Artuklu Üniversitesi “Çiftlik” Misali
Üniversite ve çiftlik kavramlarını yan yana getirmek istemezdim ama bu koşulları yaratanlar utansın! Üniversite, tarihin her döneminde bilimi geliştirmiş, bilim insanını yetiştirmiş bir kurumdur. Akademik özgürlükler mekanıdır ve bu özgürlüklerin gaspı ihtimaline karşılık her zaman tetikte olur ve bu gibi özgürlükler ayaklar altına alındığı vakit bir direniş kalesine bürünür, üniversite. Çiftlik ise köleliğin, marabalığın sürdüğü bir mekan olup köle ve marabaların çalıştırıldığı ve sadece karınlarının doyurulduğu bir mekandır. Başında bir çiftlik ağası bulunur ve marabalarla birlikte her şey ağanın malıdır. Köleliğe başkaldırı mı ne gezer??? Sömürüye karşı çıkmak mı, o ne?? Bu gibi soruları çoğaltmak mümkün. Ancak konuya dönmek gerekirse…
Mardin halkı, Kürdüyle, Arabıyla,Süryanisiyle tüm Türkiyelilik gücüyle illerinde bir üniversitenin kurulmasını talep etti, devletten. Yaşanılan bu talep süreci sonucunda meclisten karar çıktı ve Mardin’de bir üniversite kuruldu. Kuşkusuz bu üniversitenin kurulmasında bütün Mardinlilerin emeği ve mücadelesi vardır. Neyse Artuklu ismi verildi ve üniversitemiz hali hazırda lisans ve yüksek lisans düzeyinde öğrenci almaktadır. İlk başlarda Mardinliler, esnafıyla, siyasetçisiyle, iş adamıyla, basınıyla vs üniversitenin kuruluş ve akademik kadrosunun oluşumuna hep pozitif yaklaştı. Varsa ufak-tefek eksikliler görmezden gelindi.
Süreç bu şekilde devam ederken perde arkasında birileri kendi iktidarlarını da oluşturmaktan geri kalmıyordu. Hükümetin, çözüm sürecinin bir parçası olan “Artuklu Kürdolojisi”kisvesi altında üniversitede “birilerinin iktidarı” adeta ete kemiğe büründürülüyordu. Bilimsel süreçten uzak oluşturulan bu iktidar, kişi odaklı olup akademisyen alımı ve yüksek lisansta giderek billurlaştı. Şimdi bu iktidar adeta bir “ahtapot” gibi pençelerini bütün bölümlere uzatmaktadır. Ne yazık ki böyle bir anlayış, Mardinlilerin üniversitesini bilimden ve bilimsel süreçten uzaklaştırmış, Artuklu Üniversitesi birilerinin adeta çiftliği haline getirilmek istenmiştir.
Üniversitede her bölüm için ayrı bir iddia her gün ortaya atılmaktadır. Üzücü olan şudur ki, böylesi iddiaların kokusu tüm Mardin’i sarmış ancak bu beyefendiler kafasını kuma sokan ancak tüm gövdesi dışarıda olan Devekuşu siyasetini uygulamaktadır.
Bu çerçeve ışığında bazı sorular sorma zamanı geldi sanırım. Artuklu Kürdolojisi’nden başlayalım. Önce şu farkı belirtelim. Kürtlerin Kürdolojisi ayrı Artuklu Kurdolojisi ayrı…başka bir yazıda bu iki kavram hakkında düşüncelerimizi yazabiliriz.
Şu anda Artuklu Kürdolojisi Bölüm Başkanı Ramazan Pertew ve Başkan Yardımcısı Mikail Bülbül’dür. Ben bu bölümde Ramazan Pertew ve Ramazan Alan’ın duruşuna güvenirdim. Belki başka iyi niyetli insanlar da vardır, tanımıyorum şahsen. Anlaşılan bu bölümü çiftlik haline getiren Qedri Beg’e kahyalığı Ramazan Pertew ve Kahya Yardımcılığını Mikail Bülbül yapacaktır. Bunları yazmak istemezdim ama bu insanlar da “birilerinin iktidarının” bir parçası olmuş durumda ve o “adaletsiz koltuğa” yaslanmışsınız, kusura bakmayın!
Soruyorum rektör Bay O my’la(Bu cinlik bana ait değildir. Birazdan netlik kazanacaktır.) Qedri Beg ile yaptığınız görüşmede neyin karşılığında bu görevlere getirildiniz Kahya Ramazan ve Kahya Yardımcısı Mikail?
Siz rektörle yaptığınız görüşmeden sonra çıkışta “Gördünüz mü nasıl k…..k onlara” diye bir cümleyi neden sarfettiniz , bu sarf ettiğiniz cümle ile kimleri kast ettiniz? Ki bu gibi cümleler bilim mekanı olan üniversitenin ne hallere düştüğü özetler gibi…
Gelelim eski efendi ve eski ağaya. Hayrullah Efendi ve Abdurrahman Ağa soruyorum size neden Artuklu Kürdolojisi’ndeki görevinizden el çektirildiniz? Neden Edebiyat Bölümü’ne geçmek istediniz, ama geçişiniz mümkün olmadı. Önünüze çıkarılan engel neydi, kim çıkardı? Hala susacak mısınız? Sizler beş vakit namaz kılıyorsunuz. Taşıdığınız ve tanık olduğunuz günahlarla mı ahrete gideceksiniz?
