Bazen Arkasına Dönüp bakmalı İnsan!
Beğeneceğinizi ümit ettiğim,güzellikleriyle birlikte farklı anlamlar içeren hayatımızın akışı ile ilgili bir şeyler yazmak istedim.
“Nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilerekten,neydik,ne olduk ve ne olacağız” ı unutmadan ve bunların ışığında yaşam sürmek kelimelerle tarifi imkansızdır.Böyle bir hayat sürdürebilmek çok tatlı bir yaşam olsa gerek.Vicdan muhasebesine düşmeyecek,hesap sorulacağı vakitte zorlanmadan hesap verebilecek,güzellik ve mükemmellik denilince hep hatırlanılacak, ardından her daim iyiliklerle anılacak ve sonuç noktasında “İyi Biliriz” ile uğurlanacak insan en şanslı şahsiyetlerdendir.Tabi tüm bunları yaşam evrelerinin her döneminde ısrarla taliplisi olmaktan geçmektedir.İnsanoğlunun “ hem zalim ve hem de cahil ” yönü göz önünde bulundurulursa bazen ayak kaymaları yaşayabilir.Lakin azmin ve inancın önünde hiçbir şeyin duramayacağını da unutulmamalıdır.Hele bir de kişide “Allah korkusu” varsa o şahsiyet “www -duble Kaymak ”olmuştur.
Ne diyorduk ? Arada bir geriye dönüp bakmalı insanoğlu.Geleceği iyi tasarlamak ve doğru dizayn etmek için geçmişin güzelliğini yansıtan ve geleceğe ışık tutan “ alıcı ve yansıtıcıları ” her daim açık ve sağlam tutmak gerekir.Kardeşlerim ! Öyle hızlı giden bir trenin içindeyiz ki, geride sevenlerimiz olmasa ve bazen de birileri bizleri şöyle bir silkelemezse dönüp yaptıklarımıza bakacağımız yoktur. Tüm bunlara rağmen “Kapıldım gidiyorum” havasında yaşıyoruz sanki. Yaşam tıpkı fotoğraflara benzer dostlar, çekildiği andan itibaren unutulur. Yıllar sonra tesadüfi bazı fotoğrafların bulunduğu arşivleri karıştırırken, sararmaya yüz tutmuş birkaç fotoğraf sizi o fotoğrafların çekildiği ana götürür.Onları seyrederken çok zamanınız olur, bakarken derinlere dalar gidersiniz.İstersiniz ki, o anları tekrar tekrar yaşamak ve bir daha onun tadına varmak.Fakat maalesef bir daha o anları kesinlikle yaşayamazsınız.Hayat ve yaşam da öyledir,yaşanıp gitti mi geri dönüşü ve yaşanması sadece hayallere kalmaktadır.
Biz insanlar yaşamları boyunca tıpkı doğa gibi değişik pozlar vererek yaşıyoruz. O değişik zamanlarda verilen farklı pozların çekim makineleriyle ölümsüzleştirilmesi ve daha sonra bir yerlerde arşiv gibi bekletilip unutulur. Çünkü o anı yaşayanlar o anın içinde olduklarından çekilen resimlerin onlara çok acayip gelmesi beklenemez.Yıllandıkça, üzerinden uzun zaman geçtikçe ve farklı hayallere sürükledikçe resimler anlamlaşır. Herkes gibi benimde, yıllar evvel çekilmiş bir tarafa atmış olduğum sararmış resimlerimin arasında kaybolmuşluğum çok olmuştur. Onlara baktığımda “Bu ben miyim?” diye kendi kendime de bazen sormuşum dur.Ölümsüzleşen resimlerde, arkadaşlarımla, yakınlarımla ve farklı yer ve alanlarda değişik insanlarla beraber ne çok anılarım varmış diye kendi kendime söylenmişimdir.O anıların içeriğini yıllar sonra o resimlere baktığımda anlıyorum tabi ki. Dün niye bunları inceleyemedim diye de inanın,çok çok hayıflanıyorum. Resimlerde olanların çoğu belki şimdilerde aramızda değildir veya çok uzaklardadır. Olanlara dalıp bakıyor ve her karesi benim gibi sararmaya yüz tuttuğunu gözlemlediğimde çok şeyler haırlıyorum.Muhakkak eski arşivlerinizi, geçmişinizi sizlere hatırlatan zamanı ara sıra eşeleyin, sanki yeniymiş gibi çok şeyler öğrenecek faydasını göreceksiniz.” Hayat ve yaşamın da aynen eski resimlerin arşivleri gibidir” yaklaşımını çok önemsiyorum. Bu anılar ve tozlu raflarda tutulan arşivlerin dili olsa da konuşabilse bildiklerimizden çok daha fazla şeyler anlatacakları muhakkaktır.Yine de onlara ara sıra bir bakış,bir el atış bile inanın,düşülebilecek bir çok hatadan dönülmesine vesile olacaktır.Ondan dolayıdır ki,insanlar bazen yetmez,her zaman arkalarına dönüp bakmalıdır.
