Aklımızı Kullanmadaki Engeller…

Çocukluğumuzdan itibaren bize öğretilen ve
yaşam boyunca bize kendi deneyimlerimizin eşliğinde farkına varıp kullanma
biçimimizle beraber, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimizin aklımızı
kullanma becerimiz olduğu bir gerçek.
Zaten
birbirimizi; akıllı olmamak, akıllı davranmamak veya aklının sesine kulak
vermemek şeklinde suçlarız genelde.
Önemli ile önemsizi ayıran, uzun vadeli
düşünmemizi sağlayan yeteneğimiz olan aklımız, gerçek bir yol göstericidir.
Ama bu aklı kullanırken hep onun sağduyusunu
kullanıp olaylar ve bize etki eden nedenlere karşı tarafsız kalabilir miyiz?
Yine o akıl
aracılığıyla verdiğimiz yanıtlar ise genelde olumsuz yoğunluklu olarak çıkar
karşımıza.
Peki hangi olaylar karşısında aklımızı
kullanma kabiliyetini yitirir, ya da sağlıklı düşünemeyiz?
Bunlardan birincisi kişideki nesnelliği ve
objektifliği bozan duygusal bağımlılık halidir. İnsanın yargı gücünü azaltan ve
akli yetilerini kapatan duygusal bağımlılık hali. Tıpkı bir mahkeme yargıcının çocuğunu,
kendi hislerini bir kenara bırakarak, onu yargılama imkânının zorluğu gibi.
İkincisi ihtiyaç
içinde olmaktır. Herhangi bir konuda ciddi mahrumiyet yaşayan insan detaylı
düşünme kabiliyetini yitirerek akıllı düşünmekten uzaklaşır. Yoksunluk içindeki
insanın yoksunluğunu hemen giderme isteği, davranışı farklı yönlere taşır.
Çocuğuna ilaç alamayan bir babanın gasp yoluyla başkalarının parasını almaya
çalışması, bunun tipik bir örneğidir.
Akıllı
davranabilmede ki üçüncü engel, insanı zihinsel olarak felce uğratan bir duygu
durumu olan korku halidir. Daha çok acı, ölüm, ayrılık gibi durumlardan
kaçınmak için oluşturulan, korunma içgüdüsüyle alakalıdır. Akıl yoluyla kontrol
edildiğinde faydalı olsa da, dozunun kaçırıldığı anlardan itibaren farklı
davranış biçimlerini dayatır. Sevdiğini kaybetmekten korkan birinin, birçok
olumsuzluğu göz ardı etmesi gibi.
Savunma
halinde olmak ise yine akılımızı kullanmamızda ki dördüncü engel olarak ortaya
çıkar. Sürekli savunma psikolojisi ile hareket eden insanın, saldırıya hazır,
tartışmaya müsait durumu aynı zamanda muhakeme yeteneğini azaltır. Kişi savunma
içinde olacağından dinleme özelliğini yitirerek, beynine ulaşması muhtemel
bilgileri yakalayamama tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Duygusal bağımlılık,
ihtiyaç içinde olmak, korku ve savunma psikolojisi, aklımızı kullanma
durumumuzun karşılaştığı engeller oluyor.
Hepimizin birey
olarak bunları karşılama halimizde doğal olarak farklı şekilleniyor.
Hele kadın ve
erkek olarak insan türünü oluşturan iki cinsin bu engellere verdiği tepkiler,
bazen genellemeler yapabilecek kadar benzeşebiliyor.
Bize düşen ise;
akıllı davranabilmedeki engelleri aşabilecek iradeyi sergileyerek,
duygularımızın da bizlerin bir parçası olduğunu, unutmamak oluyor.
Elbette ki bizi
yönetip yönlendiren, yine o akıl denen muhteşem olgunun gözetiminde, kendimizi
tanımayı gözden kaçırmadan…
Ve…
Doğa karşısında
akılını kullanmayan insan denilen varlığın, aklını kullanmadığı vakit bir
hamamböceğinden, çok daha güçsüz olduğunu, unutmadan.