Bir kez daha "yetmez ama evet"
Gerek yurt içinde gerek sınırlarımız dışında çok önemli gelişmeler yaşanıyor.
Ülke içinde yaşanan gelişmelerin en önemlisi hiç şüphesiz 1980 darbesinin mahkemeye taşınmış olması.
12 Eylül 1980 darbesi, yine bir 12 Eylül günü kabul edilen anayasa değişikliği paketinin neticesinde adalet karşısına çıktı.
Bir zamanlar kimsenin hayal bile edemeyeceği bir durum bu.
Her ne kadar cuntanın sağ kalan liderleri artık bir ayağı çukurda 90 yaşına gelmiş olsa da bu dava sembolik açıdan da büyük önem taşıyor.
Ancak bu dava süreci bütün suçu bu iki ismin üzerine bırakıp darbenin altyapısının hazırlanması sürecinden tutun da darbe sonra ülkede sıkıyönetim adına estirilen devlet terörü ortamının sorumlularını dışarıda bırakmamalıdır.
Bu dava, cuntanın lideri olan Evren’den başlayarak sıkıyönetim komutanları, valileri, tüm askeri ve sivil sorumluları ve hatta hapishaneleri birer işkence merkezine çeviren tüm isimleri kapsayacak bir dava olmalıdır.
Her ne kadar referandumda anayasa değişikliğine “hayır” oyu verenlerin bugün mahkeme önlerinde toplanmaları, davaya müdahil olmak için beklemeleri ironik bir durum olsa da bu duruma hesap sorar gibi bir yaklaşımla bakılacak zaman değildir.
12 Eylül 1980 darbesi bu ülkedeki tüm kesimleri silindir gibi ezdi.
Sağ sol demeden herkes bu baskıcı dönemden nasibini aldı.
Referandum sürecinde “yetmez ama evet” dediğimiz için eleştirilen hatta bazı akl-ı evvellerce dalga geçilen bizler bugün bu davaya da “yetmez ama evet” diyoruz.
12 Eylül darbesi ile hesaplaşırken 27 Mayıs, 12 Mart, 28 Şubat, 27 Nisan gibi tüm darbe, muhtıra ve e-muhtıra girişimlerinden hesap sorulması gerekir.
Bu konuda AK Parti nihayet uzun zamandır kendisinden beklenen adımı attı ve darbelerin araştırılması için bir komisyon kurmak amacıyla harekete geçti.
12 Eylül 1980 ürünü anayasanın artık daha fazla oyalanmadan tamamen değiştirilmesinin zamanı gelmiştir hatta geçmiştir bile.
Artık “toplumsal mutabakat” gibi masalları daha fazla beklemenin bir anlamı yoktur.
Acilen sivil ve özgürlükçü bir anayasa hazırlamak için uzlaşı ve destek vermesi mümkün olmayan statükocu partiler CHP ve MHP’nin engelleme ve oyalama taktikleriyle daha fazla uğraşmadan belirli noktalarda destek vermesi muhtemel olan BDP ile bir an önce görüşmelere başlanmalıdır.
Ancak anayasa değişirse 12 Eylül davası anlam kazanmış olacaktır.
Yurt dışında ise Suriye meselesi gündemin en sıcak maddesi.
Esed rejimi Annan planını kabul ettiğini belirterek başvurduğu oyalama taktikleriyle birlikte katliamlarına hız kesmeden devam ediyor.
Rusya ve İran farklı saiklerle de olsa Suriye’deki rejimi desteklemeye devam ediyor.
Rusya salt ABD karşıtlığı ve kendi dış dengeleri açısından destek vermeye devam ediyor.
İran ise yukarıdaki saiklerin yanı sıra asıl olarak mezhepsel temelde yaklaşıyor olaya.
Adında “İslam” ibaresi olan bir ülkenin önce 1980’lerde ülkedeki İslami hareketin merkezine yönelik katliamda şimdi de tüm ülkede imza attığı kıyımlarda karşı çıkmak veya sessiz kalmak bir yana Baas rejimini kayıtsız şartsız destekliyor olması tezatın en çarpıcı örneğidir.
Bu da sanırım ülkemizde İran’a farklı bir gözle bakan bazı Müslüman grupların gözünün açılması için bir turnusol kâğıdı işlevi görmektedir.
Suriye meselesi gündemdeki yerini korumaya devam edecek önümüzdeki günlerde.
Dileriz ki daha fazla kan dökülmeden Suriye demokrasiye geçiş sürecini tamamlar.