Bu yaz çok sıcak geçecek
Ülke olarak siyasetin ve dolayısıyla hepimizin geleceğini belirleyecek bir dönemden geçiyoruz.
Arka arkaya üç seçimden ilki olan yerel seçimler geride kaldı, şimdi çok kritik öneme sahip bir seçimin arifesindeyiz.
Tarihimizde ilk defa cumhurbaşkanımızı seçimle belirleyeceğiz.
Bu da aslında bir yerde başkanlık sistemine kapıyı açacak olan seçim olacak.
Kulislerde farklı senaryolar konuşuluyor.
Şimdi gelin Ankara'da konuşulan bu senaryolar üzerinden bir fikir jimnastiği yapalım.
Öncelikle senaryolar Gül’lü ve Gül’süz olmak üzere ikiye ayrılıyor.
Ve tabiî ki Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması üzerine kurgulanmış senaryolardan bahsediyoruz.
Gül’lü senaryolardan başlarsak;
Başbakan Erdoğan Ağustos ayında ilk turda veya bir ihtimal ikinci turda Cumhurbaşkanı olarak seçilir.
Abdullah Gül’ün başbakanlığı için tek vekile sahip Bayburt’un AK Parti’li vekili istifa eder; Bayburt’ta seçim yapılır ve Abdullah Gül seçilerek yeni hükümeti kurar.
Ya da Erdoğan köşke çıktıktan sonra, ülkeyi seçime başbakan yardımcılarından birisinin (muhtemelen Arınç’ın) başbakan olduğu hükümet götürür ve 2015’teki seçimlere Abdullah Gül liderliğinde girilir.
Bu senaryonun farklı bir versiyonunda Başbakan Abdullah Gül olurken, AK Parti genel başkanlığında farklı bir isim (Numan Kurtulmuş gibi) yer alabilir.
Bu Gül’lü senaryoydu.
Gül’süz senaryoya gelince; Erdoğan Çankaya’ya çıkar ve ülkeyi seçime Bülent Arınç götürür.
2015 seçimlerine dar bölge sistemi ile girilir; bu sistemle AK Parti milletvekili sayısını daha fazla arttırarak anayasa değiştirme çoğunluğuna yaklaşır ve muhtemelen sınırlı bir destekle başkanlık sistemine geçiş yapılarak Erdoğan ülkenin ilk devlet başkanı olur.
Bu senaryoda da Abdullah Gül için uluslararası platformda bir görev öngörülmektedir.
Şüphe yok ki Erdoğan’ın başkanlığı şimdiye kadar gördüklerimizden farklı bir başkanlık olacak, kendi ifadesiyle “koşan, terleyen bir cumhurbaşkanı” profili izletecektir.
Bu ülkenin selameti açısından asker, bürokrat, hukukçu vs. kökenli cumhurbaşkanlarının seçilmemesi daha hayırlı olacaktır.
Dolayısıyla kamuoyunda isimleri telaffuz edilen İlker Başbuğ ve Haşim Kılıç gibi isimlerin adaylıkları bu ülkeye kazanımdan çok kaybettirmeye namzettir.
Elbette Erdoğan’ın adaylığı sürecinde çözüm süreci de belirleyici bir faktör olacaktır.
Eğer süreç kesintiye uğramadan ve yasal bir zemine kavuşturularak devam edilirse, BDP sözcülerinin de ifade ettiği gibi Erdoğan Kürt seçmeninin de oylarıyla ilk turda rahatlıkla seçilebilir, dahası seçim sonrası için düşünülen anayasa değişikliklerinde BDP (veya HDP)’nin desteği de hayati öneme sahiptir.
Tabi bütün bu yazdıklarımız tamamen senaryolardan ve Ankara kulislerinde konuşulanlardan ibaret.
Hiç kimsenin beklemediği bir sürpriz de yaşanması her zaman muhtemeldir.
Yani cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül’ün devam etmesi ve AK Parti’deki üç dönem kuralının (en azından Erdoğan için) kaldırılarak Erdoğan’ın dördüncü dönem başbakanlığa devam etmesi de kuvvetli bir ihtimaldir.
Her ne kadar Başbakan Erdoğan üç dönem kuralında ısrarcı olduğunu ifade etse de sürprizlere de her an hazırlıklı olunması gerekir.
Aslına bakarsanız ülkenin selameti açısından Erdoğan-Gül ikilisinin görevlerinde kalmaları veya bir görev değişimi içinde ülkeyi idareye devam etmeleri en makul seçenek olarak görünmektedir.
Gerek çözüm süreci, gerek demokrasi dışı yapılanmalarla mücadele, gerek ekonomik ve siyasi istikrar için en mantıklı olan tercih budur.
Önümüzdeki günlerde senaryolar daha belirgin hale geldikçe resim de daha net bir şekilde ortaya çıkacak.
Kısacası bu yaz çok sıcak geçecek.