diorex

Aydınlara Sağken Değer Verilmelidir

Aydınlara Sağken Değer Verilmelidir
Eski çağlardan günümüze doğru aydının değerinde bir evrimle başka bir deyişle bir aşınma meydana geldiği görülür. Bir zamanlar derin felsefi kültüründen ötürü filozof olarak tanımlanan kişi aynı zamanda toplumda aydın olarak da kabul görüyordu. Filozoflar, yaşadıkları toplumum avukatı, öğretmeni, doktoru, siyasetçisi vs.. durumundaydı; bu yönüyle onlar, toplumsal dönüşümün savaşçılarıydı.

Başka bir realiteden de söz etmek gerekiyor: aydınlar her zaman mevcut devlet sistemine karşı çıkmış, devletçi kurumları eleştirme cür'etini ortaya koymuşlardır. Hatta sistemi eleştirenler aydın, sistem yana fikir geliştirenler aydın kabul edilmemiştir. Söz gelimi Eski Yunan’da Sokrates’in başına gelenler veya kiliseye karşı çıkan Galileo’nun ödediği bedel, onların tarihe aydın olarak geçmesine vesile olmuştur. İnsanlık tarihinin hemen her dönemi bu tür örneklerle doludur.

Toplumsal kültürümüzün bir gerçeği vardır, o da şu: İnsan ölünce değerlenir. Sağ iken hemen hemen bütün çevresi tarafından “kötü” değerlendirilen bir kişi öldüğü zaman arkasından herkes onun çok iyi bir insan olmasından söz eder ve hakkını ‘helal’ eder. Dini geleneklerden geldiği tahmin edilen bu anlayışın etkilerini, ne acıdır ki, Tanrı varlığını reddeden maddeci anlayışı benimseyen sosyalist oluşumların üzerinde görmekteyiz. Örneğin sosyalist gruplar veya örgütler, sisteme karşı yürüttükleri savaşımda kaybettikleri bireyleri için şehit edebiyatını geliştirmektedir; canlarını yitiren bireylerini birer şehit olarak ilan etmektedir. Dini anlayışa şehit olanlar ölümsüz kabul edilip öbür dünyaya göçünün retoriği ortaya konulmaktadır; oysa maddeci anlayışı benimseyenlere göre, öbür dünya diye bir yer yoktur. Sadece onlara göre, sınıfsız toplum ütopyası diye bir toplumsal aşama mevcuttur.

Ortadoğu toplumlarının hemen hepsinin üzerinde yukarıda söz ettiğimiz anlayış mevcuttur. Kürt toplumunun da İslam dinini kabulü ile beraber, sosyalist anlayışı benimseyerek toplumsal kurtuluş mücadelesine başlayan örgüt ve gruplar, yitirdikleri her bir militanı için şehitlik felsefesini geliştiriyorlar; onları da birer şehit ilan ediyorlar. Oysa geliştirdikleri bu anlayış benimsedikleri sosyalist ideolojiye ters düşmektedir. Eğer bu şehit ölümsüzse nereye doğru ölümsüzdür?!

Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında cumhuriyetin kurulup gelişmesiyle beraber aydınlar da fikir furyasını ve eleştirilerini öne sürmekten geri kalmamışlardır. Bu anlamda aydınlar devletin oklarının hedefi olmaktan kurtulamadılar. Mevcut devletin aşınıp yıpranmaması için kimi görevliler ‘derin bir zemin’e geçerek mücadelelerini aydın ve muhaliflere karşı buradan yürüttüler; ancak aydınla ve toplumsal muhalefet onların bu derin yerlerini deşifre ederek aydın olan bir zemine çekme mücadelesini verdiler/veriyorlar. Doğal olarak bu süreçte en ağır bedeli ödemek durumunda kalıyorlar. 

Birkaç yıl önce Gazeteci Hrant Dink’e yapılan menfur suikast, bir kez daha aydınları gündeme taşımıştı. O dönem hemen hemen her TV kanalı kendine has yaptığı tartışma programlarına aydınları olayla ilgili olarak tartışmaya davet ediyordu. Bu platformlarda bugüne kadar yaşamını yitirmiş ve hala failleri ortaya çıkarılmamış aydınların dosyaları tekrar gündeme taşınırken, hayatta olmayan aydınların ülke ve toplum için ne kadar değerli ve önemli oldukları vurgulanıyordu.

Yazar Ümit Kaftancı, Onar Kutlar, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı ve Kürt cenahta Vedat Aydın, Musa Anter, Mehmet Sincar, Yazar Hüseyin Deniz, Muhsin Melik’e verilen değerler bir kez daha hatırlanıyor. Oysaki bu aydınlar sağ iken, her biri kendi çevresinde hiçbir itibar ve değer sahibi değildi. Örneğin bir PKK’lı bir gün Musa Anter’e diyor ki, siz bugüne kadar Kürt halkı adına hiçbir şey yapmamışsınız. Biz mücadeleyi sıfırdan alıp getirdik. Musa Anter de cevaben;
-Biz de negatiften alıp sıfırlara getirdik.
Şeklinde felsefi bir karşılık veriyor.
Bu örnek gösteriyor ki, aydınlara verilen değer, hayattayken değil öldükten sonra veriliyor.

Bugün, yüzlerce Türk ve Kürt aydını ortaya konulan dar yaklaşım ve uygulanan sekter politikalarla uygulamada gösterecekleri üretimden yoksun bırakılmıştır.

Yorum Yaz