Başın öne eğilmesin
Bugünlerde vicdanımı yaralayan bir olayın stresiyle yaşıyorum. Basına pek yansımayan bir olay. Midyat’ta özel erkek öğrenci yurdunda yaşanan tecavüz olayı. Elit tabaka ve burjuva çocuklarının okullaşma rahatlığının yanında taşrada yaşayan insanların imkanları ise bir hayli kısıtlı. Bazen öyle olur ki iğneden iplikten arttırılan paralar okul harçlığı oluverir. Yeter ki çocuklar okusun, gelecekte işsiz, avare, sefil, perişan olmasın.
Lise çağlarına yeni adım atan o çocuklar, gelecekte işsiz, perişan ve avare gezmemek için bazen ailelerinden uzaklarda okumak zorunda kalıyorlar. Her şey umudun yeşerdiği bir gelecek için…
İlk ve orta öğrenimim boyunca yurtlarda kalmadım. Fakat yurt öğrencilerinin hüznüne yakından gözlemleme şansım oldu. Sendikal çalışmalar için bir çok defa yatılı okullarda, öğrencilerin yemekhanelerini ve ders bitimi oynadıkları oyunlara tanık oldum. En çok da akşam yemeği sırasında bir hüzün görüyordum o çocuk gözlerde; aileden uzak olmanın, özlemin ve bir anlamda kimsesiz, çaresiz ve savunmasız bir ruh halinde olduklarının çevreye yansıdığı hüzündü bu. Bazen üçerli beşerli gruplar halinde ayrık duran bu çocuklar, kader mahkumları gibi gelirdi bana.
O anlarda, çocukların emanet edildiği hocaların şefkatini düşünürdüm. Çocuklara şefkat, sevgi ve özgüven aşılama, çocukları bir anlamda bulundukları ruh halinden uzaklaştıracak, yarınlara emin adımlarla yürümelerini sağlayacaktı.
Emanetti o çocuklar. Devrik lale gibi bükük incecik boyunlarıyla geleceğin fidanlarıydılar.
Bugünlerde geleceğe umutla bakan çocuklar içinde birinin, belki de bir kaçının yıkılan umutları, kalın fırça darbeleriyle kirletilmiş hayallerinden dolayı yaşama pek sıcak bakamıyorum. Daha önce Mardin’de yaşanan N.Ç olayı, Bingöl’de yaşanan E.A olayı, şimdi de Midyat’ta yaşanan A.A olayı. Midyat’ta özel bir erkek öğrenci yurdunda kalan A.A’nın başına gelenler vicdan sahibi herkesi ayaklandıracak türden. Dört ay boyunca yurt yöneticisinin cinsel şiddetine ve tecavüzüne maruz kalmış, kolu kanadı kırık bir çocuk dramını duyduk bugünlerde.
Olay öyle böyle değil.. insan, insana yapmaz türünden bir olay. Yurt yöneticisi H.K, çocuğu her defasında yatakhaneden alıp, odasına götürür. Orada tecavüz eder. İnsan hakkı, örf, adet, ahlak bir yana sen kimin çocuğunu alıp bu tip davranışlarda bulunuyorsun diye şiddetle patlamak geliyor içimden bu canavarın yüzüne. Kimin yavrusunu sahipsiz sandın da kendi rezil emellerine alet ettin. Bilmez misin ki o anne, babanın yüreği ne kadar yanıyordur şimdi.
Fakat her zaman olduğu gibi olayı nasıl az bir hasarla unutururuzun hesaplarına girilmiş bulunmakta. “Toplumu ıslah etme”nin verdiği görev aşkıyla Midyat’larda yurt açan bu anlayışın yetkililerine sesleniyorum: insanları böyle mi ıslah ediyorsunuz? Yada böyle alçakça bir suç işlemiş biri varsa içinizde onu kollayarak, delilleri saklayarak ve devlet nezdin de bu olayın üzerini kapatmak için belki de büyük ağabeylerinizle temasa girerek dinen de en büyük günahı işlemiyor musunuz?
Basına yansıdığı kadarıyla yurdun başka bir yöneticisinin A.A’nın annesine, “bu olayı aramızda kapatalım,” dediğini okudum. Nasıl kapatacağını merak ediyorum. O çocuğun hayallerini o olaylar olmadan önceki gibi saf, temiz ve duru bir şekilde geri verebilecek misin? Yada bu alçakça olayın faili olan H.K’yi kollama adına neden dil döküyorsun? Yurt yöneticisi iken kaloriferci olarak göstermeye çalışmakla Tanrı katında cezasını azaltmaya mı çalışıyorsun? Aklıma tek neden geliyor: tecavüz olayı size sırandan bir olaymış gibi geliyor galiba. Aksi taktirde vizyonunuzu kurtarmaya çalışma adına yapıyorsanız, size hatırlatırım İslam tecavüz olayını en büyük günahlardan biri saymıştır. Hiçbir cemaat, cemiyet, dernek, STK… kısacası vicdan sahibi hiç kimse bu olayın karşısında suskun kalamaz…
Burada şunu da belirtmek istiyorum. Ataerkil toplumlarda tecavüze uğrayan insanlar, toplumdan dışlanmış algısına kapılırlar. Belki de toplum farkında olmadan onları yalnız bırakıyor. Bir anlamda onlara cüzamlıymış gibi bakıyor. Vicdan sahibi inanlara düşen ise bu algıyı olabildiğince düzeltmek. Şiddete maruz kalan çocuklarımıza sahip çıkmak. Onların kendilerini toplum içinde yalnız hissetmemelerini sağlamak. Yarınlara olan umutlarından hiçbir şey kaybetmemeleri için dolaylı ya da dolaysız yollardan onlara yardımcı olmak. Şiddete maruz kalan çocuklarımızı yalnız bırakırsak, bu suçun yarısını onlara yüklemiş oluruz ki, tecavüzcüleri kollayan, koruyan ve sıradan bir olaymış gören zihniyetten pek fakımız kalmaz. Çocuklarımıza sahip çıkalım!
NOT: Yazım dilinin bile eril olduğu bir dünyada olayın trajedisini anlatma adına suçu işleyenlerin değil de suça maruz kalanların isimlerini simgesel olarak yazmak zorunda kaldığım için mağdurlardan özür diliyorum.