Bakanım Neden Sustun !
Bir önceki yazımızda Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik hakkında değerlendirmelerde bulunmuştuk. Aradan geçen birkaç gün içinde birçok gelişme yaşandı. Duyarlı sivil toplum kuruluşları tepkilerini dile getirdiler. Bunun yanında hükümet kanadından da bir takım açıklamalar gelmeye başladı.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bir beyanatında “Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz ne yaptığımızın farkındayız, eğer başörtüsünü serbest bırakma niyetimiz olsaydı bütünüyle bu yönetmelikte onu serbest hale getirirdik. Yaptığımız uygulama aslında eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda yapılan bir uygulamadır.”
Bu açıklama ile hükümetin okullarda başörtüsünü serbest bırakma gibi bir derdinin olmadığını açık ve net bir şekilde görüyoruz. 11 yıllık umut bu şekilde sona ermiş durumda.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklaması sadece bununla bitmiyor. Cebit Fuarında kendisine sorulan bir soru karşısındaki durumu ise tam bir facia.
Fuara katılan duyarlı bir vatandaş Milli Eğitim Bakanına şu can alıcı ve yerinde olan soruyu soruyor. “İngiltere de başörtüsü serbestken neden Türkiye de başörtüsü yasaklandı. Bir de AKP tarafından yasaklanması herkesi hayal kırıklığına uğrattı. İkincisi biz burada işin ekonomik boyutuna bakarken şuan Türkiye de binlerce insan sokaklara döküldü. Bunlar sokaklara dökülmek yerine kitap okusalardı olmaz mıydı? İnsanların inançlarına ters düşen bir şeyde asla zorlayamazsınız. Diyeceksiniz Japonya da da böyle bir şey vardır. Olabilir ama onların inançlarına ters değildir. Dolayısı ile bugün Hristiyan ve Yahudi olan ülkelerde bile başörtüsü serbest iken Müslüman bir ülkede nasıl yasaklanabiliyor. Mini etek serbest ama başörtüsü yasak. Lütfen Allah rızası için elinizi temiz vicdanınıza koyun. Size oy verenlerin çoğunun başörtülü olduğunu düşünmüyorsunuz?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı ise anlamsız. “Bu soruya, bunu soru olarak anlayayım istersen, yorum ve tekzip olarak alayım ne dersin. Arkadaşlar aslında şunu söylemek lazım. Biraz samimiyet ve açıklıkla, gerçi Milli Eğitim Bakanının çok samimi ve açık olması medyanın eline çok fazla malzeme veriyor o yüzden şeyim ama Türkiye süreç olarak her şeyin daha serbestçe yapılabildiği, demokratik bir kültüre sahip olduğundan biz demokrasiyi daha fazla içselleştirdiğimizde bu toplumda herkesimin talebi karşılık bularak yerine gelmiş olur. Endişe etmeyin.”
Dinçer’in vermiş olduğu cevaba göre Dinçer’in çelişkilerini sıralamak lazım. Bakan, hem samimi ve açıklıkla cevap vereceğini söylüyor, hem de çok samimi olması durumunda medyanın eline malzeme vereceğini beyan ediyor. Bir haber kanalına röportaj verirken gayet samimi bir şekilde “biz başörtüsünü serbest bırakmadık kimse endişelenmesin” diyebiliyor. Mesele başörtüyü destekleyen tabana cevap vermeye gelince samimiyeti çark ediyor. Yani sayın değerli Bakanın ikiyüzlü davrandığı ortaya çıkıyor. Başörtüsü yasağında samimiyet, başörtüsün serbest bırakmada ise ne söylediğini bilememe. İkinci çelişkisi ise “Türkiye süreç olarak her şeyin daha serbestçe yapılabildiği demokratik bir kültüre sahip olduğundan” bahsetmekte madem şuan Türkiye bu demokratik kültüre sahip o zaman neden başörtüsünü serbest bırakmıyorsunuz. % 50 oy oranına rağmen Sayın Bakan eğer hala demokrasiyi içselleştirilememişse başörtülülerin günahı nedir.
Dediği dedik, kendinden emin ve kararlı bir Bakanın düştüğü acınası haline bir bakın. Sorulan soruya cevap verme yerine ilgisiz, alakasız, içi boş yanıtlar veriyor.
Bilindiği üzere söz konusu yönetmelik Bakanlar Kurulu kararı sonucu çıkartılan bir yönetmelik. Bakanlar Kurulunda bulunan bütün Bakanlar bu başörtüsü yasağına imza atmışlardır. Bu yasağın kaldırılması içinde yine Bakanlar Kurulu Kararı gerekmektedir. Bir nevi mevcut yönetmeliğin değiştirilmesi zorlaştırılmış durumda. Yarın öbür gün başka bir Milli Eğitim Bakanı tek başına bu yönetmeliği değiştiremeyecektir.
Hükümet bu yönetmelikle kılık kıyafet serbestîsi getirdiğini, öğrencileri tek tip üniformadan kurtardığını, bunun ihtiyaçtan kaynaklandığını sürekli ön plana çıkartmakta, yandaş ve candaş medyada yönetmeliğin bu boyutunu yayınlarında işlemekte. Başörtüsünün yasaklanması konusunu ise görmezden gelmekteler. Hükümetten menfaat temin edenler ile milletin sadakalarını Allah adına talan eden kodaman yağcılardan bu yasak konusunda bir ses ve seda işitilmedi. Birkaç kuruş zam için meydanları dolduranlar bir anda ortalıktan kayboldular. Mal, makam sevdası anlaşılan vicdanlarını alıp götürmüş. Vicdan sahipleri dışında kalan herkes sus pus olmuş durumda.
Cumhuriyetin kurumlarını ve yasalarını mal ithal eder gibi ithal edenler ile toplumun temel dinamiklerini yasaklayanlar aynı mantıkla yolarına devam etmekteler. Milletin bağrından çıktığına inanılan bir siyasi hareketin geldiği bu anlaşılmaz durum karşısında darbeleri sorgulamanın bir anlamı kalmamaktadır. Darbe Anayasası ürünü yasaklar uygulana dursun yapılmaya çalışılan değişiklikler ise kısır döngüden ibarettir. Siz istediğiniz kadar 28 Şubat soruşturması yürütün, cezaevlerini 28 Şubat’ın müsebbipleri ile doldurun, onlarca, yüzlerce yıl cezalar verin gelinen noktada bir anlam ifade etmeyecektir.