Bir Tebeşir Kokusu: Abdulrezzak Dabakoğlu…

Aklımızın
erip lise yıllarının uçarı gençlik anlarında dolanırken, yaşama tozpembe bakan
hallerimiz daha baskın çıkmıştır, geleceği süzüp anlamlandırması gereken sağduyumuz
karşısında.
Ders çalışmak
dahi başlı başına bir bela gibi görünürken gözümüze, derslerin babası dediğimiz
matematik ise zaten yaşadığımız kent Mardin’imizin dibi görünmeyen kör kuyuları
gibi, içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz olarak tabir edeceğimiz ağırlığıyla, ilk
gençlik dönemlerimizin kabusu olarak çıkardı karşımıza, kendi aritmetiği
içerisinde.
İşte; sınavdan sınava koşmanın ağır yükümlülüğünü
henüz hissetmemiş, gelecek kaygısının yoğunluğu ruhumuza çökmemiş ve ekmek
kavgasının bir dala sap olma varlığı hala içimize çökmemişken, eğitim denen
meşakkatli yolda bir bilenin sizin için kaygı duyduğu zamanların öğretmeniydi
O…
Ne olursa
olsun lakin bu memleket toprağının çocuğu iyi yerlerde olsun, içinde
bulundukları biçare gençlik körlüğünün ve dengesiz eğitim rekabetinin girdabında
kimin boğulacağını bilmese de ilk kurtarılan ve bilinçlenen bu toprağın çocuğu
olsun diyerek, Mardin Lisesi yollarında mekik dokuyandı O…
İnternetin
olmadığı, ders kaynağı bulmanın petrol bulmaktan daha zor olduğu lise
yıllarının, açılıp kapanmaktan bozulmuş şirazesindeki kitaplarını koltuk
altında yüklenen, kitap hamallığının dışında bizlerin sorumsuzluğunun kendisine
verdiği ızdırabı da sırtında bir hamal titizliğiyle taşıyıp, hepimiz adına
telaşlanandı O…
Öğretmenliğinin
disiplini içerisinde yüreğinde insani şefkati taşıyan, şimdiki özel ders
furyasının aksine hiçbir maddi çıkar beklemeden üstüne üstlük cebinden veren,
sadece görev aşkının değil doğduğu topraklara olan gönül minnetini benliğimize
eken ve yeşertendi O…
Cumartesi ve
pazarları kendi açıp kendi ücretsiz verdiği kurslara kimlerin gelip kimlerin
gelmediğini takip ederken, kendi özverisini boş verip gelenlerin gözüne
minnetle bakarak, Mardin’in çocuklarını güzel yerlerde görme hayalinin bir gün
gerçekleşeceğini hayal edendi O…
Türk, Kürt,
Arap olmanın hiçbir şekline önem vermeyen, o dönemin Mardinli yerlileri kadar
çevre köylerden yatılı olarak lise pansiyonunda kalan tüm öğrencilerinin başarı
basamaklarını tırmanması için elinden geleni ardına koymazken, insan olmanın
bilincini, kardeşlik nutukları atmadan sergileyebilendi O…
Biçim, sayı
ve çoklukların yapılarını, özelliklerini ve aralarındaki ilişkilerini akıl
yoluyla inceleyen matematiğe, insan olmanın maneviyatını ve Mardin’in
kültürünün temelini oluşturan birlikte yaşamak ve bir o kadar da çalışmak
felsefesini, kelimelerin sonsuzlukta kaybolan yankılarına değil, yüreklerimizin
kapakçıklarına nakşedendi O…
Günün moda
trendlerinde bir giydiğimizi bir daha giymez, açılan dolabımızda yer yokken
giyecek bir şeyimiz yok diye mızmızlanırken, gözümün önündeki; yıllarca
üstünüzde olan siyah takım elbiseniz, bir türlü yıpranmayan ayakkabınız, soldan
sağa doğru alnınızın üzerinden yana doğru taradığınız saçınız ama illaki de
uzun zamandan beri gördüğüm ve şu an katıksız bildiğim gerçek bir öğretmenin ne
olduğu şeklindeki kafamda beliren sorunun, cevabıydınız.
Ve sizi şu
an kelimelere sığdırmakta ki zorluğum yine yaşamın garip bir cilvesi olarak
matematikten pek de anlamayan bana yani 1333 nolu öğrenciniz, Fırat Ensari’ye
nasip oluyordu yaaa, sevgili hocam…
Siz Mardin
tarihine yön veren ciddi bir kuşağın yetiştiricisi ve dile getirilemeyen kahramanıydınız…
Evet sevgili
Abdulrezzak Dabakoğlu hocam…
Siz tebeşir
kokusuydunuz…
İnşallah
Hakkınızı, hepimize helal edersiniz…
A. ERGİNOĞLU
25.10.2016 / 02:14EVET ÇOK GÜZEL ANLATMIŞSINIZ AMA BU BİLE ABDULREZZAK HOCAYA AZ ABDULREZZAK HOCA ELİ ÖPÜLESİ GERÇEK HOCALARDANDIR.