Aynı Kadeh, Aynı Mey
Bir şarkı vardı ki “Aynı kadeh, aynı mey, sarhoş olamıyorum” diyordu. Meyden değil, artık ben de Ermeni soykırımı şeysinden sarhoş olamıyorum. Yıllardır diasporanın faaliyetleri için gelenekselleştirilmiş yasa tasarıları tehditleriyle günlerce rahatsız edilmekten bıkmadık, usanmadık.
Siyasallaştırılmış konularda doğrulara ulaşmak hayli müşkül bir iştir. Kardeşim, mesele gayet basit, ortak ve tarafsız bir heyet kurulacak ve tarihî gerçeklik içersinde bu konu araştırılacak. Öyle meclislerde kabul edilerek, maçlarda bir araya gelerek, özür kampanyaları başlatılarak, ürünleri boykot ederek(bu arada Fransız arabaları neden boykot listesine alınmıyor?) sonuca kavuşturulacak bir konu değildir bu. Eğer meclislerde kabul ettirilmek isteniyorsa asılsızlığı aşikâr olur. Soykırımdan o kadar eminseniz açarsınız arşivleri, getirirsiniz belgeleri ispatlarsınız. O zaman dünyanın hiçbir meclisine ihtiyacınız kalmaz. Yok, meclislerde kabul ettire ettire sonuç almayı ümit ediyorsanız öylece kalakalırsınız. Şimdi, olmamış bir olayı bütün ülke meclisleri kabul etse biz o olayı olmuş mu sayacağız? Hem meclislerin aldığı kararlar kanun-u İlahi midir? İyi vallahi, biri çıksın güneşi inkâr ettirsin meclislere, biz de kabul edelim.
Ermeni soykırımı diye iddia edilen bir tehcirdir. Bu tehcirin de neden olduğunu ve nasıl yapıldığını hiçbir zaman saklamadık. Tehcir sırasında hastalıktan veya başka sebeplerden ölenler de olmuştur, bu da kabul edilir. Ancak bir katliamdan bahsetmek hele hele 1,5 milyon gibi akıllara ziyan bir rakamdan bahsetmek için aklın peynir ekmekle yenmiş olması lazım. Üstelik bu iddiayı kabul eden bazı vatandaşlarımız bilmelidirler ki kendi altlarına dinamit yerleştiriyorlar çünkü onların bazılarının altlarında o Ermenilerin mülkü var ve bu iddianın sonuç vermesi durumunda altlarında bir şeyleri kalmayacak. Tarihle yüzleşmek mi? Biz hazırız. Ancaaaak Hocalı, Bosna Hersek, Kosova, Afganistan, Irak gibi hemen yanı başımızda duran yakın tarihte boğulup daha gerisine gidemeyecek olanlar bir yüzleşmeye hazır mıdır, bilemiyoruz.
Gelelim sonuca.
Herkesin partisi olduğunu iddia edenler ve her fırsatta “uzlaşmaya biz yanaşıyoruz da kahrolası muhalefet yanaşmıyor” diyenler Ermeni meselesi üzerine yıllarını harcamış olan ve şimdi de mecliste olan Hallaçoğlu’na bu konuda bir komisyona başkanlık yapmasını teklif etmelidir. Yine aynı kişiler benzer konularda şuursuzca konuşmanın ne denli olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin farkına varmalıdır.
Ve son bir dersçik.
Seçim yatırımlarının, ağızlarının, vaatlerinin ne kadar komik göründüğünü ve ne kadar acımasız ve seviyesiz olduğunu bütün siyaset dünyası fark etmelidir.