Anne Babalara Özel

İnsanoğlu duygusal bir canlıdır , duyguları ile yaşar. Bazen basit bir olay, yazı, şiir,insan hayatında çok büyük pencereler açabiliyor ve insan açtığı bu küçük(büyük) pencereden yavaş adımlarla hayatını belli bir yönde devam ettirir.
Dünyanın hengamesi içerisinde geçen kocaman bir hayat, aslında çok da kocaman değil göz açıp kapayana kadar geçen kısacık bir ömür.
Ve sonunda;
Kavgalar, üzüntüler, sevinçler, hüzünler, pişmanlıklar ve keşkeler.
Emin olun ki insanları en çok da keşkeler üzecektir.
Bu uğraşlar içerisinde kimimiz namazlarımızı, dostlarımızı, ailemizi, sevmeyi, sevilmeyi en önemlisi her şeyden sakındığımız canımız, ciğerimiz ve her şeyi kendileri için yaptığımız çocuklarımızı unuturuz.
Bizler hayatta hiçbir şeyi normal rayında yaşamadığımız gibi sevmeyi ve sevilmeyi de pek beceremiyoruz. Hani bir cenaze görünce farz namazı kılar, iki de kaza ederiz ya , ölen bir çocuk haberi duyunca çocuğumuzu kucağımıza alır bırakmak istemeyiz.
Bizler ölümü sadece fiziki bedenin kaybolması olarak düşünürüz oysa istenmeyen şekilde yetişen tüm çocuklar aslında anne ve babalar için ölüdür.
Belki her şeyi kaza edebilirsiniz ancak;
“ sevginin kazası olmaz.”
Bizler çocuklarımızı ya hiç sevmez her şeyden mahrum ederiz ya da aşırı sevgiden boğarız. Oysa vaktinde ve dengeli bir şekilde sevmek çok önemlidir.Atalarımız ne güzel demiş “az verme hırsız edersin, çok dövme arsız edersin “ diye.
Doktora giderken doktorların bütün hastalarına tavsiyesi “dengeli beslenme “dir. Dengeli beslenmeyi sadece yemek olarak algılamak doğru değildir. Sevgiyi,saygıyı,sevmeyi,sevilmeyi de hayatımızda doğru ve dengeli yaşamamız-yaşatmamız gerekmez mi?
Yüce Rabbimiz dünyayı çok güzel bir denge ve döngü içerisinde inşa etmiştir.
Bazen sevdiğimizi zannederiz veya çocuklarımıza karşı vazifemizi layıkıyla yaptığımızı düşünürüz ancak öyle olmadığını zaman geçtikçe anlarız.
Anne fidana su verip büyütürken baba bu fidanı budayıp şekillendirmelidir.
Unutulmamalıdır ki köprü altı çocuklarının, tinercilerin, hem cinsleri ile evlenenlerin , dünyada her türlü kötülüğü yapanların da bir anne ve babası vardır ve unutulmamalıdır ki her anne ve baba yüreği çocuklarına karşı aynı şekilde atar ve sevgi besler.
Demek ki mesele anne ve baba sahibi olmakta değil, güzel bir iletişim kurmak yerinde ve zamanında , bizim tamam dediğimiz değil çocuğu doyuracak bir sevgi vermekte.
Bir çocuğu on üç , on dört yaşlarında dünyanın bütün güzellikleri ile tanıştırırsınız,dünyanın bir çok ülkesine dil eğitimine gönderir dört beş dil öğretirsiniz,en lüks arabaları alırsınız,villalarda tek başına yaşatırsınız, bu çocuk on sekiz yaşına gelince kız arkadaşını testere ile keser,
Sizce bu işte bir terslik bir yanlışlık yok mudur?
Çocuklarımıza karşı yaptığımız bize göre çok basit bir hareketin bile onlarda çok büyük etkiler yapabileceğini hesaplamalıyız, söyleyeceği her şeyi sabır ile dinlemek bile onların kişiliğinin oluşmasında bir katkıdır.
