Ahlak ve Mutfak İlişkisi

Toplumumuzda genellikle ahlak ve
iman ilişkisi ile ahlak ve ibadet ilişkisi üzerinde durulur ve derinlemesine
irdelenir. Bu konular elbette ki önemlidir ve üzerinde durulmalıdır. Fakat
ahlak ve mutfak ilişkisinin belirgin bir şekilde tartışılmadığı kanısı bende
oluştuğundan kısaca da olsa işlemek istedim.
Madem Ahlak, insanın doğru, güzel ve iyi davranışlarda
bulunması; yanlış, çirkin ve kötü davranışlardan uzak durmasıdır ve madem
toplum olarak hiçbirimiz ahlaksız olduğumuzu kabul etmiyoruz, neden
hayatımızda-dünyamızda yalanlar, çirkinlikler ve kötülükler; doğrular,
güzellikler ve iyiliklerden çok daha fazladır?
Her birimizin bunu önce kendimize sonra da yakın çevrimize
sormamız gerekir diye düşünüyorum.
İyi
ve kötü tanımını vermekle başlamayız belki de.
Vabısa
b. Ma'bed adlı bir sahabi Rasûlullah’a (s.a.s), iyilik ve kötülüğün ne olduğunu
sorar, “İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir. Kötülük ise
insanlar sana fetva verseler (onaylasalar) bile, gönlü(nü)
huzursuz eden ve iç(in)de bir kuşku bırakan şeydir” demektedir.
Ahlak, eğitim-öğretim, çevre ve
içinde yaşanılan toplumun kültürü ile yakın bir ilişki içindedir. Her toplumun
eğitim-öğretim kaynakları, kültürü birbirinden farklı olduğundan, her toplumun
ahlak yapısının ve ahlaki değerlerinin de birbirinden farklı olması doğaldır. Zira
eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli
değişimlere yol açan planlı etkiler olduğu bilinmektedir. Verilen bu eğitim,
beslendiği kültür ve kaynaklar doğrultusunda bireyde çok önemli değişmeler
meydana getirir.
Ayrıca Peygamberimiz de (s.a.s); “Her
doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya
Mecusi yapar.” demektedir…
O vakit, toplumumuzun hoşnut
olmadığımız bir duruma gelmiş olmasında, ne kadar payımız vardır? Bunu
sorgulama olgunluğunu sergilemediğimiz müddetçe, sorunlarımızın gerçek
nedenlerine ulaşamayacağımız gibi çözümüne de o denli uzak olacağız. Bu duruma
kendi kendine gelinmedi her halde…
Bu bağlamda bizim eğitim-öğretim
kaynaklarımızı ve kültürümüzü oluşturan nelerdir sorusuna cevap aramamız
gerekir diye düşünüyorum. Zira bu kaynaklarda ahlak, yaratılış gayesine uygun
davranışlarda bulunan kişileri ahlaklı, aksi istikamette davrananları da
ahlaksız olarak tanımlamaktadır. Bu yaklaşım biçimi, yaratılış gayesini
‘ahlaklı’ sayılmak için ana merkez-temel saydığı gibi insanların yaratılış
gayelerini öğrenmelerine saiklık de etmektedir.
Peki, bu kadar öneli olan yaratılış
gayemiz nedir?
Elbette ki, yaratanı tanımak… Peki,
yaratanı tanımak nasıl olur?
Yaratını tanımak; haram kıldığını
haram bilmek ve ayrı durmak, helal kıldığı helal bilmek ve o daireden istifade
etme gayretinde olmak, farz kıldığını yerine getirmek demektir.
Burada mutfak ve ahlak ilişkisi net
olarak belirleyici olmaktadır. Zira ahlak yaratılış gayesine göre hareket
etmekse, yaratılış gayesi yaratanı tanımaksa ve yaratanı tanımak haram
kıldığından uzak durmaksa, mutfak çok önemli olur. Çünkü haramdan kazanılan
rızık, mutfakta işlenir ve geleceği inşa edecek olan çocuklara yedirilecek hale
getirilir. Haramla yetişen bir nesil geleceği inşa tasavvurundan uzak, yaşadıkları
zamanı dahi tahrip ve yıkma ihtimaline çok yakındır.
Resûlullah
(s.a.s) buyurdular ki: "Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin
helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası
kabul edilmez." Elini gökyüzüne doğru kaldırıp:
"Ey Rabbim, ey Rabbim" diye dua eden bir yolcuyu zikreden
Peygamberimiz: "Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır
ve haramla beslenmektedir. Peki, böyle bir kimsenin duasına nasıl icabet
edilir?" buyurdular."
Bu hadisi dikkate alarak; yediğimizin, içtiğimizin ve
giydiğimizin nelerden ve nerelerden olduğunun nedenli önemli olduğu bilinciyle
hareket etmeliyiz.
Peki, ama helal nedir?
Selman-ı Farisî ve İbn Abbâs anlatıyorlar: Resûlullah
(s.a.s) buyurdular ki: "Helâl, Allah’ın kitabında helal kıldığı şeydir.
Haram da Allah’ın kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise
affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz."
İyi, güzel ve doğru işlerle
karşılaşmak istiyorsak, mutfağımıza giren ve getirdiğimiz her şeye çok dikkat
etmeliyiz. Her hanede içinde helalden başka hiçbir şeyin işlenmediği mutfakları
olan bir toplum olmamız dileğiyle…