Ayna’sız Kaldık

Ayna’sız Kaldık
KÖŞE YAZISI

Üniversiteye başladığım 1995’li yıllardı. Öğrenci evinde kalıyorduk. O yıllara dönüp şöyle bir geriye baktığımda özlemle hatırladığım iki tutkumuzu görürüm hala. 
Birinci tutkumuz o yıllarda akşamlarımızın vazgeçilmezi Kanal 7 de Ahmet Hakanla Haber saatiydi. Akşam 21:00’a yaklaştığında kilometrelerce yolu yürüyüp vakıf merkezine gider topluca Kanal 7 de Ahmet Hakan’la Haber Saatini izlerdik. Dikkatle izlediğimiz Haber Saati biter, yorumlarımız ve analizlerimiz devam ederdi. 
Yıllar geçti. O yılların samimi ve saf duygularıyla bağlandığımız, bizi her akşam yenileyen, yineleyen Haber Saatinin mimarı Ahmet Hakan kayıp gitti. Önce Haber Saatinden, sonra gözlerimizin önünden ve gönüllerimizden kayıp gitti bir muammaya.
***
Gözlerimin önünden gitmeyen ikinci tutku ise Vakit Gazetesinin Hasan Karakaya’lı ‘Ayna’sıydı şüphesiz. O yıllarımızın en önemli tutkusuydu Aynaya bakmak. 
Zulümler, baskılar, davalar nedeniyle zaman zaman adı değişen Vakit gazetesinin değişmeyen Aynasından bahsediyorum. Hasan Karakaya’nın Vakit Gazetesindeki Ayna köşesi.
Günlerimizin vazgeçilmez tutkusuydu Ayna. Hafta içi dersi erken bitip ve herkesten önce eve gelenler şanslıydı. Çünkü evin kapısına bırakılmış Vakit Gazetesinin Hasan Karakaya’lı Ayna’sına ilk onlar bakma şansını yakalıyorlardı. Hafta sonu ise kalkar, kahvaltı hazırlar, temizlik yapar, ders çalışır bir yandan da kulağımız kapı zilinde beklerdik. Çalacak olan zil Ayna’nın habercisiydi çünkü.
Zili duyar duymaz kapıya koşardık. Kapıya ilk yetişip açan gazetenin Ayna’lı parçasını alırdı. Geride kalanlar gazetenin farklı sayfalarını alıp okumaya başlasalar bile hepimizin gözü ve aklı Hasan Karakaya’lı Ayna sayfasındaydı. 
***
Hasan Karakaya’nın kendine özgü bir üslubu vardı. Kimileri onun üslubunu eleştirse bile o halkın içinden biriydi. Öyle yazıyor, öyle konuşuyordu. Her olaya duyarlıydı. Özellikle insanlara haksızlık yapıldığını düşündüğü olaylarda asla kayıtsız kalmazdı. Önce uyarırdı. Kasıtlı bir tutum, bir nefret ve taammüden bir haksızlık bir zulüm görürse aslan kesilirdi. Sözünü esirgemezdi. Ancak o yüreğimizi soğuturdu.
Duygu yüklüydü. Kimsesizlere kurban eti dağıtırken katledilen Yasin için döktüğü gözyaşları kadar bizdendi Hasan Karakaya. 
O sadece iyi zamanların değil, en zor zamanların bile hakkı savunanı ve onu tutup kaldıranıydı. 
Duruşuyla, sözüyle, yazılarıyla hep zalimin karşısında ve mazlumun yanında yer aldı. Cesareti ve korkusuzluğuyla en umutsuz zamanlarda bile önden giderek örnek olan, 90'lı yılların başından beri takip ettiğim, gazete okumaya onun 'Ayna'sıyla başladığım Akit gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya her Müslümanın arzu edeceği bir yerde Peygamberimizin şehri Medine'de vefat etti.
Ruhu Medine’de Peygamberimizin ruhuna komşu olarak kaldı Hasan abinin. Ve Esra Elönü'nün onunla ilgili yazdığı yazıda dediği gibi "Ruhu Medine'de olan Hasan abinin kalemi cennete kadar yazacak inşallah."
***
Hasan Karakaya çok da uzun olmayan ömrüne önemli ve başarılı mesleki çalışmalar sığdırdı. Küçük yaşlardan itibaren yazıya, habere gönlünü vermiş biri Hasan Karakaya. Öğrencilik yıllarında gazetelere edebi yazılar yazdı. Yerel ve bölgesel gazetelerde çalıştı, yazılar yazdı. 22 yaşında yazı işleri müdürü oldu. 24 yaşında Milli Gazete ile ulusal medyaya geçti. 8 yıl Milli Gazetede, 9 yıl da Türkiye Gazetesi'nde çalıştıktan sonra. 1993 yılında yayın hayatına başlayan Vakit gazetesine geçti ve bugüne kadar orada çalıştı.
Ülkenin içinde bulunduğu sorunlara da duyarlı olan Hasan Karakaya, Nisan 2013 tarihinde Ak Parti Hükümeti tarafından açıklanan ve barış sürecini yönetecek olan 63 kişilik Akil insanlar heyetinde yer aldı. İç barış ve çözüm süreci için samimiyetle çalışmalar yaptı.
O da her canlı gibi doğdu ve ölümü tattı. Hepimiz Allah'tan geldik. Yine Allah'a döneceğiz. 
O’na Rahmeti Rahman, bize Ayna’sız kalmak düştü.
Mekanın cennet olsun Hasan Abi.