Başkan Erdoğan’ın “Kürdistan” Söylemi
31 Mart
seçimlerine sayılı günlerin kaldığı bu süreçte Cumhur ve Millet İttifaklarının
siyasi aktörlerinin mitinglerde yaptıkları konuşmalarda çarpıcı iddialar ortaya
atılırken, ortamı kızıştırıcı söylemlerde art arda sıralanmaktadır. Bunlardan
biri de HDP Eş Başkan Sezai Temelli’nin Cumhur İttifakını hedef alan ve içinde
“Kürdistan” kelimesinin yer aldığı konuşmasıydı.
12 Şubat’ta
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli,
"Kürdistan’da biz kazanacağız. Batıda da AK Parti ve MHP'ye
kaybettireceğiz." Sözleriyle seçime giden yolda ortamı gerecek bir
açıklamada bulunmuştu.
Cumhur ittifakının cephesinden önce MHP Sezai Temelli’ye
sert tepki göstererek Grup Başkanvekili Erkan Akçay, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, "Kandil sözcüsü Sezai Temelli'nin konuşması, kirli ittifak
için bir turnusol işlevi görmüştür." ifadesini kullanmıştı.
Başkan Erdoğan ise son olarak yaptığı mitinglerde Sezai
Temelli’ye sert çıkarak konuyu halkla paylaşmaya başladı. Miting meydanlarında
Temelli’nin daha önce grup konuşmasında sarfettiği sözleri görüntülü olarak
seçmenlerle paylaşma yoluna gitti ve gitmeye devam ediyor.
Sayın Erdoğan alanlardaki kalabalığa seslenerek “Kürdistan”
diye bir bölgenin Türkiye’de var mı?” şeklinde soruyor, sormaktadır. Alandaki kalabalık
ise Türkiye’de böyle bir bölgenin olmadığını söylüyor.
Başkan Erdoğan, Türkiye’nin doğusunda da batısında da
yaptığı son mitinglerinde “Kürdistan” söylemini gündeme getirmeye ve bunu
kalabalıkla tartışmaya devam ediyor. Batıda ne söylüyorsa doğuda da aynı şeyi
söylüyor. Sayın Erdoğan’ın bu söylem ve izlediği bu yöntemle oy kaybetme
kaygısını taşımadığını ortaya koymaktadır. Resmi olarak “Kürdistan” diye bir bölgenin
Türkiye’de olmadığını herkes biliyor.
Ama Türkiye’de de yaşayan Kürtlerin bilincinde coğrafi
olarak üzerinde yaşadıkları bölgenin “Kürdistan” olduğu ancak bunun ayrılıkçılık
anlamında olmadığı da bilinmektedir. Türkiye’de yaşayan Kürtlerin zihinlerinin
derinliklerinde bu olabilir ancak Kürtlerin de ortak vatanının Türkiye olduğu
bugün herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Kürtler Birinci Dünya
savaşında Türk kardeşleriyle beraber her cephede ortak vatanı savunmuş ve
Kurtuluş savaşında önemli oranda pay sahibi olmuştur. Yani Kürtler ortak vatan
için hem şehit hem gazi olmuştur.
Bugün PKK da ayrı bir devlet kurma talebinden vaz geçtiğini
herkes biliyor ve yine HDP’nin bütün kurmayları “Biz Türkiye partisiyiz” diyor.
O halde oy kazanma uğruna “Kürdistan” diyerek kendi politikasıyla çelişmiyor mu
HDP? Bu çelişkiyi derinleştirerek toplumsal zemini germenin ne faydası
olacaktır? Eğer Bağımsız bir Kürdistan istiyorsanız bunu açık açık söyleyin,
ama seçim uğruna Kürtlerin hassasiyetlerini enstrümantal olarak kullanmak doğru
olur mu?
Toplumsa zemini gözlediğimiz zaman bugün Kürtlerin bir kısmı
hendek-çukur sürecinden sonra bir kafa karışıklığı yaşadığını görebiliyoruz.
Kısmi olarak tarafsız bir pozisyon yaşayan bu Kürtlerin Başkan Erdoğan’ın sıkça
“Kürdistan” söyleminde bulunmasını doğru bulmadıklarını gözlemekteyiz. Kürtler,
Sayın Erdoğan’ın “Kürt kardeşlerim” söylemine de büyük değer biçmektedir, bunun
da altını çizmekte fayda vardır.
Dünya genelinde ve Ortadoğu’nun neredeyse tamamında Küresel
güçlerin hakimiyeti ve çıkarları doğrultusunda süren savaşların oluşturduğu
cehennemde elbette ki bütün halklar can çekişmektedir. Bu halklardan birisi de
Kürt halkıdır ancak hedef halklardan biri Türk halkıdır. Esas maksat emperyal
güçlerinin Türk-Kürt halkının çıkarlarının ve ortak yaşama istencinin olduğu
Anadolu coğrafyasının parçalanmak istenmesidir.
Kürtler ve Türklerin ortak vatan ve bir arada yaşama
konusunda tarihsel bir karar vermiş durumda. Esas sorun onların bu kararlarının
hukuksal bir güvenceye taşınmasıdır. Bunun için de elbette güçlü bir siyasi
irade gerekiyor. Seksen milyonluk bir güç bunu ortaya çıkaracak potansiyele
sahiptir.
Son olarak Yeni Zelanda’da Müslümanların inancını hedef alan
bir saldırı gerçekleşti. Öyle anlaşılıyor ki bu gibi saldırılar önümüzdeki
süreçte artabilir; zira amaçları dini hassasiyetleri de hedef alarak ortak yaşama
kültürünü yok etmektir. Türklerin ve Kürtlerin buna karşı birlikteliklerini
daha da güçlü bir noktaya, daha anlamlı bir evreye taşımaları gerekmektedir.
Zaten başka yol da yoktur.
Saygıyla…