Bir Yılın Ardından…Kar ve Zarar
Kürtçe’de bir söz vardır: Em salê dispêrin salê. Önümüzdeki yıla umutla bakmak anlamına gelir bu söz. Gerçekten insanın yaşama dair duruşunu, sahip olduğu umut duygusu belirler. Ümitlerini kaybeden bir insan yaşam sürecinde varlığını koruyamaz.
Yaşama hep umutla bakabilen tek varlık insanoğludur. Bu yönü, kültüründe ve edebiyatında mevcuttur. Atasözlerinde ve deyimlerinde hatta fıkralarında bu gerçeği rahatlıkla görebiliyoruz.
Yaşadığımız coğrafya adeta Ortadoğu’nun merkezinde yer alır. Politik, sosyal ve ekonomik anlamda bu böyledir. Bu realiteden büyük pay alan Kürdistan ve Kürtler her zaman bölgede yaşananlardan büyük bir pay almıştır. Tarihte millet olarak doğal değerlerine asılmış ve barış içinde yaşama isteğini son olarak Kürtlerde görebiliyoruz. Daha açık bir ifadeyle Kürt halkı doğal haklarına kavuşma mücadelesini veren ve barış içinde yaşamak isteyen son büyük millet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Son yıllarda Kürt halkı yürüttüğü mücadeleyle statüye kavuşmanın eşiğine gelmiştir. Kürdistan’ın güneyinde ‘Federal KürdistanBölgesi’ adı altında Kürtler tarihi bir statü kazanmış ve bu süreç “Bağımsız Kürdistan”ın kapısını aralamaktadır. Rojava kısmında eğer değerlendirilebilirse buradaki Kürt halkı da kendine has statü elde etmenin sınırındadır.
İktidar partisi olan AK parti, 1 kasımda yüzde 50’ye varan oy alması bütün anket şirketlerinin “çullanmasına” neden oldu. Ana muhalefet partisi olan CHP’nin yerinde sayması, bu partide iç sorgulamasına neden oldu.
MHP’nin 1 Kasım Seçimlerinde adeta erimesi Türk siyasi yaşamının en dikkat çeken konulardan birisi oldu.
Ancak her üç muhalefet parti liderinin seçim şokunu üzerinden attıktan sonra kendilerini “başarılı” saymaları bir traji-komik tablonun ortaya çıkmasına neden oldu.
Türkiye’deki Kürtler ise 7 Haziran 2015 seçimlerinde sivil siyaset anlamında büyük bir başarı ortaya koyarak adeta Koalisyon ortağının en büyük adayı durumuna geldiler. Ancak yanlış stratejiler ve dar hesaplar nedeniyle 80 vekil çıkarmış olan HDP, bu fırsatı değerlendiremedi.
Genel anlamda bir yılın iç panoraması böyle iken ülkede, bir yıl içinde iki genel seçim yaşandı. Bu olay Türkiye siyasi tarihinde bir ilk oldu.
“Seni Başkan Yaptırmayacağız” ve “Hendekli Özyönetim” kavramları siyasetin gündemine oturan iki kavram oldu.
İŞİD ve DAEŞ en çok tartışılan başka bir konu oldu. Suriye’de yaşananlar ve bunun Türkiye’ye yansıması hep gündem oldu.
Diyarbakır, Suruç ve Ankara’da yapılan mitinglere yapılan bombalı saldırılar siyaset gündemini uzun süre işgal etti.
Türkiye’nin DAEŞ birliklerine ve Kandil’e hava saldırılarını düzenlemesi neredeyse beklenmedik gelişmeler olarak nitelendirildi.
Türk Hava sahasını işgal ettiği gerekçesiyle Rus uçağının düşürülmesi ve ardından Rusya-Türkiye arasında başlanan siyasi ve diplomatik kriz hala her iki ülkeyi birçok yönde etkilemeye devam ediyor. Bu kulvarda gelişen olaylar gündemdeki yerlerini koruyor.
Diyarbakır’da hendekli özyönetimi savunanlar ile onlarla çatışan devlet güçleri arasında kalan tarihi değerlerin yıkımı, tahrip edilmesi Diyarbakır Baro başkanı Sayın Tahir Elçi’nin hassasiyetine takıldı. “Bölgemizde çatışma istemiyoruz” sözüne karşılık ensesinde aldığı kurşunla yaşamını yitirdi. Bu olay, Türkiye’de vicdan sahibi herkesi derinden yaraladı. Cenaze töreni sırasında kızı Nazelin’in “sizin hiç babanız öldü mü” ve eşi Türkan Elçi’nin “Bu olay da diğerleri gibi faili meçhul kalacak” sözleri geçen yıla kazındı.
Kürdistan Federal Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin Türkiye’ye yaptığı ziyaret tartışılan önemli konulardan biri oldu. Barzani’nin bu “kritik” ziyaretinin sonuçlarını önümüzdeki süreçte daha berrak olarak görebilme imkanımız olacaktır.
Türkiye ile yaşadığı uçak krizi sürecinde HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın Rusya’ya yaptığı ziyaret siyaset gündeminde yankı yaptı. Bu “nazik” ziyaretin sonuçları önümüzdeki süreçte tartışılacağa benziyor.
CHP Milletvekili Eren Erdem’in bir Rus TV kanalına verdiği röportaj, kendisinin “vatan haini” suçlamasıyla karşı karşıya bıraktı.
Bütün bu gelişmelerin öyle veya böyle bir yönüyle Kürt siyasetini etkilediğini düşünüyoruz. Bu kapsamda Kürt siyasi oluşumları bu süreçleri kar-zarar süzgecinden geçirecektir mutlaka.
Başka Tahirler olmaması için…
Barış dolu bir yıl dileğimizle…