Bir Avuçtuk Biz..!
Yaşadığım
şehrin dışına ilk defa çıkmış ve henüz farklı bir şehre yeni adım atmıştım.
Şehrime benzeyen çok az tarafları vardı bu şehrin… Okuyanı da çoktu, cahili de;
bir kısım sokakları kapitalizmin hoyratça yaşandığı ve kadının modernizme ayak
uydurduğu mekânlarla dolmuş; diğer sokakların kuytu mekânların da ise ezan
vaktini bekleyen ve banklarda oturan bir avuç orta sınıf delikanlıları vardı.
Siyaset ve politikanın handikaplarına
bulaşmamış, henüz deryalarında kulaç atmamıştık, gönül verdiğimiz teşkilatlarda
adaleti yaymak, haklılara reva gören haksızlıklara karşı dirençli olmak için
vardık. Bir avuç üniversite gençliği idik, kitap okurduk, okurken
okuduklarımızın altını çizerdik, gökkuşağının tüm renklerine âşıktık, hele
yeşil rengin tonları bizim varoluş sebebimiz idi.
Anadolu’nun
çocukları olarak metropollerin kapitalist yaşamına karşı “bir avuçtuk”
melodilerini serpiştirerek birlikteliği oluşturmuştuk, sayımız azdı ama azimli
idik. Ülkede birileri bir şey değiştirecek ise veya değiştirme iradesini sahip
olacak kesim olarak ta kendimizi görürdük…
Belli ki bugünün
konjonktürelliğinde kısmen mekik dokuyanlar/temel olanlar; dün Türkiye’yi
değiştirme azim ve iradesine sahip olanların bıraktığı mirastan beslenenlerdir.
O gün sayıca az olanların, bugünün kitlelerini etkilemeleri ve hüküm vermenin
kaviliğine malik oldukları aşikârdır.
Evet, bugün
sayımız çok/değiştirme gücümüz var, alışkanlıkları değiştirebiliyoruz. Kimse
bize sayı minvalinde racon kesilmiyor. Lakin dünün samimi/riyasız ve dirençli
bir avuç insanı ya artık okuduklarına/yaşadıklarına bir anlam vermemiş yâda
değişimin pençelerinde cirit atmaktadır.
İsmet özel 34
yıl önce 1986 yılında dile revan olarak kaleme aldığı “Bize yüzde altı derler” yazısında
Refah partisinin seçimlerde aldığı oy nisbinine dikkat çekerek; o günün güç ve
kudretlilerin kullandığı “zaten siz yüzde altıyı bile geçemeyen bir
topluluksunuz” argümanlarına karşın şöyle demişti. “Evet, %6 dedikleri,
bağımsız karar verme mevkiine sahip ve tercihleri Türkiye’de İslamiyet’in en
belirleyici sosyal ve siyasi unsur olması gerektiğini inanan insanlardan
oluşur." Diye ifade etmişti.
Bir oportünist bakışın/varoluşçuluğun
sebebi olarak Türkiye’nin tüm hengamelerinde yer edinenlerle birlikte belirli
bir tutum, ilke ve duruş sahibi/temsilcisi olanlar; hiç bir zaman bir itibar
zemininde şaha kalkmadı ve değer atfedilmemiştir, aksine itibara kavuşan hep “ne şiş yansın nede kebap” diyen
şarlatanlar olmuştur.
Her şeye rağmen
hangi mahallede konumlanıp konumlanmadığına bakmadan veya hangi ideolojinin
parselinde yer edinip edinmediği ayrımına gitmeden ülkede yaşayan tüm güçlü
güçsüzün, muktedir olanın olmayanın ve fakir/fukaranın keşke bize şimdi de hala
“yüzde altı deselerdi…”
Efendin
Vesselam…