dedas
diorex

Bayramları yaşatmalı…

Bayramları yaşatmalı…
Bayramları yaşatmalı…
Zira bayramlar gelenekle kurduğumuz köklü bağdır…
Öze dönüş hareketi, kendimizi, sevdiklerimizi, geçmişimizi hatırlama eylemidir…
Modern dünyanın dayattığı küresel kültür geleneğin ve dolayısıyla bayramların önemini daha da ortaya koymaktadır…
Geleneği kutsayan biri değilim ama önemseyen biriyim…
Zira gelenek bizim geldiğimiz yoldur, yaşadığımız geçmiştir, kendimizi inşa ettiğimiz süreçtir…
Elbette gelenek tümüyle makbul, tümden de müsbet değildir…
Dinimize ters düşmediği müddetçe gelenek anlamlıdır ve korunmalıdır…
Zira gelenek köktür, derinliktir, asalettir, şereftir…
Elbette gelenekte var olan iyi adetleri yaşatmalı, kötü adetleri ise değiştirmeliyiz…
Ne gelenek çığırtkanlığı yapmalı ne de geleneği tümden reddetmeliyiz…
İtidalde durmak, vasat olmak, doğrunun yanında saf tutmak, birlik ve beraberlik içinde olmak bizim geleneğimizdir…
Modern dünya kültürü zalimlerin egemen olduğu bir dünyayı inşa edebilmek için tüm gelenekleri yıkıp kendi geleneğini oluşturma peşindedir…
Onun için kendine yeni kutsallar üretmekte, “işçi bayramı, sevgililer günü, anneler günü, babalar günü” gibi isimler altında Allah’ın günlerini parsellemektedir…
Hâlbuki işçiye alın teri kurumadan hakkını veren, birbirimizi sevmeyi cennete girme şartı olarak gören, ana-babaya hürmeti, onlara sahip çıkmayı farz kılan bir dinimiz, bir geleneğimiz vardı… Bizim bu yapay ve samimiyetten uzak günlere ihtiyacımız yoktu…
Emekleri sömüren, ana-babayı huzur evlerine kapatan, evliliği yıkıp flörtü meşrulaştıran bu modern kültür değil miydi zaten?
Dünyayı yönetmek isteyen güçler kitleleri kontrol etmek ve yönetebilmek için günler, bayramlar ihdas etmiş ve gün geçtikçe ağını genişletmiştir… Gelenekten koparttığı gençliği kendi geleneğine dâhil etmiştir…
Peki, bu durumda bizler ne yapmalı, bu tahakküme nasıl karşı koymalıyız?
Elbette Modern egemen kültürün tahakkümüne ancak dinimizi anlayarak ve geleneğimizi yaşatarak karşı koyabiliriz…
Zira ya geleneği yok sayar kültürel esarete mahkûm oluruz, ya da geleneği yaşatır sömürü kültürüne karşı dururuz…
Belki hepimiz yapamayız ama imkânı olanlar için memleketine gidip ana-baba adetlerini yaşamak, çocuklarına bu ata geleneğini yaşatmak, büyüklerin elini öptürmek önemlidir ve vazgeçilmezimiz olmalıdır…
Akıllı telefonlara hapsedilen, whatsapp mesajlarına indirgenen, samimiyetten uzak toplu mesajlara kurban edilen, gelenek mirasından yoksun bayramları değil insana değer veren, sevgi ve samimiyet bağını öne çıkaran bayramları kutlamalıyız… Değilse zamanla bayramlarımız da anlamını yitirecek ve sadece bayramların isimleri yaşayacaktır… Zaten insanların dilinde dolaşan “nerede o eski bayramlar” serzenişi de bu kötü gidişatın habercisidir…
Geleneğin bazı uygulamaları yeni nesil için anlamsız ve saçma gelebilir ama iyi bilinmelidir ki bu geleneği doğuran kültür yeni neslin yaşadığı modern kültürden çok farklı ve samimiydi…
Gün geçtikçe gelenek ve göreneklerimizden koptuğumuzu ve bilmediğimiz, özümüze yabancı yeni kültürlere entegre olduğumuzu görüyor ve üzülüyorum…
Artık bizim büyüttüğümüz ama başka dünyaların kaptığı, zihnen köleleştirilen, telefon ve bilgisayara mahkûm edilen bir nesille karşı karşıyayız…
İşin acı tarafı ise köleleştirildiğimizi, sömürüldüğümüzü ve kendimizden çalındığımızı bilmiyoruz bile…
İşimiz zor, yükümüz ağır, yolumuz uzun, vaktimiz sınırlı, düşmanımız çok, imkânımız kısıtlı… Onun için çok çalışmalı, doğru hareket etmeli ve vakit kaybetmemeliyiz…
Bayramların anlamını bulması, hedefine varması dileğiyle geçmiş bayramınız kutlu olsun..

Editör: Kadir Üründü

Yorum Yaz