Anlam, Eksen ve Güveni Korumalıyız!

Bir insan niye intihar eder?
Psikiyatristlerin, psikologların, ahlakiyatçıların ve
teologların başta olmak üzere birçok disiplinin ilgisini çeken ve üzerinde
durduğu bir husustur bu. Onlarca farklı neden sıralanabilir; ancak ortak ve
güçlü nedenlerin başında güven ve ümidin yitirilmesi, yalnızlık ve anlam kaybı
yer almaktadır.
İnsan denince spesifik, özgün ve nev-i şahsına mahsus bir varlık
gelir akla. Bir insanın parmak izi kadar, kişiliği ve iç dünyası da farklılık
gösterebilir. Newton’un mekanik ve katı
fizik kurallarının diğer disiplinlere uyarlanması neticesinde ortaya bir bakış
açısı ve metodoloji çıkar. Bunun en katı ve sert uyarlanması tıp ve fizik alanında
kendisini gösterir. Weber’in bürokrasiyi rafine ve sıkı bir ağ olarak görmesine
de Newtonik/mekanik bir bakış açısı olarak bakılabilir. Hatta keskin ve sert
fıkıhçı ekolleri de buna katabiliriz.(Ehli rey, ehli hadis tartışmalarında da
bu farklılıklar görülür) Katı-
Seleficilik üzerinden oluşturulan kan ve ölüm tarlalarını da buna
ekleyebiliriz.
Bir bakış açısı daha vardır ki esnek, olasılıklı, bütüncül,
etkileşimli, yorumlanabilir ve spesifik
yaklaşımlarla üretilebilir bir metodoloji oluşturur. Buna Quantum yaklaşımı da
denebilir. Şaşmaz bir determinizmden çok farklı olasılıkları da gözetir.
Ülkemizin yıllardır boğuştuğu sorunların tanımlanması ve bu
sorunlarla baş edilmesi konusunda da bu iki yaklaşımı görebiliriz. Kemalizm,
Ulusalcılık, Şeriatçılık, Bölücülük, Ermeni meselesi, Askeri vesayet… ve daha
niceleri.
Bir şablon vardır; kalıba döker ve şekline bakarsınız. Bir
ezber vardır tekrarlar durursunuz. Bir alışkanlık vardır sürgit devam
edersiniz. Üreteceği maliyet ve varacağı menzile bakmadan tekrar tekrar
uygulamaya devam edersiniz.
Weberyen bürokrasi ve kesin inançlılar olarak newtonik anlayışla
‘bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur’ kısır döngüsünden kurtulamadık.
90’lı yılların başında terörle mücadele, 28 Şubatta İrtica
ile mücadele, daha sonra Ergenekon ve KCK soruşturmaları aynı ezberin ve aynı
alışkanlıkların tezahürü idi ve hepsi de ağır bir sosyal, ekonomik, siyasi,
hukuki ve ahlaki fatura bıraktı ülkeye.
Şimdi de siyasi sonuçları ve sosyal yansımaları olan FETÖ ve yeni bir KCK operasyonları ile sınanıyoruz.
Düvel-i muazzamanın hasımlarını dize getirmek için
yüzyıllardır denediği klasikleşmiş ‘Vekaleten Savaş’ üzerinden ülkemizi tavizlere zorluyorlar,
istikrarsızlaştırarak ve içerde meşgul ederek kuşatmalarını pekiştirmeye
çalışıyorlar.
Ancak ‘Terörle Mücadele’ ve ‘Vesayetçi yapı’ya karşı ‘hukuk
içinde’ kalarak ve ‘normalleşme’ çabalarıyla baş edeceğimizi 14 yıllık Ak Parti
hükümetlerinin icraatlarıyla başarılı bir şekilde ortaya konduğuna tanıklık
ettik. Bu konuda nereden nereye geldiğimizi millet olarak görmekteyiz…
Ak Parti’nin ezberleri bozan ve alışkanlıkları aşan siyaset
etme tarzının Quantum bakış açısına daha yakın olduğu; esnemeyen, çeşnilik
göstermeyen ve buyurgan, kesin yargıları olan Newton’cu tarza prim vermemesi
ile de açıklayabiliriz.
