AK Parti ve Gülen'i bitirme planı

Haziran 2009
Taraf Gazetesinden Mehmet Baransu’nun deşifre ettiği 'AK Parti ve Gülen'i bitirme planı' belgesinin üzerinden 4 buçuk yıl geçti.
Tüm itirazlarına rağmen Adli Tıp Kurumu ve çeşitli kriminal raporlarından Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzası ile çıktığı tespit edilen bu belgede dost ve düşman unsurlar sayıldıktan sonra Laik ve demokratik düzeni yıkarak şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumların kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere karalama kampanyalarından tutunuz da, Fethullah Gülen (FG)'cilerin silahlı terör örgütü oluşturduğu, AKP içerisinde ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşandığına dair kamuoyu oluşturulmasına kadar bir çok başlığı içeriyordu.
O günlerde, her bir siyasetçi, düşünür, devlet adamı ve kalem sahibi savunma veya hucum pozisyonu alarak kendisine durumdan vazife çıkarmıştı.
---------------------------------------
Kasım 2013
Mehmet Baransu bir kez daha ortaya çıktı ve elindeki bavuldan bu kez 'Gülen'i bitirme planı' belgesini çıkarttı.
Zamanın Genelkurmay Başkanı, 24 Haziran 2004’te Fethullah Gülen konusunda ağır bir konuşma yaparak hükümeti suçlamış ve siyasi iradenin konunun üstüne gitmemesi halinde bir felaket olacağı tehdidinde bulunmuştu.
Bu konuşmanın iki ay sonrasında 25 Ağustos 2004’te toplanan MGK’ya ait karar olduğu iddia edilen Baransu’nun belgesinde, “Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen grubuna ait kurumların faaliyetlerinin engellenmesi için, ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılması ve eylem planı hazırlanması” isteniyor.
---------------------------------------
Dün akşamdan bu yana ortaya atılan bu belge ile ilgili siyasilerden ardı ardına açıklamalar ve ulusal yazarlardan yorum yazılar yazılırken, ulusal(cı) kalemlerden ise, bir sonraki aşamanın kan olması niyetine mürekkep damlatılıp durdu.
Ortaya atılan belgenin anayasal durumundan dolayı içeriğinin tartışılması sorunu bir yana, bilirkişi gibi davranan bazı köşe yazarlarının satır aralarında bundan 25 yıl önce rahmetli Esad Coşan ile Necmettin Erbakan arasında yaşanan çekişmenin benzerinin yaşanması için “hadi bir daha” temennilerini okur gibi oluyorsunuz.
Cemaat referansını derin damardan, Siyaset referansını ise kalın duvardan almaya çalışan bu insanların, Ak partinin kapanmasını da, cemaatin kan kaybetmesini de sevinçle karşılayacaklarını her iki kesimden izan sahipleri farkında..
Emre Uslu ve Yiğit Bulut’u eş pencerede açıp takip ederek durumdan vazife çıkarmaya çalışan gizli ulusal(cı)ların an itibarı ile tek dileği AK Parti ve Cemaatin içerisinde derin çatlak oluşturarak 2009’da orta atılan AK Parti ve Gülen'i bitirme planının cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce fiilen hayata geçirilmesi..
Dün yayınlanan Cengiz Çandar’ın 'Tek Adam' ile 'Cemaat' yazısını, Hasan Cemal’in Sayın Başbakan artık kendisini devlet olarak düşünüyor! şeklindeki soru cevap fasıllarını, Emin Çölaşan’ın Siz neymişsiniz be abilerim!.. yazısını, Ertuğrul Özkök’ün İki dudak yazısını, Oral Çalışlar’ın kriz derinleşerek kendisini hissettirecek şeklinde biten Cemaat-hükümet: Gerilimin ipuçları yazısını, Ali Bayramoğlu’nun MGK belgesi: Hükümet cemaat çatışmasında son salvo yazısını, Mümtaz'er Türköne’nin siyasette yeni arayışlara göz kırpan AK Parti’nin güçlü rakibi yazısını, gün aşırı cemaatle ilgili manşet başlıklar atan Haber10 benzeri siteleri okuyanların resmi iyi okumalarında fayda var.
