49 Yıl Önceki Kıbrıs Barış Harekatı ve Erbakan Faktörü
“Hazır Olun ve Yürüyün” emriyle başlayıp Kıbrıs Türklerine bağımsızlık getiren harekatın 49.uncu yıldönümü kutlu olsun ve hayırlı olsun
“Hazır Olun ve Yürüyün” emriyle başlayıp Kıbrıs Türklerine bağımsızlık getiren harekatın 49.uncu yıldönümü kutlu olsun ve hayırlı olsun.Getirisi-götürüsü üzerinden o kadar zaman geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi önemliliği korurken, çözülemeyen nice sorunları varken olmadık engeller önüne konulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,bu sorunlar çözülünceye kadar ve bağımsız devlet statüsüne kavuşuncaya kadar adada kalıcı bir barıştan söz edilemez.AB(D) nin Kıbrıs ile ilgili çifte standart tutumunu her platformda gösterirken,dünya ülkelerinden de olumlu yaklaşım çok eksiktir.Yunan ve İngiliz destekli Rumlar, Kıbrıs Adası'nda yıllarca Türklere zulmediyordu.Her zaman Kıbrıs Türklerini tehdit olarak görmüş,adadan çıkartmak için ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapıyorlardı. 15 Kasım 1967 yılında Kıbrıs Adası’nın güneyindeki Boğaziçi ve Geçitkale köylerindeki Kıbrıslı Türklere karşı önceden planlanmış şiddetli saldırılara başladılar.Sivil-Kadın-Çoluk çocuk demeden zalimce katlediyorlardı.Bu harekat, bu katliamlara karşı Türkiye’nin bir cevabıydı ve olmak zorundaydı.Bugün 49.uncu yıldönümünü kutladığımız bu harekatın adaya zorunlu barışı getirirken,bir çok ülkeye de önemli bir mesaj veriyordu.
20 Temmuz 1967 yılında tam 49’nın yıl önce yapılan bu Barış Harekatı her yıldönümünde, önemliliğinden çok, kim emri verdi? Kimin fazla katkısı oldu? Kim karşı çıktı? Ve Kim istemiyordu? Soruları sorulur ve bilinçsizce tartışılmaktadır.Her şeyin ulu ortada iken ve bariz,açık olmasına rağmen,harekatın esas kahramanı,planı,hazırlayıcısı ve emrini veren dönemin Başbakan Yardımcısı ve MSP Genel Başkanı rahmetli Prof.Dr. Necmeddin ERBAKAN’ın ismi üzerinde bazı kesimler bir türlü mutabık olmayı hazmedemiyorlar.49 yıldır hazmedemeyen bu kesimler,büyük ihtimalle üzerinden 449 yılda geçse kabullenemeyeceklerdir.Sıkıntı yok ve çokta önemli değil,bilen biliyor,gören görüyor ve doğrusunu söyleyen zaten söylüyordu.r
Tam da şu noktada önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
1973 Genel Seçimlerinde 40-45 milletvekili çıkaran ERBAKAN Hocanın Partisi Milli Selamet Partisi’nin Kıbrıs Adası ile ilgili programlarında fazla yer vermediklerini ima edenler olsa da ki (Yalandır-Çok Önemsiyorlardı) sırf CHP’nin 1973 seçim bildirgesinde yer alan “Kıbrıs sorunu için Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin yararına ve bölge barışına en uygun çözümün, Kıbrıs’ı bağımsız federatif devlet statüsüne kavuşturmak olduğuna inanıyoruz. Bu federatif devlette, Türkler devlet yönetimine eşit egemenlik hakları ile katılacaklardır. Kıbrıs Türklerinin toprak mülkiyetleri ve ekonomik gelişme olanakları teminat altına alınacaktır.” Görüşün olması, CHP-MSP Koalisyonunun kurulmasında en önemli unsur olmuştur.Bu da MSP’in ve ERBAKAN’ın Kıbrıs meselesini ne derece önemsediğini göstermektedir.Ve bu görüş Koalisyon Hükümeti Protokolü’nün 108. maddesini teşkil etmiştir. 