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul dahil olmak üzere çok sayıda belediyeyi kazanan Refah Partisi de bir yıl sonraki genel seçimlerde birinci olmuş ve iktidara gelmişti.

Her iki olayda da genel seçimlerden önceki yerel seçimler halkın eğilimini göstermesi bakımından bir nevi anket işlevi görmüşlerdi.

Benzer bir şekilde 30 Mart yerel seçimleri de, takip eden iki seçim düşünüldüğünde 1989 ve 1994 yerel seçimleri ile aynı işlevi görecektir.

2014 yazında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 2015 yazı için planlanan genel seçimlerin yol haritası, 30 Mart’ta sandıklardan çıkacak sonuca göre şekillenecektir.

Bir süredir ülke gündeminde ciddi bir yer tutan Başbakan Erdoğan’ın siyasi geleceği, 30 Mart’ta çıkacak sonuca göre yeni bir aşamaya geçecektir.

Bugün 17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşanan gelişmelerin temel hedefi, Erdoğan’ın muhtemel Çankaya yolculuğunda önünü kesmek ve onu itibarsızlaştırarak bu yürüyüşten alıkoymaktır.

Her gün birbiri ardına paralel yapı tarafından servis edilen telefon kayıtları tamamen bu amaca yönelik olarak hazırlanmıştır.

Aynı şekilde muhalefet de stratejisini tamamen Erdoğan’ın siyasi hayatını bitirmeye odaklanan bu operasyon üzerine kurmuştur.

Bugün seçim kampanyasında ne CHP ne de MHP herhangi bir şehircilik projesi ile değil tamamen 17 Aralık süreci üzerinden bir strateji izlemektedir.

Şehirlerde gösterilen belediye başkan adaylarını kimse konuşmamakta, adayların güçlü ve zayıf yönleri hiçbir şekilde gündeme gelmemektedir.

Başta da belirttiğim gibi bu seçim bir yerel seçim olmaktan çıkmış, hükümet için bir güven oylamasına dönüşmüştür.

Muhalefetin hükümet olarak dezavantaj olarak gördüğü bu durum aksine hükümet için bir avantaj haline dönüşmüştür.

Çünkü adayı beğenmeme, verilen hizmetlerden memnun olmama gibi çeşitli gerekçelerle yerel seçimde farklı istikamete yönelen kesimler, son gelişmelerden sonra AK Parti’ye oy vermeyi mecburiyet olarak görmeye başlamışlardır.

Çünkü 2002’den beri demokratik, ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda büyük kazanımlar elde eden kesimler, Erdoğan giderse 2002 öncesinin karanlığına dönmemek için Erdoğan’ı devirmeyi amaçlayan bu koalisyona karşı Erdoğan’ın yanında saf tutmayı tercih etmektedirler.  

AK Parti mitinglerindeki büyük kalabalıklar işte tam olarak bu durumu yansıtmaktadır.

30 Mart’ta biz sadece şehrimizi yönetecek başkanları ve meclis üyelerini seçmeyeceğiz.

O gün bu ülkenin kaderini de oylayacağız.