O my God or God O my
Rektör yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Qedri Beg, en on yapılan rektörlük seçiminde divan başkanı. Basına kapalı kısmında çok yağcılık yaptığı rektörü için methiye sınırını da aşan bir “İlahi” okur. Türkçe ve Kürtçe yazmış bir ilahi. Sabahın ezan sesiyle kendisine ilham gelmiş. Kimin için? Tabii ki hayranlığın ötesinde duygu beslediği rektörü için. “O my God ya da God O my” şeklinde esinlendiği rivayet ediliyor, rektörüne, klasik edebiyatın nazım şekillerinin uzmanı ya, ilahi yazmış. Qedri Beg’den kamuoyu adına talebimizdir, yazdığınız bu ilahiyi kamuoyu ile paylaşın lütfen!!!!
Evet Qedri Beg, kızınız da nihayet İlahiyat Fakültesi’nin akademik kadrosunda. Kızınızın buraya girmesi için kimden “talepte” bulundunuz?
İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Sayın Ahmet Ağırakça siz Qedri Beg’ın kızını dekanı olduğunuz fakülteye alırken kimin “talebini” yerine getirdiniz?
Artuklu Üniversitesinin akademik kadrosuna yerli ve yabancı akademisyenler alınıyor. Gereksiz yere ve hakkedilmediği şekilde bir çok akademisyen alınmış durumda iddiaları orta yerde. Derse girmeyenler bile varmış. Her birinin maaşı ise 4-5 bin TL. derslere girmeyen bu lordlara lojmanlar bile verilmiş. Bekar olanları var mı Bay O my ve Qedri Beg? Evlendirseydiniz de bari! Biz de marifetlerinizi manşetlerle verecektik!!! Yazık değil mi bu paraya bay O my ve Qedri Beg? İşte çiftlik dediğimiz anlayış bu. Sırf bana engel çıkarmayan bir kadrom olsun anlayışıyla hareket ettiğiniz için üniversite bilimsel kurum olmaktan kendi elinizle çıkarılmış bir halde.
Siz bir de “jet hızı” anlayışı uyguluyorsunuz, bu gibi iddiaları iddiaları herkes duyuyor ama siz ne hikmetse duymuyorsunuz! Siz duymuyorsunuz bu iddiaları ama biz duyuyoruz Bay O my ve Qedri Beg. Edebiyatta Tecahül Arif sanatı var, siz yönetiminizde bu sanatı uyguluyorsunuz anlaşılan. Kime “jet hızıyla” yüksek lisans tamamlattınız ve akademik kadro oluşturulmak suretiyle istediği bölüme aldınız?
Qedri Beg, bir de “jet hızıyla” Kürtçe Gramer yazmış. Dünyada en kısa sürede (4-5 ay gibi) bitirilen bir gramer çalışmasının altında “Beg”in imzası yer alıyor ve bu anlamda dünya rekortmeni?!!!
İşlevsiz olan Fen Fakültesi’ne sekreter aldınız Bay O my. Kimdi alınan bu kişi, sizinle bir akrabalığı var mı ve işlevsiz olan bir kurumun sekterliğine getirilen zata maaş ödemek ancak “çiftlik anlayışı” ile bağdaşır, öyle değil mi?
Soruyorum Bay O my’a ve yardımcısı Qedri Beg’e üniversitemizin bu hale gelmesine ne hakkınız var? Halk arasında bir deyim vardır, terbiye sınırı zorlanınca kullanılır. Benden utanmıyorsun, bari Allah’tan utan! Belki hala bilmediğimiz bir çok şey var. Mesela felsefe, sosyoloji, tarih vs bölümlerinde neler oluyor? Neler dönüyor? Allah’tan umut kesilmez denilir, bir gün namuslu, anasının ak sütünü emmiş birileri çıkar ve yaptıklarınızı, çevirdiğiniz dümenleri halkla paylaşır. Ama bundan önce sizlere diyeceklerim vardır:
Bu yönetim anlayışınızla ağınızda yer alan “akademisyenlerin” eşlerini, sevgililerini, kardeşlerini üniversitenin kadrosuna alırsanız şaşırmayız. Kılıf uydurma sorun değil. Kolay bir iş. Mehmet Kılıçlar Konferans salonuna nikah töreni düzenlenirse, emin olun, şaşırmayız artık! Tamam kuldan korkmuyorsunuz yaptıklarınızla ama, Allah’tan da mı…? Beş vakit namaz kılıyorsunuz, Cenab-ı Allah büyüktür, onu aldatamazsınız ey “çiftlik” yöneticileri! İslam dininin kurallarına inanmadığı halde inanmış gibi görünen kişilere münafık deniliyor. İslam dininin temellendiği en önemli kavram adalettir. Üniversitede yaptığınız adaletsizliğin karşılığı münafıklık olur. Üniversitenin tepesindeki rektör ve rektör yardımcıları sizler, “jet hızıyla” işler başarıyorsunuz, bundan böyle bölüm başkanlarınız da “F-16 hızıyla” çevrelerine alan ve imkan sunarlarsa acayip olmaz! Nasıl olsa her taraf çayır çimen…
Bay O my ve Qedrî Beg ve şürekkaları, sizler Mardin Büyükşehir belediyesi ile birlikte kurslar düzenleyerek aklanamazsınız! Kürt halkının vicdanında ve demokrasiye, adalete inanan insanların gözünde mahkum edilmişsiziniz!!!
Başta başbakan olmak üzere hükümetin ilgili diğer yetkililerinin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, Çözüm Sürecinin bir parçası ve argümanı olarak “Artuklu Kürdolojisi” temellendirildiği anlaşılır. Bu sürecin en önemli iki erdemi barış ve adalettir. Sizler yönettiğiniz kurumun başındaki kişiler öyle anlaşılıyor ki barış ve adalet erdemlerini ayaklar altına almışsınız. Yönettiğiniz kurumda adilane davranmazsanız barışçıl anlayışınız yok olup gidecektir. Gelinen noktada Çözüm Sürecinin ruhuna aykırı duruşunuz egemen üniversitede.