Şu güz mevsimleri olmasaydı ? Yapraklar ve doğa her daim yem yeşil öylece dursaydı ne olurdu? diye belki sorgularız içimizden. Fakat değişmeyen bir kanun vardır “hiçbir şey aynı şekilde kalmayacağı “ için de bir türlü hayallerimizin geçmişi ile bir araya gelemiyoruz ve gelemeyeceğiz. Anlayacağınız geçmişin farkına varılınca, “ Gözlerimizin altından dökülen birkaç damla gözyaşıyla, derin bir nefes alışı altında nükseden karışık duygularla bir olan, geçmiş hatıralarla kucaklaşacağız” Hepsi o kadar. Yine de bu kucaklaşma tatlı mı? Kesinlikle tatlı olacaktır.
İnsanların yaşamı tıpkı mevsimler gibidir. Her mevsim akıp geçtikçe bir şeyleri beraberinde götürmektedir. Yıllar devrilip döndükçe, aslında geleceğimizin yaşlılığıyla farkında olmadan bütünleşiyoruz. Bizden evvelkiler de bizim gibi gelip geçmedi mi ? Gelecektekiler de gelip geçecek ve onlarda çok renkli olarak çekecekleri resimler , yıllar sonra elden ele kaybolup gidecektir. Birileri bu resimleri bulduğunda da bir an onlara bakacak ve mutlaka şöyle diyecektir. “ Şu resimlere bak hele,bunlar nasıl resimlerdir böyle? Onların zamanıyla bizim zamanımız ne kadar da çok farklıymış.” Bizlerde dedelerimizden kalma bazı resimlere bakıp daldığımızda,o resimlerin çekildiği zamanla şimdiki zamanı kıyasladığımızda gelecek kuşaklar gibi düşünmüyor muyuz? Dolayısıyla onların da bizden farklı görüşleri olmayacaktır. Tüm bunların ışığında yaşam içerisinde geçen her zaman dilimi bazı düşünceleri bakış geneliyle süsleyecek ve sonrasında sahih olan “ ya karanlığa-ya da aydınlık “ bir alana doğru (kaçınılmaz olan)hızlı bir geçiş noktasına yönelim olacaktır.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Saniyeler sonrası yeni sayfalar açılıp durdukça, yaşam tarzlarımız tıpkı bir savaş gibi bizleri yerimizde durduramayacak, değişkenlik gösterecektir.Bu gerçekliği adımız gibi bildiğimiz halde yeniden koşacağız gideceğimiz yerlere doğru. Sonra son bir nefes alış sonrası, gözlerimizle göremediğimiz gerçek ğaiplikler ülkesine doğru yolculuğumuz başlayacaktır. Yorulduğunu gerçekten hissedenler bir an duracaklar ve aldıkları o soğuk nefesi içlerine çekerlerken yarınları kaybedeceklerini bile bile “Fıtrat gereği” yine de ümitleneceklerdir. İnsanlar geçmişi çok çabuk unutuyor be kardeşlerim.En kötü tarafımız da bu olsa gerek.Halbuki her bir görünürde bir ibretlik olduğunu az çok biliyoruz.Buna rağmen insanoğlu geçmişte yaşanılan zor günleri unutmaya başlandığında bakıyorsun ki,değişik insan kareografisiyle (sahne figürü) toplumda yer almaya kendini zorlamaktadır.Bu şekilde davranan ve geçmiş ile gelecek arasındaki bağı kopuk olanların yanlarına ulaşmaya kalkıştığınızda ise,sizi tepeden bakışlarıyla süzerler.Yanlarına yaklaşamaz, onlara ulaşamazsınız. Öyle de olunca da sizler de neden ve niçin’ leri soramadan ve bu yaptıklarının karşılığı olarak sizler de,kuru bir çay, gösterişsiz bir öpücük veya içinize doğan kocaman bir kahkaha atma isteğinizi onlara gösteremeden yanlarından koşar adımlarla uzaklaşırsınız.
