Ahlaklı İlim

Şairimiz Yunus Emre; İlim ilim bilmektir /İlim kendin bilmektir /Sen
kendini bilmezsin /Ya nice okumaktır; dörtlüğü ile ilmi ifade ederken ilimden
önce edep ve ahlakın var olmasının altını çizmektedir.
Ashabı Suffe’dan başlayıp Selçuklular ve Osmanlı döneminde de devam eden en
nadide eğitim kurumlarımızın başında medreseler gelmekteydi. Medresede eğitim
ve öğretim evvela ahlakla başlardı. Uygulamalı ahlak eğitimi öncelikle
hoca-öğrenci ilişkisinde başlayıp aileye sirayet edip tüm alanlarda kendini
belli ederdi. Hem âlim hem de ahlaklı olarak bu mekteplerden mezun olduğunda mektepli
ve alaylı olurdu. Bir başka deyişle hem âlim hem de ahlaklı olurdu. Daha da
açacak olursak ilmi ile kibirlenmez gittiği yerin örf ve âdetini de ilmi ile harmanlaştırıp
ilmi ile amel edip daha çok amil olunmasını sağlardı.
Ne zamanki dinimizin bize emir ettiği, dinden gelen güzel örf ve adetlerin
çizgisinden çıkıp, Batının taklitçiliğine başladıysak işte o zaman bir
kanadımız kırılıp ya eğitimden ya da ahlaktan uzaklaştık. Kimimiz batının
bilimine yönünü çevirerek ahlakı elden bıraktı. Kimimiz de Batının ilminin
haram olduğunu iddia edip ahlaklı olmayı seçtiğini düşünerek ilmi elden
bıraktı. Hâlbuki dinin ve ecdadın bizlere bıraktığı mirasta çift kanatlı olup âlemde
edeple uçmamızı öğretti. Batıya yöneldiğimiz zaman ise bir kanadımızın kırıldığını
fark ettik.
Batıya yönelişin en önemli nedenine baktığımızda; bize aynı kültürce,
felsefece, ilmi zihniyetçe de üstün olduğu kanaatinin var olmasıdır. Bu
kanaatin yerleşmesi ile birlikte, taklitçilikte önemli yol alarak taklitte
yarışır hale gelmişiz. Ecdadın bizlere bıraktığı büyük medeniyeti bırakıp, medeniyet
ve kültür anlayışımıza Fransız etkisi hâkim olmuş, siyasi anlayışımız ise
İngiliz parlamentarizminin “hayranlığı” ile şekillenmeye başlamıştır. İlk
tercüme dalgası siyasi edebiyat alanında olmuş, bu dalgayı edebi ve felsefi
eserler takip etmiştir. Bu cereyanın şiddetlenmesiyle, çok değil daha yüzyıl
önce Avrupalıları hayran bırakan medrese ve kültür hayatımız, XIX. Yüzyıl
itibariyle yıkılmış, onun enkazı içinden “Avrupai fikir hayatımız” belirmiştir.
Bugün eğitim ve öğretimde özümüze dönüp ahlaklı eğitimli gençler yetiştirmek
için yapmamız gerekenleri kısaca şu şekilde ifade edebiliriz.
Bir memleketin fikir hayatının arz edeceği servet ve zenginlik, nesillerin
emeği neticesinde birikmiş olmalıdır. Kültür kelimesinin lügat manası da,
ekilmiş ve toplanmış olmak lüzumunu işaret eder. İlim, gelenek üzerine yükselir.
Biz, kendi ilmi geleneğimizi tamamen reddetmekle yeni devri köksüz bırakmış, bu
yüzden de bir ilmi gelenek inşa edememiştik. Bu sebeple ilmi ve felsefi
hayatımızın inkişafı için her şeyden önce bir fikri geleneği kurmak
mecburiyetindeyiz. Kurulması gereken ilmi ve ahlaki gelenek mutlaka kendi
toprağımıza yani medeniyet ve kültürümüze bağlı olmalıdır. Kurulması gereken
ilmi ve ahlaki gelenek mutlaka ideoloji ve siyasi ihtiraslardan uzak
tutulmalıdır.
İlmi ve ahlaki geleneğin inşası için merkeziyetçilik fikrinin terk edilmesi
gerekir. İlmi müesseseler ülkenin bütün şehirlerine bilhassa taşraya
yayılmalıdır. Anadolu şehirleri, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, ilmi açıdan
başkent ile yarışacak seviyede medreselere ve ilmi müesseselere sahip idi.
Günümüzde de bu canlılığın yeniden sağlanması gerekmektedir. Batılı akademileri
başarıya ulaştıran şey İlim Ahlakı’dır (kendi ahlakları!). Bir zamanlar sahip
olduğumuz, ancak tedricen kaybettiğimiz İlim Ahlakı’nı yeniden inşa etmeliyiz.
Zira ilim ve felsefe, ahlak temelinde yükselir.
“Taşıma su ile değirmen dönmez”
başkasının bize öğrettiği ve bize dikte etmek istediği eğitimle ilerleme kat
edemeyiz. Batılılaşma sürecine evvela düşlerimizde ve düşüncelerimizde son
vermeliyiz. Bırakın modern eğitim müesseselerini, İslam ilimlerinin tedrisi ile
meşgul olan müesseselerimiz bile, Batılı akademik anlayışı takip ve taklit
etmektedir. Batı tarzı akademik teşkilatlanma, Batı tarzı müfredat ve Batı
tarzı eğitim metotları ile kendi medeniyet ve kültürümüze dayanan bir ilmi
gelenek kurmamız mümkün değildir.
Eğitim ve öğretimde kat etmeyi hedeflediğimiz yolu ve istikameti değerlerimize
uygun milli ve yerli olmalıdır. Ahlaklı eğitim ve öğretimi yeni nesillere
ulaştırmak için bu elzem ve mühim konuyu acil eylem planlarımızın ilk maddesine
eklemeliyiz.