Basında Etik: Mardin Örneği

10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Mardin
basınında etik sorunu ve bununla bağlantılı olarak basında kalite olgusunu
işlemek istiyorum. Bu alanın bir çalışanı olarak mahremiyetine değer vereceğimi
önceden belirtmek isterim. Niyetimiz elbette kimseyi veya herhangi bir kurumu rencide
etmemektir.
Basın çalışanları çok zor koşullarda görevlerini ifa etmekte
ve çoğu zaman emeklerinin karşılığını da alamamaktadır. O nedenle her bir basın
emekçisinin ortaya koyduğu çaba takdire değerdir. Hal böyle olmakla beraber
basın çalışanları görevini ifa ederken etik kurallarına yeterince bağlı mı,
sorumluluklarını yeterince ortaya koyuyorlar mı, birbirleriyle ilişkileri,
diyalog süreçleri meslek yararına mı veya kişisel çıkar odaklı mı birbirlerine
olan yaklşımları? Vs soruları çoğaltmak mümkündür.
Her şehirde olduğu gibi Mardin ve ilçelerindeki basının
geçtiği evreler vardır. Bu evreleri kısaca şöyle ayrımlandırabiliriz:
1-Basın alanına iletişim teknolojisinin girmeden önceki evre
2- İletişim teknolojisinin basın alanına girdiği evre
3-İnternet habercilik evresi
4-Mesleki Dayanışma amaçlı kurulan cemiyetlerin kurulmuş
olduğu evre
Şimdi bu evreleri kısaca incelemeye ve bu evrelerle ilgili
gözlem, deneyim ve analizlerimize bağlı olarak değerlendirmeye başlayalım.
Basın alanına
iletişim teknolojisinin girmeden önceki evre
Basının ilkel evresi de diyebiliriz bu evreye. Basın
alanında tabiri caizse insan emeği odaklı bir basın yaşamı ve buna dayalı
olarak bir haber anlayışı gerçeği söz konusudur. Henüz meslekî uzmanlaşmanın
olmadığı bu evrede gazeteler çok zor koşullarda çıkarılmakta ve buna bağlı
olarak haber yapılmakta, habere gidilmektedir. Gazetenin sahibi, yazarı ve
muhabiri neredeyse aynı kişilerdir. Gazetenin bütün yükü birkaç kişinin
omuzundadır. Gazetelerin dayandıkları güçlü bir sermaye yoktur. Daha çok esnaf
anlayışlı bir gazetecilik yapılmaktadır desek abartı olmasa gerek.
Bu evrede gazeteciler arasında yine de bir haber rekabeti söz
konusudur ve rekabet, meslekte kısmî de olsa bir kalite ortaya koymaktadır.
Haber yarışı olması işin doğası gereğidir. Bu evrenin en önemli özelliği
haberin gazeteci tarafından yapılmasıdır. Gazeteci bizzat kaynağa giderek
haberini yapar ve buna uygun olarak olayın resmini çeker. Kısaca haberin her
aşamasında, haber metninin her satırında muhabirin emeği ve onu şekillendirmesi
söz konusudur. Özetle haber, muhabirin el emeği ve göz nurunu ifade etmektedir.
İletişim
teknolojisinin basın alanına girdiği evre
İletişim teknolojisinin aletlerinin basın alanında
kullanılmaya başlanmasıyla beraber basında yeni bir evre başlamıştır. Gelişen
bu teknolojiden Mardin basını da payını almıştır. Bu evrede haber yayına ve
baskıya hazırlanması, kullanılan teknolojik aletler sayesinde basın çalışanları
bir kolaylık sahibi ve bunun neticesinde haberde hıza ulaşacaktır. Bu aşamada
haber hem hızlı formatlandırılacak hem de daha kısa bir sürede okura
ulaştırılacaktır. Eskiden olduğu gibi haberin ‘bayatlanması’ söz konusu
olmayacaktır.
Teknolojinin bu katkısına rağmen basında ve Mardin basınında
bir kalite sorunu ve etik kurallarına bağlılık tam olarak yaşanmıştır,
diyemeyeceğiz ne yazık ki. Daha kaliteli bir basın ve mesleki etik kurallarının
getireceği sonuç, gazete çıkaranlarının dünya görüşlerine, yayın anlayışlarına
ve mesleki donanımlarına bağlı olacaktır.
