diorex
dedas

Beklentiler…

Beklentiler…

Seçimlerde güç kaybettiği (ya da seçmen) anlaşılan AK Partililer bunun sebepleri üzerine düşünmeye devam ediyor. Ergenler hala seçim havasından sıyrılmamış rakipleri hedef alan propagandaya devam ediyor. Ama konumuz onlar değil.

Erdoğan, “mesajı aldık” dedi lakin mesajın içeriği önemli. Tabandan tepeye ne yansıdı? Yansımaların gereği yapılacak mı?  Bakalım, göreceğiz.

***

Medyada, sosyal medya araçlarında en çok öne çıkan husus iltimas, ikbal hırsı, riyakârların partiye çöreklenmesidir. Yani AK Partililer akplilere karşı. Bu mücadeleyi kazanabilecekler mi çok merak ediyorum. Sığ sularda yüzenler, sendikalardan kahramanlık elde edenler, mülakatlardan önce puan alanlar, mitinglerde gösteriş yapıp istediğini elde etmediğinde selam bile vermeyenler, parti içinde hizip hizip devlette kadrolaşmaya çalışanlar… Bunlara karşı neler yapılacak?

Özellikle bu konudaki şikâyetler ve tepeden inme uygulamalara defalarca değinmiştik. Keşke söylediklerimize kulak verilseydi, testi kırılmadan önce.

***

Seçimlerden hemen sonra İçişleri Bakanının Pervin Buldan’ı araması ve onun oluşturduğu rüzgâr tereddütlü bir başlangıç oldu. Şimdi, Ağrı’da bir Mevlüt kardeşimizin gördüğü vahşeti elbette toplum olarak lanetleyeceğiz ve failleri için gereğinin yapılması için de irademizi göstereceğiz. Ancak Süleyman Soylu’nun tepkisel davranışı ve sonrasında oluşan nefret söylemi ile bu iş olmaz. Olsaydı zaten daha önceki dönemlerde görülen uygulamalarla her şey çözülmüş olurdu.

“Sizi CHP bile kurtaramayacak”  ne demek? Şehit cenazelerine Chp teşkilatlarından kimsenin alınmamasını emretmek ne demek? Diyelim ki o alınmasını istemediğin bir Chplinin oğlu, yeğeni şehit oldu ne yapacaksınız? Bunları geçtik, şehitler üzerinden siyaset yapmak hiç kimsenin hakkı olamaz. Onlar, hepimizin şehidi. Hem temennimiz ‘hiç şehit vermemek’ olmalı. Chp ve Hdp’ye oy verenleri toplama aldığımızda 20 milyona dayanan bir seçmen grubu ortaya çıkar, bunları terörle bağdaştırmak sizce mantıklı olabilir mi?

***

Günlerdir ülke gündeminden düşmeyen sonra da hepimizin yüreğine ateş düşüren kayıp çocuklar. Eylül’den sonra Leyla’nın da hayvan daha aşağılık mahlûklar tarafından öldürüldüklerini öğrendik. Bununla beraber “idam isteriz” sesleri yükseldi. Tabii yanında “…kısasta sizin için hayat vardır.” (Bakara, 179-son cümle-) ayeti de söyleniyor. İslam hukuku uygulanmasa bile herhangi bir beşeri hukukta da bunun gibi suçlar için insanların vicdanı yıldırıcı ceza vermekten yana oluyor.

Ancak İslam Şeriatı (temeli Kuran ve sünnet olan şartlar yani) suçu ve suçluyu gelişigüzel yargılamaz, infaz etmez. Şeriat ile idare edilen bir memlekette devletin birinci vazifesi günaha giden yolları kapatmaktır. Bizim eğitim sistemimiz, sosyolojik durumumuz, devletimizin uygulamaları buna uygun mu sizce? “...kısas”ı öğrenmişiz, güzel. Peki, Allah’ın kelamı sadece bundan ibaret midir?

Günahların oluk oluk aktığı, teşvik edildiği, süslendiği, türlü kılıflara girdiği, vergisinin alındığı bir sistemde idamı Allah’ın kelamını kullanarak isteyemezsiniz.

Benim gönlüm, yukarıda değindiğim gibi, idarenin günahlara giden yolları kapattıktan sonra  ‘gerekli’ cezayı ‘gerektiği’ şekilde uygulamasından yana. Lakin, beşeri bir sisteminiz varken beşeri şekilde ceza talep edersiniz. Hükümetten “hadım yasası” için sinyal verildi. Hadi, inşallah.

Kuran’ın emrine, efendimizin (aleyhüssaltüvesselam) ahlakına uygun olarak hayatlarımızı, yaşantılarımızı şekillendirmemize ise daha büyük ‘inşallah’ demeliyiz.

***

Başkanlık makamından beklentiler artarak devam edecektir. Halk, devam demişti, çünkü. İttifaklı Başkanlık makamı artık daha hassas, daha stratejik davranmak zorunda. Ak Parti’nin oy potansiyeli yüzde 60 dolaylarındadır. Ya akıllıca politikalarla bunu kendine çeker ya da yüzde 42’sinin de aşağılarına düşmeye devam eder.

Allah’a emanet olun...

Yorum Yaz