Bedelli askerlik ve vicdani red hakkı

Geçen yazımda toplumsal mutabakatın bir masal olduğunu ve bu şekilde anayasa hazırlanamayacağını söylediğim için gerek sayfaya yazılan yorumlar gerek de mailime gelen yorumlar yoluyla çeşitli eleştiriler aldım.
Özetle benim “baskıcı, tek yanlı, “ben yaptım oldu” anlayışını meşru göstermeye çalıştığımı savunanlar oldu.
Bilmiyorum bu eleştirileri yapanlar geçtiğimiz hafta Taraf gazetesinden Neşe Düzel’e konuşan Profesör Ergun Özbudun’un açıklamalarını okuyunca onun için de aynı şeyleri düşündüler mi?
Hatırlayacaksınız 2007’de AK Parti’nin başlattığı çalışmada sivil ve liberal bir anayasa hazırlayan ekibin başındaydı Profesör Özbudun ama ne olduysa AK Parti o dönemde o çalışmayı birdenbire rafa kaldırmıştı.
Peki, ne diyordu Özbudun geçen haftaki söyleşide, bazı satırbaşlarıyla hatırlatmak istiyorum:
“Anayasa Komisyonu oy birliği şartı arıyor. Radikal Türk milliyetçisi MHP ile radikal Kürt milliyetçisi BDP’nin Kürt sorunu üzerinde ortak bir noktaya geleceğini düşünebiliyor musunuz? Mümkün değil”.
“Dört partinin oybirliği sağlayamayacağı daha pek çok sorun var. Dolayısıyla “oybirliği” şartı, o komisyondan bir metin çıkmayacağını zaten gösteriyor”.
Bu dört parti, anayasanın değişmez maddeleri konusunda anlaşabilirler mi peki?
“Çok zor. Mesela MHP ve CHP, bu değişmez maddelerin, “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyorlar. Hatta MHP’nin vatandaşlık tanımı ve Türk milleti kavramı gibi başka kırmızı çizgileri de var. Eğer gerçekten yeni anayasa yapma niyetleri varsa, işe kırmızı çizgilerle başlamamaları gerekir. Üstelik mevcut Anayasa’daki bu değişmez maddeler milli iradenin ürünü falan da değil. Bu değişmez maddeler, beş darbeci generalin iradesinin ürünü”.
Merak edenler söyleşinin tam metnini internetten bulup okuyabilirler.
Bu röportajı okuduktan sonra da herhalde Sayın Özbudun’u da “ben yaptım oldu” anlayışını savunmakla suçlamazlar.
Açıkçası benim bu uzlaşma fikrinden zaten fazla bir umudum yoktu, söyleşide komisyonun yapısı ile ilgili bilmediğim ayrıntıları da okuyunca hiç umudum kalmadı.
Sanırım Cemil Çiçek’in icadı olan “mutabakatla hazırlayalım” teorisi birkaç ay sonra kendiliğinden çöker.
Normal ve doğal olan toplumsal mutabakat değil, evrensel demokrasi ölçüleri içinde özgürlükçü bir anayasa hazırlamaktır.
Aslolan özgürlüklerdir, demokrasidir.
Tekrar söylüyorum toplumsal mutabakat aslında sadece bir masaldır.
Bir işi yapmak istememenin, yaptırmamanın bir bahanesidir.
Bedelli askerlik ve vicdani red hakkı
En baştan söyleyeyim, ben askerliğin zorunlu bir hizmet olmasına karşıyım.
Henüz 20’li yaşların başındayken veya eğitim hayatını bitirip tam iş hayatına atılacakken aylarca bir kışlaya kapatılıp zorla askerlik yaptırılması çağımızın şartlarına uymuyor.
Ben 2003-2004 yılları arasında 12 ay yedek subay olarak askerliğimi yaptım.
Açıkçası benim hayatıma kattığı, sivildeyken sahip olmayıp da orda edindiğim artı bir değer olmadı benim için.
Günümüzde artık şartlar zorunlu askerliğin gereksizleştiği bir ortama doğru gidiyor.
Savaşlar artık asker sayısı ile değil teknolojik imkanlarla yapılıyor.
Diyebilirsiniz ki bizim gibi zor bir coğrafyada bulunan, PKK ile savaşta on binlerce can vermiş bir ülke için askerlik zorunlu olmalıdır.
Ama bunun da bir yolu vardır ve adı da profesyonel askerliktir.
Bu işe meraklı olan, yapmak isteyenleri bulursunuz, maaş karşılığı da istediğiniz gibi çalıştırırsınız.
Ama hem insanları kendi tercihleri dışında askere alacaksınız hem de çok kısa bir eğitimin ardından çok zor şartlar altında ve oldukça iyi yetiştirilmiş olan, araziyi ve gerilla savaşı yöntemini çok iyi bilen silahlı bir grubun karşısına çıkaracaksınız.
Sonuçta da her gün ülkenin farklı şehirlerden kalkan cenazelerle karşı karşıya kalacaksınız.
Çok sayıda askerin aylarca devlete yükleyeceği maliyetten bahsetmiyorum, bunu değerli dostum Ahmet Bey yazısında ayrıntılarıyla analiz etmişti.
Ben aslında bedelli askerlik uygulamasına da karşıyım.
Eğer askerlik hizmeti zorunlu olmaktan çıkarılırsa bedelliye de gerek kalmayacaktır.
Profesyonel askerlik dışında “ben illa askerlik yapacağım” diyen varsa da bu tür insanlar için kısa süreli (2-3 ay gibi) gönüllü askerlik hizmeti sağlanabilir.
Ama bugünkü şartlarda bedelliyi destekliyorum, geç kalınmış bir karardır.
Ayrıca belirli dönemlerde değil sürekli olması gerekir.
Ta ki askerlik zorunlu olmaktan çıkarılana dek.
Bu arada vicdani red uygulamasını da yerinde buluyorum.
Ama düzenleme yapılırken “vicdani red hakkından faydalananlara hapis cezası vermek veya memuriyet hakkı vermemek” gibi bir hakkı verirken diğerini gasp etmek gibi uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Askerliğimi yapmamış olsaydım mutlaka yararlanmak isteyecektim.
Bedelli uygulaması hayırlı olsun diyorum ve önerimi tekrarlıyorum:
Zorunlu askerlik tamamen kalksın, tamamen profesyonel askerliğe geçiş yapılsın ve isteyenler için de kısa süreli gönüllü askerlik imkânı sağlansın.