Ülkedeki siyasi atmosfere bağlı olarak Mardin basınının
geçirdiği evrelere bakıldığında yandaş-muhalif basın gerçeği görülecektir. Bu
kategorilerin dışında Mardin’de yayın hayatında inatla duruş gösteren
gazetelerin de olduğu bilinmektedir. Daha açık bir ifadeyle, halktan yana,
bağımsız bir yayın anlayışı izleyerek eleştirel bir duruş sergileyen gazeteler
de vardır, demek istiyoruz.
Esasen nerede olursa olsun ve ne zaman olursa olsun, basın
bir yönüyle iktidarlara muhalefettir. Ancak Türkiye’de muhalefet partilerinin
çizgisinde yayın yaparak ‘Muhalif’ gazete olduğunu savunanlar da vardır ki
böyle bir gazetenin muhalif basın tarafında olduğu söylenemez. Bir muhalefet
partinin ideolojisine göre yayın yapan bir gazetenin muhalif basın
kategorisinde yer almayacağı açıktır. Bu bağlamda Mardin’de de muhalefet
partisine yaslanarak ‘Biz muhalif gazeteyiz’ iddiasında olanlar da olduğu
bilinmektedir.
Aslında muhalif basın sadece ama sadece halkın sesi
olabilen, halkın vicdanıyla hareket ederek iktidarları/hükümetleri eleştiren ve
bu eksende yayın politikası izleyen ve hiçbir siyasal partiye yaslanmayan bir
basın ancak muhalif olabilir.
Tarih boyunca hükümetlerden yana bir yayın politikası
izleyen basın da olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu anlamda yayında olan
gazeteler gerek yerel gerekse yaygın basın olsun aslında hükümetleri hiç
eleştirmeyerek buna karşıt sadece överek bir duruş sergilemeleri yarardan çok
zarardır. Böyle gazeteler ve gazeteciler bir anlamda iktidarlara dalkavukçuluk
yapmış olurlar.
Birçok gazetenin ‘taraf’ olmayı seçmelerinin altında yatan
neden, ekonomiktir. Ekonomik anlamda zorluklar yaşayan gazeteler, belki
iktidara bir nebze yakın durarak ekonomik dar boğazı aşma niyetini ve kaygısını
taşımaktadır. Mardin’de de bu kaygılar ve niyetler taşıyarak yayın yapan
gazeteler ve internet haber siteleri mevcuttur. Bu durum da basında kalite ve
etik sorunlarını beraberinde getirmektedir.
İnternet Habercilik
evresi
İnternet Habercilik evresi dediğimiz bu süreçte, kalitenin
en çok düştüğü ve mesleki etik(Ahlak) kurallarının ayak altı ettirildiği
evredir bizce. Bu evrede gazetecilikte ortaya konan emek en aza indirilmiştir.
Teknolojik imkanlarla seç/kopyala/yapıştır süreciyle başlanan bir haber
hırsızlığı söz konusudur deyim yerindeyse. Bilgisayarının başından kalkmadan
gazete çıkarma devri desek buna yeridir.
Artık bu evrede habere gitmede, haberin hazırlanmasında
gazeteci emeği tarihe karışmıştır. Sadece haberin masa başında
şekillendirilmesiyle okura ulaştırılmasında gazetecinin emeğinden söz edebiliriz.
Burada editör denen kişi maillerle kendisine gelen haber metinlerini
harmanlayarak okuruna bir sunuş yapar.
Fakat haberin ilginçliğine asıl darbe basına, gerek resmi
gerekse özel kuruluşların görevlendirdikleri bir kişi aracılığıyla
hazırlattıkları bir metni ve çektirdikleri birkaç kare fotoğrafla gazetelere
geçmeleriyle vuruldu. Her kurumun basın görevlileri kanalıyla ‘keyiflerine’
göre hazırlattığı haber metni gazetecilere de kolaylık sağladığı için kimse
buna bir tepki göstermemektedir. Halbuki kurum adına görevlendirilen kişinin
görevi basın mensuplarını etkinliklerine davet etmektir, haberi hazırlayıp
göndermek değildir. Evet kısmen bir görev yaparlar bu kişiler ancak haber
metnini hazırladıktan sonra sunum noktasına getirmeleri hatta habere başlık
atmaları doğru değildir. Bu noktada aslî görevini ile gazeteciliği birbirine
karıştırmış olur. Bize göre haberi
okutan başlıktır ve haber başlığı gazetenin yayın politikasına uygun olarak
seçilmelidir. Oysa İlgili görevli haber başlığını kendi çalıştığı kurumun
varlık sebebini dikkate alarak seçmektedir.
