Biz bu filmi burada izlemiştik!

KÖŞE YAZISI

Mısır’da son günlerde yaşananlar bizlere “biz bu filmi daha önce izlemiştik” hissi veriyor.

1995’teki seçimlerden birinci olarak çıkan Refah Partisi hükümeti kurduktan sonra, ülkenin köhnemiş ve kökleşmiş bürokratik oligarşisi (asker, sivil ve yargı bürokrasisi) medya ve siyasi muhalefet ile el ele vererek ülkenin meşru hükümetine karşı topyekûn bir saldırıya girişmişti.  

Uzun uzun anlatmaya gerek yok; sonuç olarak askeri bir müdahale sonucu meşru hükümet iktidardan uzaklaştırıldı.

2002’de iktidara gelen ve Refah Partisi’nin içinden çıkan AK Parti’ye karşı da benzer girişimler yapılmak istense de AK Parti hükümetinin, Refah Partisinin aksine hem arkasında daha geniş bir halk desteği olması hem de uluslararası toplumda ciddi bir desteğe sahip olması nedeniyle bu girişimler boşa çıkarıldı.

Cumhuriyet mitingleri, darbe ve e-muhtıra girişimleri bu yöndeki son baskı unsuru olsalar da AK Parti hükümeti iktidarda geçen on yılın sonunda bu oligarşiyi ciddi anlamda geriletmeyi başardı.

Tekrar Mısır’a dönersek; diktatörün devrilmesinden sonra yapılan ilk özgür seçimleri Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi’nin kazanması kesinleştikten sonra bizde 28 Şubat döneminde yaşanan gelişmelerin bir benzeri hatta daha şiddetlisi Mısır’da yaşanmaya başladı.

İlk olarak seçimlerden hemen birkaç gün sonra o dönem yönetimi elinde tutan Konsey, alelacele bir kararla yeni seçilen Mursi’nin yetkilerini büyük ölçüde kısıtladı.

Amaç Mursi’nin hareket alanını daraltmaktı.

Ülkede kökleşmiş olan bürokratik oligarşi, bizim pek de yabancısı olmadığımız bir atağa kalktı.

Medya ile el ele veren bürokrasi, eski rejim yanlılarını da harekete geçirerek her yönden saldırıya geçti.

Mısır medyasında yazılanları okursanız, bizde Refah Partisi iktidara geldiği zaman yazılan yazıların ve yapılan yorumların birebir aynısı ile karşılaşırsınız.

Cümleler bile birebir; tek fark o cümlelerde Erbakan ve Refah Partisi yerine Mursi ve Müslüman Kardeşler (İhvan el Muslimin) ibareleri geçiyor.

Yine AK Parti’ye karşı tezgâhlanan meşhur Cumhuriyet mitinglerinin farklı bir versiyonu yeni halk hareketi adıyla sahneleniyor.

Bizdeki gösterilerden farkı, Mısır’da sokaklara dökülenler şiddete başvurmaktan çekinmiyor; geçtiğimiz hafta bu göstericiler bazı İhvan mensuplarını öldürdü; parti binalarını ateşe verdi.

Hakkını teslim edelim; bizdekiler bu kadar ileri gitmemişlerdi.

İşin dikkat çeken bir başka boyutu daha var.

Bu gösteri ve protestoların; Mısır’ın, durdurulmasında çok aktif bir şekilde rol aldığı Gazze saldırılarından sonra yoğunlaşmış olması.

İsrail’in 2008’deki saldırısını ve kendisine kayıtsız şartsız destek veren Hüsnü Mübarek’i hatırlayın; bir de son saldırıda İsrail aleyhinde çok ciddi bir diplomasi hareketi yürüten yeni Mısır yönetimini düşünün; sanırım İsrail, Hüsnü Mübarek’i özlüyordur şimdiden.

Özlemekle de kalmadığını, eski rejimi ya da kendilerine yakın olacak bir ismi getirmek için mevcut yönetimi alaşağı etme yönünde girişimlerde bulunduğunu tahmin etmek zor değil.

İsrail’in şu sıralar en büyük korkusu Suriye’de de Mısır’da yaşanana benzer bir değişim yaşanması olacaktır.

İslami kökenli Mısır hükümetinin yanına aynı kökenlerden gelen bir hükümetin Suriye’de eklenmesi ve üstüne zaten İsrail’in hiç hazzetmediği Türkiye’deki hükümeti düşününce, İsrail’in uykularını kaçıracak bu gelişmelere karşı boş durduğunu söylemek saflık olur.

Mısır’da meşru hükümetin yapmış olduğu legal uygulamalardan geri adım atmaması gerekir.

Bu noktada Mısır halkı da seçmiş olduğu bu meşru hükümete sahip çıkmalı; onları bürokratik oligarşiye kurban etmemelidir.

Bölgenin asırlardır süren makûs talihini değiştirecek fırsatlar artık kapımızda.

O yüzden “dayan Mursi” diyoruz.

Ve yine o yüzden Suriye’deki halk ayaklanmasının başarıya ulaşması için dua ediyoruz.      

Bu arada yeri gelmişken; Mardin halkı asil duygularını bir kez daha gösterdi ve Suriye’de zor durumdaki halka yalnız olmadığını gösterecek bir adım attı.

Yeni kurulan Suriye-Mardin Yardımlaşma Platformu örnek olacak bir uygulamadır.

Özellikle Suriyeli mültecileri asalak gibi gören, hatta onları terörist gibi lanse etmeye çalışanlara verilmiş en güzel cevaptır.

Tüm ülkeye örnek olması gereken bu asil hareketin düşünce, uygulama ve destek aşamasında olan herkese tebrik ve teşekkürlerimi iletiyorum.