Beyaz Güllerin Karanlık Şehri
Bilmem dünyada beyaz gülleri ile anılır olan kaç şehir keşfetmişlerdir seyyahlar. Doğanın farklılıklarına sahip yerleşim alanlarının sakinleri de elbette sahip olunan bu doğasal farklılıklardan farklı bir nasiple nasiplenmişlerdir.
Masumiyetin, paklığın ve anti kirliliğin sembolü olan beyaz güllerin kenti olan Nusaybin insanlarının fıtratı da beyaz güllerin şeffaf yanağı kadar pak ve temiz olması gerekir. Ki kanımca öyledirler de, siz bakmayın şu an ki dini söylemlere karşı istem dışı tavır takınışlarına, zira belli bir meşum dönemde ağızları sütten yandıklarından beyaz benzerliğinden yoğurda da üfler olmuşlardır. Ama gelin görün ki bu nadide beyaz güllerin diyarı gecelerce kapkara bir ıssız harabeyi andırmaktadır. Karanlıktan maksadım okuyucularımın ani bir refleksle bakışlarını kendine çeken; halkın huzuru ve doğa ile iç içe yaşanmaları için belediyemiz tarafından inşa edilen parkların sığ çamlılıkları arasında yaşanılan gayri meşru olaylar değil, kenar mahallelerde bir kürt kentin namus mahremiyetine yakışmayan ve yaralanmalarla neticelenen gayri ahlaki ilişkiler de değil, karanlıktan maksadım, aydınlığın zıttı olan karanlık, yani elektrik arızaları sebebi ile yaşanılan karanlık. Meskun olduğum Fırat mahallesi nisan caddesi güzergahında yaklaşık 300 hanenin iki hafta boyunca karanlığa mahkum edilişleri kalemimi toplumun kanayan birer yarası haline gelen elektirik kesintileri ve bu münasebetle yetkililerce bu kesintilerin ana nedeni sayılan kaçak elektriğe dinin bakış açısına çevirdi.
Gelin hep beraber yetkililerin kesintiler hakkındaki kafa yorucu teknik beyanatlarını, halkın efendileri halkının hizmetkarlarıdır düsturundan yoksun, omuzlarına yüklenilen görev bilincini ifa etmekten aciz olanları, halkın şikayetlerini duymamak için telefon ahizelerini masaya bırakarak meşgule koyanları bir tarafa bırakarak bize dönük olan bu sorunun kaçak boyutunu dini bir bakış açısı ile irdelenmeye çalışalım.
İslam hukukunda hak kavramı iki ana başlık altında toplanır. Biri ‘’ Hukukullah’’ ( Allahın kul üzerindeki hakkı ), iki ‘’ Hukukul ibad’ (Kulun kul üzerindeki hakkı). Allah’ın üzerimizdeki hakları, O’nun varlığına ve birliğine inanıp, kısacası yap dediklerini yapıp yapma dediklerinden sakınmaktır. Yaratılmışların haklarının başında ise, insanların hakları gelmektedir. İnsanlar arasındaki bütün ilişkiler, “fertlerin karşılıklı hakları” içerisinde yer almaktadır. Ayrıca kamu hakları denilen haklar da vardır ki, “hukukullah” kapsamında değerlendirilmektedir.
Şüphesiz kamu hakkı denilince, özellikle kamu mallarının korunması ve haksız yollarla zimmete geçirilmemesi akla gelir. Biz de yazımızda konunun bu yönü üzerinde duracağız.
Kamu malı emanettir
Emanet Başta dinî yükümlülükler olmak üzere kısaca maddî ve manevî bütün değerler bu kavramın kapsamı içinde yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’de, “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir”(Ahzab, 72) buyrularak bir yandan insanın emanet konusunda diğer varlıklardan ayrı olarak taşıdığı sorumluluğun ağırlığına dikkat çekilmekte; diğer yandan da insanoğlunun emanete riayet konusunda genelde vefasızlık göstermeye eğilimli olduğuna işaret edilmektedir.
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir”(Nisa, 58) mealindeki ayette ise, özellikle yöneticilerin hem adalet hem de emanet ehli olmaları emredilmektedir. Çünkü devletin mal varlığı halka aittir; bunda geçmişin, bugünün ve gelecek nesillerin hakları vardır. Bu nedenle yöneticilerin, tüyü bitmemiş yetimlerin de hakkı olan bu malları gereksiz yerlerde harcayıp, israf etmeleri haramdır. Zaten yöneticilerin halk ve devlet malı üzerindeki tasarrufları da kamu menfaatine bağlı kalmakla sınırlıdır.
Kamuya, yani toplumun bütününe ait mal ve değerler, yöneticiler açısından olduğu kadar, bireyler açısından da birer emanettir. Her birey doğrudan ya da dolaylı olarak bu emanetlerin korunmasından ve yerli yerince kullanılmasından sorumludur.
Kamu hakkını ihlâl kul hakkına ihanettir.
İslâmî literatürde, kamu malını zimmetine geçirmeye “gulûl” denilir. Gulûl, İslâm hukukunda da “devlet malına hıyanet etmek, kamu malını zimmetine geçirmek, mülkiyeti bütün ümmete-millete ait olan devlet hazinesinden veya ganimetlerden gizlice almak, özellikle de taksim edilmeden önce savaş ganimetinden bir şey çalmak” şeklinde tanımlanmıştır. Âl-i İmran suresinin 161. ayetinde ”…Kim emanete hıyanet ederse (ganimet veya kamu malından aşırırsa), kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir” buyrularak, kamu malına ihanetin cezasının ağırlığına dikkat çekilmiştir. Kamu malını zimmetine geçirenler peygamber lisanı ile ‘’ Muhammed’i, kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizden her kim bu (bu devlet malı)ndan alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu hâlde kıyamet günü gelecektir. Eğer bu haksızlıkla aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!” ağır bir itaba maruz kalacaktır. Kamu malından çalmanın vebali öylesine büyüktür ki, Hz. Peygamber, kamu malı çalmış, kamu hakkına tasallutta bulunmuş kimselerin cenaze namazlarına bile katılmamıştır. Hatta kamu malından çalma öyle ağır bir vebaldır ki, bütün günahların affına vesile olan şehadet ve hac ibadeti bu günahın hafifletmesine bile vesile olamamaktadırlar.
Kaçak elektrik ve su kullanmak:
Toplumsal duyarlılığımızı ve ahlâkî değerlerimizi kaybettikçe yolsuzluklar baş göstermekte, her kademede devlet malı yağmalanmakta, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, kaçak su ve elektrik kullanımı gibi yüz kızartıcı durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan kamu hukuku içinde yer alan elektrik ve suların kaçak olarak kullanılması caiz değildir. Kul hakkı olan elektrik ve suyu kaçak kullananların, bu ülkede yaşayan bütün fertlerle teker teker helâlleşmeleri gerekir. Ancak tüyü bitmemiş yetimlerin de hakları olan bu kamu mallarının sahiplerini bulup onlarla helâlleşebilmek neredeyse imkânsızdır.
Allahın huzuruna kul hakkı vebali ile çıkmak istemeyenlere duyurulur...