Asılı Ceketler
Milletvekili seçimlerinde vatandaşın oy yönelimi, benimsenen parti önceliğine dayanır. Adayların kişisel yeterliliği önemlidir ama bu yeterlilik hiçbir zaman partinin önüne geçmez. Belediye seçimlerinde ise adayların kişisel yeterliliği benimsenen parti kadar önem arzeder.
Partilerin çok güçlü olduğu bölgelerde “ceketimi assam kazanır” söylemini bilmeyenimiz yoktur herhalde.
Bir vatandaş olarak beni çok çok rahatsız eden bu söylem, maalesef ki Mardinimizde en çok benimsenen iki malum partinin taraftarları tarafından da söylenip kulaklarımızla beraber gönüllerimizi de tırmalamıştır her zaman.
Siyaseten benimsediğimiz fikrin mecliste seslendirilmesi için oylarımızla vekalet verdiğimiz vekillerimizin kişisel yeterlilikleri ya da yetersizlikleriyle yaptıkları ya da yapamadıkları işlerden vatandaşlar olarak çoğu zaman haberdar bile olamıyoruz. Kısacası, vekaletimizi hakkıyla yürüten vekile mi yoksa asılan bir cekete mi oy verdiğimizin farkına bile bir çoğumuzun varamadığı kesin.
Ancak yerel seçimlerde oylarımızla başkan yaptığımız kişilerin yaptıkları ya da yapmadıkları herkesin gözü önünde gerçekleşir. İşte bundan dolayıdır ki vatandaşın oylarıyla seçilenin bir ceket olup olmadığını herkes bilir.
İstisnayi güzel çalışmalara saygı duymak, hakkı sahibine teslim edip, yapılan bazı güzellikleri görmemezlikten gelmemekle birlikte;
Gel gelelim güzel Mardinimizin son otuz yıldan bu yana belediye olarak yapılan hizmetlerin neler olduğuna…
Aslında herkesin malumu olan bu hizmetlerin(!) neler olmadığını bir kez daha hatırlatayım da asılı bir cekete oy verip vermediğimize siz okurlarım karar verirsiniz artık.
Özellikle 2007-2014 yılları arasında mükemmelden daha mükemmel(!) revize edilen bir imar planıyla şahane(!) bir Yenişehirimiz oluştu ki bu imar planlarına imza atanların cebine, pardon pardon eline sağlık!..
İşte bu planlamanın sonuçlarına gelince;
Çok yüksek binalar mı dersiniz,
Çarpık çurpuk bir yapılaşma mı dersiniz,
Bitişik nizamlarla bahçesiz yapılar mı dersiniz,
Kaldırımsız yollar mı dersiniz,
İki arabanın geçemediği daracık ara caddeler mi dersiniz,
Bozuk ve zikzaklarla dolu, uzunluğu 150-200 metreyi geçmeyen ara yollar mı dersiniz,
Açıkta akan kanalizasyonla etrafa yayılan kokuların eşliğinde yaz sıcağında pencere kapattıran sivrisinek sürüleri mi dersiniz,
Olmayan yeşil alanların eşliğiyle unutulan bisiklet ve yaya yürüyüş yolları mı dersiniz,
Alternatifi göz ardında kaldığı için tıkış tıkış olan Vali Ozan caddesindeki trafik keşmekeşi mi dersiniz,
Otopark alanlarının korkunç bir şekilde yetersizliği mi dersiniz,
Şehirde yaşayanların nefes alabileceği park ve mesire yerleri konusundaki fakirliği mi dersiniz,
Alkollü eğlence merkezine dönüştürülerek tarihi dokusu yaralanan yukarı Mardinimizdeki trafik çilesi mi dersiniz,
Ve saymakla bitmeyecek olan bir sürü sıkıntının çözüm adresi olan belediyelerimizin başkanlığına seçtiklerimizin bir ceket olup olmadığına halk karar veriyor zaten ama daha önemlisi mensubu oldukları partilerin karar vermesidir diyeceğim ama maalesef ki ortada duran bir yığın sorun siyasetin hamiliği sayesinde neticesiz kaldı hep. “Et kokarsa tuz katarlar, tuz kokarsa ne çare.” deyimini hatırlatan bu durum, emin olun ki halkın gözünden asla kaçmamıştır.
Velhasıl-ı kelam; siyasi partilerimizin halka asılı ceket dayatmalarından halkın bıkıp usandığını hatırlatırken, yıllardır bu alana atanan kayyumların da yaptığı hizmetlerin pansuman tedbirinden ziyade sorunların çözümünde kalıcılığa odaklanmaları toplumun ortak beklenti ve arzusu olduğunu vurgulamakta fayda görüyorum.