Evet bu süreç Türkiye’nin bir çok yerinde olduğu gibi ne
yazık ki Mardin’de de bütün hızıyla işlemektedir. Bu durum basında kaliteyi
negatif yönde etkilemekte olduğu bir gerçektir.
Diyebiliriz ki, yayın politikalarına uygun davranan
gazeteler hem mesleki kurallara uymuş hem de kaliteli haberin altına imza atmış
olurlar.
Mesleki Dayanışma
Amaçlı kurulan cemiyetlerin kurulmuş olduğu evre
Basın alanında çalışanların mesleki sorunlarının
giderilmesinde mesleki örgütlenme girişimleri kendini Mardin’de de hissettirdi.
Bu anlamda gazeteciler cemiyetler kurmak suretiyle aralarında dayanışma
duygusunu geliştirmek ve sorunlarına çözüm yollarını bulmak amacıyla adım
attılar.
Bu düşünceden hareketle Mardin’de ilk defa yönetim yeri
Kızıltepe’de olan Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti kuruldu. Kızıltepe’deki
gazeteciler bu cemiyete üye oldular ancak Mardin merkezde ve diğer ilçelerde
çalışan gazeteciler üye olmadılar. Daha sonra Mardin’de, Mardin Gazeteciler ve
Yazarlar Cemiyeti kuruldu. Ancak bu cemiyete de Mardin’deki gazetecilerden bir
kesim üye olmadı. Bir süre sonra Mardin Gazeteciler Cemiyeti ismiyle başka bir
cemiyet kuruldu. Bir kısım gazeteci bu cemiyete de üye oldu ancak hala
Mardin’de hiçbir cemiyete üye olmayan gazetecilerin olduğu bilinen bir gerçek.
Mardin’deki bölük-pörçük manzarasının aynısı Kızıltepe’de de görülmektedir.
Bu manzaradan çıkan birçok sonuç vardır. Şunu belirtmekte
fayda vardır ki, iki gazeteciyi bir araya getirmek veya bir arada tutmak
neredeyse imkansız. İngiliz atasözüyle ifade edersek denizde çukur kazımaya benzer.
Kurulan cemiyetlerin hiç biri basın çalışanlarının
sorunlarına çözüm bulma gibi bir derdi ufak kımıldanmaların dışında. Her kesim kendi özel çıkarları için cemiyet
koltuğunu kullanma eğilimini gösteriyor ne yazık ki. Cemiyetlerde demokrasi
kültürü ne yazık ki hakim değil. Bunu başkanlık koltuğunda oturan kişinin
durumuna bakarak görmek mümkün. Ölünceye kadar koltukta oturma gibi dertleri
olanlar var maalesef. Politikacıları demokratik olmamakla suçluyoruz ama ‘acaba
biz ne kadar demokratız?’ sorusunu sormak gerekmiyor mu? Halbuki cemiyet
yönetimleri tüzüklerine iki dönem başkan olan bir kişi bir sonraki dönem aday
olamaz, ibaresini koyabilir. Evet ortada bir de dağınık bir manzara var bu
durumu yaratan gazeteciler, kendi mesleklerine bizzat zarar vermektedir.
Mardin’de ne yazık ki başka bir durum vardır ki o da,
gazetecilerin birbirini çekememesi ve birbirinin arkasında olumsuz konuşması.
Bu anlayışla davranmak şüphesiz mesleğe zara vermektedir; birbirimizi nakavt
etmek istiyorsak, kaliteli haber ve yazılar geliştirmekle yol alınmalıdır.
Bir de şu olsa iyi olamaz mı? Cemiyetler arasında bir
dayanışma ruhu geliştirilse, öncelikle Mardin merkezde şahsen bunu görmek
isterim. Bu adım grupçuluğu bir anda bertaraf edecektir bizce.
Bu mesleğe kalite kazandırmak, prestij vermek sizin,
hepimizin elinde. TGC’nin çıkarmış olduğu Gazetecinin Mesleki Sorumluluk
Bildirgesinden günde birkaç sayfa okuyarak ve buna uygun davranarak bu meslek
bir değere kavuşturulabilir. Aksi takdirde 10 Ocak Çalışan gazeteciler Günü ve
benzeri günler dolayısıyla verilecek hediyelerle sınırlı kalınacak.
Ben Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle her açıdan mesleğe
yaptığınız olumlu katkılardan dolayı değerli dostlar sizleri kutlarım. Bu gün
nedeniyle bizi hatırlayan ilgililere ve yetkililere de ayrıca teşekkür ediyorum.
Saygıyla…