Bazen İyi Olmaktır Ebu Yetim

KÖŞE YAZISI

İyi olmak ancak iyilik yapmakla mümkündür. Hiç kimse pasif bir şekilde oturduğu yerden “ben kimseye kötülük yapmıyorum, öyleyse ben iyiyim” diye düşünemez. 

İyiliğin bizde gerçek manada tezahür etmesi için pasif iyilikten aktif iyiliğe geçmemiz gerekiyor. Yaptığımız iyilikler aslında öncelikle kendimiz içindir.

 Bizim sevap kazanmamız demek, manevi açıdan yükselmemiz, Allah'ın sevdiği ahlakî kıvama ermemiz demektir. Sahabe-i kiram kalbine bakar, Allah azze ve celle bu kalbi beğeniyor mu? Diye endişe ederdi. 

Bir gün kalp katılığından şikâyet eden bir sahabeye Peygamber Efendimiz: 

“Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakire yedir, yetimin başını okşa!” buyurmuştur. (Ahmed bin Hanbel, II, 263, 387) 

Kuran-ı Kerim’i okuduğumuz zaman görüyoruz ki bizler bu dünyaya iyi ameller yapıp, kendimizi Allah-u Zülcelal’e beğendirmek için gönderildik. Zamanımızda birçok Müslüman şahıslar ve gruplar da bu hususta gayret içindedirler. Fakat dikkat çeken bir durum var, herkes kendini en doğru yolda görüyor ve bunun iddiasıyla ispatıyla fazlasıyla meşgul oluyor. Bazen ufak tefek fikir ayrılıkları münazaralara, hatta sert münakaşalara yol açıyor. 

Hâlbuki Allah-u Zülcelâl bizden bunu istemiyor. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Medine’ye hicret ettiğinde burada yerleşmiş Yahudiler bulunuyordu. Bunlar dualarında kıble olarak yüzlerini Mescid-i Aksaya dönüyorlardı.

 Müslümanlar ise namazlarını önce bir müddet Mescid-i Aksa’ya doğru yönelerek namaz kılarken daha sonra inen ayetlerle kıble değiştirilince Kabe’ye doğru dönerek kılmaya başladılar. Bu hususu tartışma mevzuu haline getirmek isteyen Yahudiler “Daha önceki namazlarınız kabul oldu mu, olmadı mı?” gibi sorularla kafa karıştırmaya başlamışlardı. Bu hususta inen ayet, kıyamete kadar gelecek bütün Müslümanlara rehber olacak değerdedir.

 Allah-u Zülcelâl buyuruyor: 

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.’’ (Bakara 177) 

Bu ayet-i kerimeden anlıyoruz ki Allah-u Zülcelâl bizden tartışmaları bir yana bırakıp samimi bir gayretle aktif iyilik yapmamızı istiyor. Evimize yetim alamıyorsak bir yetimin geçimini üstlenebiliriz. 

Yetimlere yardım toplayan vakıflarda aktif çalışabiliriz. Hiçbir şey yapacak gücümüz yoksa en azından dua edebiliriz. Allah hepimizi iyilik yapmaya muvaffak kılsın. Amin. 

 Selam ve Dua İle...