Yorgun eve döndüğümüzde yanımıza sokulan evladımıza genellikle “oğlum çok yorgunum hiç seni dinleyecek halim yok” deriz, bu söz bize çok basit gibi gelebilir ancak bu sözü birkaç sefer üst üste duyan bir çocuk ilgiyi başka yerlerde aramak için adeta kaçınılmaz sona doğru yönlendirilmiştir.
Birkaç ay önce bir şiir okumuştum hoşuma gitti, şiiri yavaş yavaş tekrar okuyunca çocuklarımla olan sevgi paylaşımımı gözden geçirdim ve çok şükür yeni bir iletişime geçtim.
Bu dünyada insanı yaralayacak en büyük şey nedir diye düşündüm, herhalde yaşlanan bir anne babaya evlatlarının gerekli şekilde sevgiyle, şefkatle ve sabırla yaklaşmaması dedim.
Yıllar sonra bir babanın evlatlarına yazdığı pişmanlık şiirini sizinle paylaşmak istedim belki siz de beğenirsiniz.
YETİŞKİN OĞLUMA,KIZIMA
Sürekli meşguldüm o kadar sene Hayat ne kadar da kısa , yıllar ne çabuk
Seninle doyasıya oynayamadım Ne zaman büyüdü bu küçük çocuk
Sen beni çağırdın gel oyna diye Ona dokunmak için uzandığımda
Ben bir türlü zaman ayıramadım Ellerim boş kalır yüreğim buruk
Giydirdim, doyurdum, seni kolladım Artık ne resimler ne de oyunlar
Sadece bunları yeterli sandım Ne “iyi geceler” ne sarılmalar
Bana oyuncağını getirdiğinde Hepsi çok geride ulaşmak çok zor
Ben seni çoğu kez başımdan savdım Yaşanmadı sanki o güzel yıllar
Yatağa yatırır seni okşardım Artık hiç işim yok yapayalnızım
Sen uyur uyumaz hemen çıkardım Günlerim çok uzun üstelik bomboş
Şimdi o günleri çok özlüyorum Keşke isteklerini bir bir yapsaydım
Keşke bir dakika fazla kalsaydım Küçük arzuların şimdi çok şirin çok hoş.
“Keşke dememek için” sevip sarılın,okşayın o melekleri,göğsünüze dayayın,sıcaklığını,sıcaklığınızı hissetsin, ileride keşke demeyin….
ŞEYHMUS AKMAN
04.08.2011 / 17:32öncelikle başlamış olduğun yeni bir yaşam tarzı(köşe yazarlığı) için seni tebrik ediyorum.yazdıklarını dikatlice okudum örnekler yerli yerinde nasihatlar kulaklara küpe olacak şekilde.çocuklarımıza zaman ayırmanın ötesinde hayat şartlarının artık biz insanlara mudahale etmesinden kaynaklanıyor.eve ekmek götürmenin zor olduğu bu zamanda gerçekten çocuklarımza ne kadar zamanınımızı ayırabiliyoruz artık tartışılacak duruma gelmişiz.bir örnekle yazımı sonlandırmak istiyorum.<br>Çocuk: babasına sorar. baba kaç para maaaş alıyorsun babası şaşırır neden sordun ki oğlum <br>hiç aklıma geldi işte sordum <br>babas:3000 tl alıyorum <br>çocuk :günlüğün kaça geliyor acaba ?<br>babası:100 tl ye geliyor, iyice meraklanan baba altından ne çıkacağını merak etmeye başlar çocuk soru sormaya deva eder baba kaç saat çalışıyorsun günde <br>baba: 8 saat diye cevap verir son bir soru daha sorabilirmiyim babacığım peki buyur der baba saatin kaç paraya geliyor acaba <br>baba düşünür cevap verir kaba taslak bir şekilde 12 tl ye geliyor <br>çocuk babasına döner ve avcundaki parayı babasına uzatı buyur babacığım burda 12 tl var harçlıklarımdan biriktirdiğim 12 tl ile benimle 1saatda olsa bana zamanını ayırabillirmisin ve babasının kucağına atlar. <br>yukarıda yazdığım hikayenin durumuna düşmemek lütfen çocuklarımıza zaman ayırmayı unutmayalım. <br>ÇOCUKLAR ÇİÇEKTİR...