Daha önce – içinde çoğunlukla Paralelci savcı ve yargıçların
olduğu anlaşılan- KCK ve Ergenekon davalarının ilgisiz olanların da davalara
eklenip özensiz ve hukuksuz davranılması neticesinde suçluların da suçsuzmuş
gibi neticelendiği bir süreci yaşadığımızı unutmamalıyız.
Bu nedenle alışılan devlet refleksi, bürokratik handikaplar
ve her durumu/kişiyi kriminalize eden adli yaklaşımların geride kaldığını;
hukuk devleti, meşruiyet, adalet, ahlak ve vicdan içinde kalınarak hükümetin bu
sorunları aşacağına olan ümidi toplum olarak muhafaza etmek istiyoruz.
Siyasi ve sosyal maliyeti öne çıkan meseleleri sadece adli
ya da idari mekanizmalarla yahut toptancı ve kategorik yaklaşımlarla çözmek
muhaldir.
Maliyetin büyük oranda halka hesap verecek olan siyasilere
kesileceği olaylarda, siyasetin doğasını ve gereklerini hesapdışı tutan ve
halka hesap verme derdi olmayan mekanizmalara havale edilmesi düşündürücüdür.
Newtonik yaklaşım mı, Quantumik yaklaşım mı daha
maliyetlidir sorusunun cevabını millet olarak büyük faturalar ödeyerek öğrendik
sanırım.
Haklı, gerekli ve meşru operasyonları kraldan çok kralcılar,
vur deyince öldürenler, toplumsal fayda ve risk analizi yapamayanlar,
günübirlik ve indi hesabı önde tutanlar, ufuksuz, basiretsiz ve kaygısız ‘adam sen de’ tiynetliler ve her dönemin
adamı idare-i maslahatçı yöneticiler
eliyle sulandırılmasına da, anlamsızlaştırılmasına da fırsat verilmemelidir.
FETÖ’nün en büyük psiko-sosyal maliyetinden biri de, herkesi
bir diğerine karşı şüpheci ve güvensiz kılmaktır. 15 Temmuz gecesinin zifiri
karanlığını parlak aydınlığa çeviren milli dayanışma ve güven ruhunun
örselenmesine yol açanlar FETÖ’nün amacına katkıda bulunmuş olurlar. 15 Temmuz’la
çelikleşen sosyal dokumuza ‘güvensizlik ve şüphe’ üzerinden kimsenin kezzap dökmesine
müsaade edilmemelidir.
Tutarsızlık, dikkatsizlik ve özensizlik güven ve iknayı
zehirler. Bunu yapan, buna yol açan ve buna göz yumanlar ülkenin geleceğine
sosyal, siyasal ve hukuki açıdan yeni maliyetler oluşturur.
Bin bir emek ve zahmetle oluşturulan toplumsal güven ve
istikrarın yanı sıra devlet-millet kaynaşmasının zedelenmesine yol açacak
yöntem ve yaklaşımlar sadece dış müdahale ve vesayetçi yapıları
cesaretlendirmez; aynı zamanda intiharları da tetikler.
Zira intiharları tetikleyen en önemli nedenlerden biri de
ümitsizlik, güvensizlik ve anlamsızlıktır.
Hep beraber sınanıyoruz. Bu sınavda eksen, amaç, meşruiyet,
hukuk ve vicdan güçlenerek çıkmalı.
Mehmet ŞAFAK
01.11.2016 / 22:11Yazının son cümlesi eksik olmuş..<br>Mümin kişi karamsar-ümitsiz olamaz..<br>Kur'an ve sünnete dayanan bir yaşam hiç bir zaman zelil olmaz..<br>NOT..Yazı harika fakat sistemden kaynaklanan teorik yanlışlıklar..diğer taraftan ehil olmayan makam mevki ehil olmayanlarla dolu..<br>hürmetler
Şıptasırrak
14.03.2017 / 21:06Mehmet Şafak gibi erdemli abilerimiz varken STK larımızın sırtı yere gelmez
Nazım
31.10.2016 / 12:15Hem siyasi feraseti, hem adalet duygusunu, hem vicdan ve hem de toplumsal gerçekliği felsefi bille anlatan çok güzel bir yazı.. Kutluyorum yazarı
M.Salih YEŞİLMEN
28.10.2016 / 11:18Düşüncelerinden faydalanıyoruz. ALLAH kardeşime hayırlı ve sağlıklı uzun ömür versin.