Tavsiyemdir! Sakın ha sakın…Böyle olanları küçümsemeyin, yadırgamayın aksine onlara hayır dualarda bulunun.Bu tipler sararmış resimlerde var olan kendilerini adeta unutmuş gibidirler. Hayat ve yaşam bu olsa gerek diye düşünsek de, asla bu derece basit ve hafif değildir. Soluklanmak, geriye dönüp bakmak ve istikameti doğru belirlemektir.Hayatı ve sonrasını hafif ve basit düşünenlere “hey desen duyamaz,dur desen durmazlar” çok hızlı giden bir trenin içindedirler demiştik ya... Onlar meçhulde ne yaparım telaşına düşmüş, ölüm, hastalık ve hesap onlar için normal bir vecize gibidir. Duyarlar, hissederler ama yine de geçer giderler. Fakat bir yerlerde o korkuyu hissettiklerinde kendilerine ait uğraşların çok da faydasının kalmadığını o zaman anlarlar. Nihai noktaya şahitlik ettiklerinde ise, “eskimiş resimlerdeki gibi solmuş olan koşuşturmalarla geçen ömürleri” film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğinde artık o içinde bulundukları tren dursa da bir anlamı olmayacaktır. Görülen gerçeklere ve pişmanlıklara verilecek ah’lı-vah’ lı cevapların faydası olmayacak, ekilen tarlanın çıkan ürününü toplama zamanı geldiği görülecektir.
Nasıl bir varlıktır ki şu insanoğlu sadece kendi yaptıklarına dönüp bakarsa,şapkasını önüne koyup ona sorarsa çok şeyler öğreneceği kesindir.Madem öyle kaçınılmaz bir gerçeklikle karşı karşıya isek, geçmişimizdeki siyah-beyaz güzellikleri unutmamız acizlik değil midir? Her daim aklımızı dinç ve diri tutarak geçmişimizi iyi hatırlamalı, arkadaş,dost ve yakınlarımızı ihmal etmemeli,”Her şeyin bir hesabı vardır bilinciyle” hayatımızı normal bir tempoda yürütmemiz gerekmez mi? Nereden geldik ve nereye gidiyoruz arasındaki dengeyi sağlayan,asli görevimiz olan iyi ve doğru kulluk bilinci ile (Hala nefes alıyorsak fırsat vardır demektir)yaşam sürdürmeliyiz.“Neydik, ne olduk ve ne olacağız?”ın hesabını iyi yapmalıyız. Para, pul, mülk,makam olmadan yaşam zorluk gösterse de,hepsinin gelip geçici olduğunu bilmeliyiz. Geçici olmayan tek şey, iyi ve yerinde olan bir yaşam içerisinde mert,dik, doğru, vefalı, samimi ve sadakatin yanında Allah korkusuna mazhar bir insan olmaktır.
Kıymetli kardeşlerim..! Her geçen an ve gününüz güzel ve mübarek olsun.Allah her daim hepimizin birliğini,dirliğini ve inancını daim eylesin.Çok yaşayalım tabii ki, fakat yerinde ve asla geçmişimizi unutmadan yaşayalım diyorum. Yüce Mevlam bizleri, geçmişini ve geleceğini doğru tasarlayan,onların ışığında sağlıklı bir yaşam sürdüren, mert,doğru ve Allah korkusuna sahip insanlarla karşılaştırmayı nasip eylesin…Kalın sağlıcakla
Editör: Kadir Üründü
Ziyaretçi
16.12.2024 / 19:15Güzel yazı, teşekkürler.