Batıdaki Kürtler Gücünü Göstermeli

KÖŞE YAZISI

Geçen yazımda “Kürtlerin tersine göçleri sağlanmalıdır” konulu bir yazı yazmıştım. Bundaki maksat, Türkiye sınırları dahilinde yer değiştirmek zorunda bırakılan Kürtlerin ya da Kürdistanlıların doğup büyüdükleri topraklara geri gelmeleridir. Bunun, iç barışa hizmet edeceğini düşünüyoruz. Bir anlamda bu, hüsnü niyetimizdir.

Modern zamanlarda Kürtler neredeyse cumhuriyetin yaşı kadar göçe mecbur edilmiştir. Burada iki yaklaşımdan söz edebiliriz:

Biri devletin yaklaşımıdır. Buna göre, göçe mecbur edilen Kürt halkı değil devlete isyan eden kesimdir. Diğeri ise Kürtlerin yaklaşımıdır. Buna göre ise devlet topyekün olarak halkın tamamını veya ezici bir çoğunluğunu göçe mecbur etmiştir.

Ancak bugün gerçek olan bir durum var ki, Kürdistan coğrafyasında yaşayan milyonlarca Kürt kadar, batı metropol kentlerinde Kürtler yaşamaktadır.

Batıda yaşayan Kürtler, tıpkı topraklarında yaşayan diğer Kürtler gibi vatandaşlık haklarına sahip ve bu haklarını kullanıyorlar. Anayasada belirtilen haklarından söz ediyoruztabiki. Yani Türkiye’de yaşayan herkes gibi mal-mülk sahibidirler; ticaret yapabiliyorlar; devlet memuru olabiliyorlar vs…Ama gelinen noktada Kürtler, kendi kimlikleriyle yani Kürt olarak anayasal haklara kavuşmak istiyorlar ve bunun mücadelesini veriyorlar. Günümüzde Kürtler bazı haklar elde etmişler ama nihai hedef “Anadille Eğitim Yapma Hakkı”dır. Henüz bu hakkı elde etmiş değiller…

Kürtler, göç ettikleri ve hala yaşadıkları yerlerde ekonomik ve sosyal birikim elde etmişlerdir. Bunun yanında siyasal mücadelede de önemli kazanımlarda mesafe kat etmiştir. İstanbul, İzmir, Antalya, Adana gibi büyük şehirlere göç eden Kürtler, turizm, ticaret başta olmak üzere ekonomi alanında önemli bir güç oluşturmuşlardır. Bu gibi kentlerde Kürtler, gelenek ve göreneklerini yaşatarak kültürlerini geliştiriyorlar. Düğün yapma, geceler düzenleme gibi etkinlikler bunların başında gelmektedir.

Siyaset alanında da Kürtler kendi kimlikleri ile çeşitli kazanımlar elde etmişleridir. Adı geçen metropol şehirleri başta olmak üzere Kürtler yoğun oldukları yerlerde belediye seçimlerini kazanmışlardır. Yine son seçimlerde birçok kentte Kürtler milletvekili de çıkarmayı başarmıştır.

Bütün bu kazanımların oluşmasında Kürtlerin güç olmaları ne kadar önemli ise yasaların ve değişen devlet anlayışının bunda büyük bir payı vardır. Kuşkusuz bu yekün, ülkede iç barışın sağlanması ve demokrasinin içselleştirilmesi açısından çok önemlidir. Çatışmasızlık süreci gösterdi ki, siyaset kanallarının açık olması bu ülkede Kürtler devlet yönetmede ortak olur. HDP’nin yüzde 13’ün üzerinde oy alması bizce bunun önemli bir göstergesidir. Eğer 7 Haziran sonrasında çatışmalar başlamasaydı belki bir dahaki seçimde HDP yüzde 20’yi bulurdu.  

Bütün bunlar gösteriyor ki Kürtler göç etse de yaşam sürdürdükleri yerlerde organize olabiliyorlar. Şark Islahat Planı ile başlayan Kürtlerin mecburi göçleri günümüze kadar belli bir “ivme” ile devam etmektedir. Bugün, eskisi gibi, on binler batı metropollerine göç etmiyorlar ancak kısa mesafede konaklıyorlar. Söz gelimi hendek süreci ile başlayan yer değiştirmeler daha çok şehir merkezlerinde veya en yakın şehirde ikamet etme ile noktalanıyor. Diyarbakır Sur’dan çıkan insanlar yine Diyarbakır’da başka bir mahallede yaşam sürdürüyorlar. Yine Nusaybin’den göç eden insanlar Midyat, Kızıltepe gibi şehirlere yerleşmeyi tercih ediyorlar; fazla uzaklara gitmiyorlar.

Şunu vurgulamakta yarar görüyoruz ki, hiç kimse yerinden yurdundan edilemez, edilmemeli. Ancak ne yazık ki çatışmalı durumlarda en fazla bedeli ödeyen halk oluyor ve halkın ilk yapmak zorunda kaldığı göç etmek. Kürt halkı da bunun idrakine varmış durumda. Daha açık bir ifadeyle, halk kendisini göçe zorlayan faktörleri çok anlamış durumda. Bu konuda tepkili ve sessizce! Hiçbir politik yaklaşım, halkın doğduğu yerlerden sökülüp atılmasından daha değerli olamaz.  

Biz, batıda ekonomik, sosyal ve kültürel alanda sermaye oluşturmuş Kürdistanlıları doğdukları topraklara geri dönmeye ve barış sürecinin tesisi için katkı oluşturmaya davet ediyoruz. Bu anlamda batıdaki Kürtlerin gücü hem devlete hem de PKK’ye baskı yapmalıdır çatışmaların durması adına. Sadece bir tarafa eleştiri yapılırsa bundan bir netice çıkmaz, deneyimler bunu gösteriyor.  Aslında batıda yaşayan Kürtler, hiçbir zaman doğdukları topraklarla hiçbir zaman bağını kesmemiştir. Şimdi onları bekleyen bir tarihsel ters göç.

Şüphesiz böylesi bir göç, bölgenin ekonomik ve sosyal yapılanmasında önemli bir atak oluşturabilir. Bu konuda hem devlet düzeyinde hem de uluslar arası destek arayışları başlatılmalıdır.

Saygıyla…