Aksa Tufanı ve Biz

KÖŞE YAZISI

40 günü aşkındır Filistindeki Aksa tufanı ile ilgili İslam ülkelerinin hükümetleri ve liderleri sadece nasihat edip, birbirlerine akıl vermeye çalışıyorlar. Zihinsel bir esareti kabullenmişlerdir. Kahır ekseriyet pratikte bir iş yapmıyor.

Herkes ateşkes olsun, israil durdurulursun diyor. Bunları söyleyenler de biliyorlar ki söylemle israil durmuyor. Küfür israil'in arkasında dururken Müslüman liderlerin çoğunluğu israil'i petrol ve gıda ile besliyorlar. israil'den izin almadan Gazze'ye gıda bile gönderemiyorlar. israil'den habersiz demeç bile veremiyorlar. Hak batıl mücadelesinde açıktan tarafsız olduklarını söylerken, kalpleri israil ile beraberdir.

Tek yaptıkları kendi koltuklarını koruma ve  emperyalistlerin mallarının bekçiliğini yapmaktır. Beyinleri kirlidir.

Hakkıyla İslam davasına sahip çıkanları tehlike görüyorlar. Sıkıştıklarında islami söylemlere sarılıyorlar. Amerika ve siyonizmle iyi geçinmek için Müslümanlar arasında tefrika çıkarıyorlar. Müslümanlardan aldıkları bilgileri siyonizmin merkezine iletiyorlar. Siyonizm bu hainlerin yardımıyla İslam dünyasının içinde büyüdü. Müslümanların içindeki gizli siyonistler, sözde siyonist nüfusundan çok fazladır.

Satılık kalemler, gazete ve medya organları ustaca Müslümanların hedefini ve önceliklerini saptırmaya çalışmaktadırlar.
Gazze'deki İslâmî direniş herkesin kalitesini, rengini, safını ortaya çıkardı. Herkes elekten geçti. Bu durum Müslümanların dost ve düşmanlarını iyice tanımalarına vesile olacağını umut ediyorum.
İslam düşmanları birleşmişler, zorluklar karşısında yardımlaşıyorlar. İslam düşmanları ve batılılar, söz konusu Müslümanlar olunca kendi ihtlaflarını bir kenara bırakıp birlik olabiliyorlar.
Biz Müslümanlar zorlukları gördüğümüz halde bir araya gelemiyoruz.

Düşman asırlar boyunca aramızda fitne tohumları ekiyor ve meyvelerini topluyor. Eğer Müslümanca yaşamak istiyorsak küskünlüğü, ırkçılığı, mezhepçiliği ve fitneye sebep olacak ne varsa aramızdan def etmeliyiz.
Başımıza gelen musibetlerin temel sebebi din işlerinde gevşek davranmamız ve dinimizin emirlerine uymamamızdır. İslam davası haktır, fakat hak davası savunulmadıkça uğrunda bedel ödemeye razı olmadıkça hiçbir faydası olmaz.

Düşman kapıya dayanmış kutsallarımızla, İslam'i değerlerimizle savaşıyor. Kanımız akıtılıyor, Çocuklarımız, Kadınlarımız öldürülüyor, şehirlerimiz viran ediliyor, topraklarımızdan sürülüyoruz. Bizler ise basit çıkar ve güvenlik hesapların derdindeyiz.
İslam coğrafyasında ve özelde Gazze'deki durum kendimizi gözden geçirmeye, doğru ve yanlışlarımızı, yaşadığımız hayatın ne kadar İslam'a uygun olup olmadığını sorgulamalıyız. Bu müsibet bizi uyandırmıyorsa bir araya getirmiyorsa aramızdaki ihtilaflardan vazgeçirmiyorsa daha büyük musibetlerle yüzleşmeye hazır olmalıyız. Son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Yapamayacağımız şeyleri söyleme ve  olmayan şey üzerinde tasarrufta bulunma edebiyatına son vermeliyiz.
Vahdet sadece lafla ve masa başı edebiyatıyla olmuyor.

Vahdet Hz. Peygamberin bayrağı altında bir araya gelmektir.

Vahdet, herkesin kendi etrafında birliğin oluşmasını ve Fırka-i naciye sadece benim diyorsa bu vahdete çağırma değil, kendilerine çağırmadır.

Bu mantıkla vahdet gerçekleşmez.

Vahdet İslâmî ilkeler temelinde olmalıdır ki; İslam aleminin ittihadı oluşabilsin.

İslam'ın temel ilkeleri etrafında buluşma duası ile...