-------------------------------------
Askerin adı anıldığında hazır ol vaziyetine geçildiği dönemlerden askeri vesayetin sonlandırıldığı bir döneme girerken, bazı belgeleri soğuk meze olarak ortaya atanları Mehmet Şevket Eygi’nin yazısının satır araları ile baş başa bırakıyorum.
Müslümanların arasında nifak, şikak, kavga, düşmanlık, savaş çıktığı zaman; yapılacak ilk iş bu fitneyi bitirmek, bu yangını söndürmektir.
Hangi taraf haklı, hangisi haksız meselesi sonra gelir.
Kavga edenlerin, çekişenlerin haklı tarafları da olabilir, haksız tarafları da…
Müslümanlar arasında kavga çıkmış ve şu manzaraya bakınız:
Müslümanlar üçe ayrılmış…
Bir kısmı biz haklıyız, bir zulme uğradık diye feryad ediyor. Bu meselede az veya çok hatâ etmiş olduklarını hiç kabullenmiyor.
İkinci kısım, biz haklıyız, mazlumuz, masumuz diyenleri haksız çıkartıyor, kendilerine göre gerekçeler ileri sürüyor.
Bir kısmı da bu kavgaya karışmıyor, ses çıkartmıyor, kıs kıs gülerek seyr ediyor.
Müslüman gazeteciler, yazarlar, yorumcular, düşünürler ikiye ayrılmış. Bir kısmı onları var gücüyle destekliyor, öteki kısmı bunları destekliyor.
Kavga konusunda birileri ak diyor, ötekiler kara diyor.
Kemalistler, Ergenekoncular, Geziciler, ataistler, laikçiler, Siyonistler, Sabataistler, Kriptolar Müslümanların kavgasından çok memnunlar, kına yakıyorlar, zil takıp oynuyorlar, fitne ateşinin üzerine benzin döküyorlar.
İslamî kesimden yüz kadar âlim, fakih, ziyalı, âqil, güngörmüş, tecrübeli, birikimli, itidal ve firaset sahibi kişiler toplanıp, kavga konusunda yatıştırıcı bir beyanname hazırlayıp yayınlamıyor.
Mübarek Ramazanlarda içkili, fuhuşlu, fışkılı, günahlı, fısk ve fücurlu lüks mekanlarda; papazlarla, patriklerle, hahamlarla, monsenyörlerle, pastörlerle, zangoçlarla bir araya gelip ihtişamlı iftarlar yapanlar niçin bu kavga konusunda Müslüman kesimin âqil kişileriyle istişare etmiyor?
İslam düşmanları Müslümanları bölmek, parçalamak, birbirine düşürmek için en şeytanî planları yapıyor, tuzaklar kuruyor ve biz Müslümanlar bu tuzaklara düşüyoruz.
Soruyorum: Kabahat İslam düşmanlarında mıdır, biz Müslümanlarda mıdır?
İslamî kesim içine sızmış binlerce casus, ajan, provokatör, yönlendirici, İbn Sebe’ var.
Kutsal dini âlet, istihdam, istismar ederek, mukaddesat sömürüsü yaparak şahsî menfaat ve prestij kazanmak isteyen sürüyle yarı mühtedi, münafık ve sahte mücahid var.
İslamî kesimin, islamî hizmet ve faaliyetlerin içine dinleri imanları para ve menfaat olan birtakım hergeleler sızmıştır.
Herkesi uyarmak istiyorum:
Biz kendi aramızda kavga ederken, din düşmanları bizi eski vesayet statüsüne sokmak, ülkeyi 30’lu yılların karanlıklarına yuvarlamak için gece gündüz, hiç durmadan çılgınca çalışıyor.
----------------------------------
Polisiye film izleyenler bilirler. Uzun süren bir kovalamaca ve araştırmanın sonucunda suç örgütlerinin bunu yem olarak kullandıklarını ve yanlış noktalara ve mekanlara operasyonun düzenlendiği çok sonradan anlaşılır ama iş işten geçmiştir.
Yani atı alan Üsküdar’ı geçmiş, örgüt tarafından yapılmak istenen şey yapılmıştır.
Ne dersiniz?
2009 da ortaya atılan belge yem miydi? Veya evvelki gün ortaya atılan iddia bu yemin bir devamı niteliğinde midir?
AK Parti ve Gülen'i bitirme planı farklı bir zeminde işlemeye devamı etmektedir.
Sağlıcakla kalın
USTAD 29.11.2013