diorex

Bir öyle bir böyle

Bir öyle bir böyle

Başbakanın “ustalık dönemi” kabinesi gerek seçtiği bazı isimler gerek demokratikleşme ve Kürt sorunu noktasında imza atılan icraatlar açısından geniş kitleler nezdinde tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaşatıyor.

Bırakın AK Parti içini, Türkiye’nin görüp görebileceği en anti demokratik tutuma sahip isimlerden birisinin İçişleri Bakanı olması bile başlı başına bu hayal kırıklığının ana sebepleri arasında.

Yaptığı gaflar bir yana, temel özgürlüklere bakışı bile bu kadar sorunlu bir ismin böyle önemli bir bakanlığa getirilmiş olması Başbakanın bu dönemde izlemekte olduğu politikanın esasları hakkında ipucu vermeye yetiyor.

Seçimde % 50 oy aldıktan hemen sonra demokratikleşme konusunda adımlar beklerken tam tersine güvenlik politikalarına ağırlık veren “ustalık kabinesi”, İçişleri Bakanının şahsında temsil edilen “Kürt sorunu değil güvenlik sorunu” politikasını kesintisiz sürdürüyor.

Konuşmalarını artık takip etmesem de sayın bakanı dün mecliste öfkeden kıpkırmızı kesilmiş bir halde BDP’lilere “haddini bildirirken” izledim.

Ne bakan olmanın ağırlığı, ne yaşını başını almış birinde olması gereken sakinlik ve ağırbaşlılık.

Militan bir genç partili edasıyla “kes sesini, sus” diyerek karşısındakini azarlayan bu kişi ülkenin en önemli bakanlarından birisi.

Bir cümlesine ayrıca takıldım.

Şırnak’ta öldürülen gençleri kastederek BDP’lilere “o tabutların üstüne örttüğünüz bez parçalarının hesabını vereceksiniz” diyordu.

Tabutların içindekilerin nasıl öldüğü ile ilgilenmeyip bu konuda bugüne kadar tek kelime etmedikten sonra kalkıp sadece tabutun üstüne örtülenlere takılmış zat-ı muhterem.

“Önce o tabutun içindekilerin hesabını ver sonra üstündekinin hesabını sorarsın” demek de kimsenin aklına gelmiyor. 

Düşünce yapısı olarak 60-70’li yılların soğuk savaş dönemine ait olan içişleri bakanı 40 yıldır değiştirmediği anlaşılan söylemiyle 2011’de bakanlık yapıyor.

Üstelik bunu Kürt sorunu ve demokratikleşme konularında bugüne kadar atılmayan adımları attığı için övdüğümüz ve cesaretini takdir ettiğimiz bir hükümetin parçası olarak yapıyor.

Üstelik bunun Beşir Atalay gibi birisinin halefi olarak yapıyor.

Bunun salt bir isim tercihi olmadığı hükümetin yeni dönem siyasetinin bu şekilde olduğu gibi bir gerçekle karşılaşmak bizleri daha fazla umutsuzlaştırıyor.

Hatta sayın bakanın tavrı ve söylemlerinden bile daha fazla.

Bir öyle bir böyle

Dün bir ilk daha yaşandı bu ülkede.

Eski bir genelkurmay başkanı darbe teşebbüsü iddiasıyla tutuklandı.

Bu tür gelişmeler bizleri demokrasi adına heyecanlandırırken Uludere konusunda hükümetin tavrı ve başlı başına İdris Naim Şahin gibi bir ismin hükümette var olmasını düşünmek iyimser duygularımızı alıp götürüyor.

Böylesine önemli bir gelişmeyi bile gölgeliyor hükümetin izlediği politikalar ve kullandığı söylemler.

Tam da “ama bak genelkurmay başkanları bile artık dokunulmaz değil” diyecekken “operasyon hatasıdır” lafı aklımıza geliyor susuyoruz.

“Artık darbeciler hesap veriyor, Kenan Evren için müebbet isteniyor” diye sevinecekken “Kürt sorunu nerede arıyorum bulamıyorum” diyen ve “Terörün bir ayağı olarak bilimsel terör var. Resim yaparak, tuvale yansıtarak, şiir yazarak, şiire yansıtıyor, günlük makale yazarak. Hızını alamıyor. Terörle mücadelede görev almış askeri ve polisi, sanatına çalışmasına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyorlar” lafları geliyor aklıma ve umutsuzluğum baskın geliyor.

Sanırım bugün halkın çoğunda benzer ruh hali hâkim.

En zor günlerinde bile demokrasiye sahip çıkan ve demokrasi adına kendisini savunanları şimdi düşman görüp, “artık muhtar bile olamaz”, “411 el kaosa kalktı”, “askerden tokat gibi cevap” manşetleri atanların övgüsünü alan Sayın Başbakan sık sık “% 50’yi hazmedeceksiniz” diyor.

Kurulduğu günden beri destek vermiş ve son seçim dâhil ona oy veren kitle içinde yer almış birisi olarak ben mevcut durumdan memnun değilim.

Ahmet Altan, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Hasan Cemal gibi isimler yerine artık Ertuğrul Özkök’lerin övgüsünü alan bir politika beni endişelendiriyor.

Yorumlar

Image
MilliGörüş
09.01.2012 / 20:04

Keşke hiç olmasaydınız, deseydin İkbal bey. O soydukları ve her şeylerini borçlu oldukları gömleğe kurban olsaydılar...

Image
sedat aşar
07.01.2012 / 08:49

ikbal bey yüregine saglık yazdıkların senin imanının ve emin bir insan olmanın şiarı boşuna dememişler giden geleni aratır bu gafların birdaha olmaması için sayın başbakanın kabineyi uyarması lazım meclis öyle bir yer olmuşkı inanın izledigimde utanıyorum bir ata sözü var konuşmasını biliyorsan konuş senden ilham alsınlar bilmiyorsan sus seni adam sansınlar selam ve dua ile

Yorum Yaz