diorex

B b b ba bayram

B b b ba bayram

-Evvela, selamünalayküm ve hayırlı bayramlar-

Bir Müslüman’ın, Allah’ın ona hediye olarak vermiş olduğu bayramı kutlamaması caiz değildir. Oruç bile bayramda haram kılınmışken insanların bayramı yaşamamaları doğru değil. (Yöremizde kötü bir adet olan “ilk bayram taziyesi” bu açıdan ele alındığında dinimizce doğru olmadığı ortaya çıkar.)

Elbette bayramı yaşayacağız, çocuklarımıza yaşatacağız. Bayram namazını, bayram yemeğini, bayram harçlıklarını ve en önemlisi bayram ziyaretlerini vs.  ihmal etmeyeceğiz.

Son günlerde sosyal medya kampanyaları Rojawa üzerinden bayram kutlamamaya kadar dayandı. Böyle bir şeye katılmam ama bu mübarek bayram günlerinde gündem okumadan uzak kalmak da olmaz.

Bayramı kutluyoruz ancak dilimiz bayram derken bayramı da aramıyor değil. Ramazanın son günlerini ve bayramı geçirmek üzere geldiğimde gözüme en çok çarpanlar Suriyeliler oldu.

Diyarbakır’da da Kızıltepe’de de adım başı Suriyeli, dileniyorlar. Bayram sabahı da bugün Cuma namazında da cami avlusunda analı babalı, çocuklu torunlu el açıyorlar. Binlercesi... İnsanlığa yakıştıramadığım bir vaziyette. Bir de fısıltı gazetesinin haberleri ve çarpıcı yorumları…Tahmin edersiniz onları.

İki yıl önce henüz Suriye’de sesler yeni yeni yükselmeye başlayınca bir yazımda “Suriye’nin durumunun diğer ülkelerden çok farklı olacağını” dile getirmiştim. Öyle de oldu ve gelecekte ne olacağını hiçbirimiz bilemeyiz. Ama Türkiye uyanmazsa ve politikasını aynı aymazlıkla devam ettirirse hiç güzel şeyler olmayacak.

Bir hevesle başlayan bu macera an itibarıyla bile rahatsız edici bir hal almıştır. Beş yüz bin kadar Suriyeli şu an Türkiye’de cirit atıyor. Para ve altınlarıyla gelenler  başta İstanbul olmak üzere pek çok önemli merkezde KOBİ oldu bile. Önemli bir kesimi kamplarda üçüzlerine Recep, Tayyip ve Erdoğan isimlerini koyarak, bazen kendilerini durdurmak isteyenlere misliyle karşılık vererek, dizilerden tanıdıkları Türkiye’de yaşama hayallerine devam ederek,  mülteci olurum-vatandaş olurum rahat ederim düşünceleriyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Hani bunların masrafları daha önce taahhüt edildiği gibi BM ve diğer uluslar arası kuruluşlarca mı karşılandı yoksa Türkiye’nin sırtına yük olmaya devam ediyorlar mı? Keşke bir hükümet temsilcisi bu giderlerin iki yıllık bilançosunu kamuoyuyla paylaşsa…

“Bir battaniye bir ekmek” kampanyalarıyla, “kapımızı çalanı dışarıda mı bırakalım” fantezileriyle “kadınlar tecavüze mi uğrasın” edebiyatlarıyla (Irak ve Afganistan için yıllarca sessiz kaldığınız bunların umurunuzda olmadığının kanıtıdır.) ülkeye aldığınız bu beş yüz bin insan yarın öbür gün içinden çıkılayacak bir hale gelecek.

İki yıldır yüz binden fazla insanın öldüğünden bahsediliyor. Buna sebep olanların da bunu yapanların da İslam’la bir ilgisi olamaz ve onları içinde oldukları akıl tutulmasından çıkmaya davet ediyorum. Şu an Suriye’de her grup yetiştiğine vuruyor. Çünkü hepsi söylemlerinden uzak niyetlerle girişti bu işe.

ÖSO’yu destekleyenler de Esad’ı destekleyenler de bunları karakaşları kara gözleri için desteklemiyor. Uyanalım!

Türkiye şu an dış siyasette tek başına ve ortada kalmış.  Mısır uzlaşmacıları arasında Türkiye’nin yeri var mı varsa ne düzeydedir. Filistin, Türkiye’yi uzlaşı masasında görmek istiyor mu? Libya’ya elden götüren paralar ne oldu? Suriye politikası hükümetin ilk dediği rotada mı yoksa epey bir değişti mi?

Irak’ta sadece geçtiğimiz ay içersinde yedi yüzden fazla insan öldürüldü. Myanmar’da insanlar canlı canlı yakılıyor, elleri bağlanarak sulara atılıyor. Hükümet ve diğer dünya ülkeleri bunları neden görmüyorlar?

Peki, neden bütün dikkatler Suriye ve Mısır üzerinde?  Cevap her ne olursa olsun:

Bir ülkeye birden beş yüz binden fazla insanın girmesi sosyolojik açıdan bir depremdir. Tatlı tatlı yardım kampanyasıyla ve kardeşim muhabbetiyle girilen bu yol yarın öbür gün büyük bir çıkmaza dönebilir. 

Reyhanlı olayı gibileri yaşanabilir. En kötüsü de PYD üzerinden Türkiye’de yeni bir çatışma çıkabilir. El-Nusra’nın Türkiye’de palazlanıp palazlanıp Suriye’de çatıştığı söylentileri çok tekrarlanmaktadır. Türkiye açısından en açmaz konu da budur.

Komşularla sıfır sorun sloganını diline dolayan hükümet bu gün komşularla sıfır kardeşlik noktasına gelmiştir. (Hatta Erdoğan’ın “gidin komşularınızı şikâyet edin” sözleri bunun sonucu olan bir travmanın zehirli meyvesi olabilir. Buna daha sonra bir daha değiniriz.)

Son olarak esas söyleyeceklerim şunlardır ki: İnsan olan insan Suriye’de taraf tutmaz bir an önce kanın durması için devreye girer, Suriye’yi yönetecek kişilerin seçimi için değil. Daha önemlisi Rojawa üzerinden tekrar ateşlenmek istenen kavganın farkında olmalıyız. Son zamanlarda gerçekliği ispatlanmayan birçok video dolaştı. Orada yaşananlar insanlara karşıdır. Milliyeti ne olursa olsun, lanetlediğimiz çirkin manzaralardır onlar. Haaa, durumun böyle olacağını en baştan kestirip AKP politikalarını eleştirenlere karşı mezhepsel bir tutumla karşı çıkıp işin içinden kolay sıyrılanlar bu gün ne diyor, bilmiyorum.

 

Yorum Yaz