15 Temmuz 1974’teki Yunan Cunta darbesinin ardından Ecevit Hükümetinin Kıbrıs konusunda daha etkin bir politika izlemesini teşvik etmiştir. Böylelikle MSP ve Necmeddin ERBAKAN, Kıbrıs’a Barış Harekâtı’nın düzenlenmesinin itici gücü olmuştur. Kıbrıs’taki Türk Barış Harekâtı başladıktan kısa süre sonra, durdurulmasını isteyen BM Güvenlik Kurulu’nun 353 sayılı kararının aksine Erbakan ve MSP’li bakanlar, harekâtın amacına ulaşana kadar devam ettirilmesini savunmuştur. Erbakan, ateşkesten sonra düzenlenen barış konferansı toplantılarını “zaman kaybı” olarak değerlendirirken zaman, onu haklı çıkarmıştır. Nitekim bu gerçeğin görülmesi üzerine 14 Ağustos’ta “İkinci Barış Harekâtı” yapılmış ve Magusa-Lefkoşa-Lefke-Erenköy çizgisine ulaşılmıştır. Ancak barış harekâtı sonrasında özellikle (Başbakan Bülent ECEVİT’in İngiltere çekingenlğinden kaynaklı) koalisyon ortakları arasındaki görüş farklılıkları artmış, Kıbrıs kazanımını siyasi prime dönüştürmek isteyen Ecevit’in erken seçime gitme ısrarı üzerine koalisyon hükümeti dağılmıştır. Fakat hem o süreçte hem de sonrasında Kıbrıs meselesinde Ecevit’in mi, yoksa Erbakan’ın mı rolünün daha büyük ve etkili olduğu tartışması hem basında hem kamuoyunda hem de siyasi mahfillerde yapılmaya devam etmiştir.
Peki işin aslı nasıldır?
İngiltere'ye hesap veremeyeceği için harekata karşı çıkan dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in yurtdışında olmasını fırsat bilen dönemin başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan'ın emriyle başlatılan harekatta, Kıbrıs Türklerinin onuru kurtarıldı.Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Kıbrıs'ta Batı varlığından çekinerek harekata alenen karşı çıkıyordu. İngilizlere hesap verilemeyeceği gerekçesiyle Kıbrıs Türklerini yalnız bırakıyordu.Gelişmeleri görüşmek üzere İngiltere'ye gittiği an, dönemin başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan devreye girdi, meşhur, "Hazır olun ve yürüyün" sözünü söyledi ve harekat emrini verdi. Erbakan Hoca faktörü,Kıbrıs Barış Harekatının ana temelidir.İleri görüşü ve kafasındaki Milli planıyla verdiği bu emirle Türk ordusu Kıbrıs'a çıkarma yaptı ve Rumları Türk bölgesinden püskürttü.Harekata başta karşı çıkan solcular, Kıbrıs çıkarması başarılı olunca Erbakan faktörünü unutturmaya çalışıp tüm başarıyı ahlaksızca üstlenmeye kalkıştılar.
---------Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf DENKTAŞ her platformda açıkça “20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ı zulümden kurtarma kararını veren sayın Necmeddin ERBAKAN’dır”diyordu.
----------Cennet mekan Prof Dr Necmeddin ERBAKAN o günkü durumu (halis niyetle)şöyle anlatıyordu. “Ortağımız ECEVİT,iyi niyetle-madem İngiltere de bir garantördür,garantörlük vazifemizi onlarla beraber yapalım diyordu.Bizle aksine, “İngilizlerin bu meselede ne düşündüğünü çok iyi biliyor,bizler garantör isek onlarla beraber hareket etmek zorunda olmadığımızı öyle ise vazifemizi en kısa zamanda yapmamız gerektiğini ilk andan beri bu düşünceydik.Tabi sayın Bülent ECEVİT,ille gidip İngilizlerle görüşmek isteğinde ısrar edince,biz de sayın Oğuzhan beyi kendisine refakatçı olarak verdik ve hadi buyurun gidin dedik.Ancak onu uğurlar uğurlamaz Genelkurmay Başkanı bana dönerek dedi ki:Eğer uygun görürseniz şuracıkta,havaalanında beraberce bir görüşme yapalım.Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları durumun fevkalade acil olduğunu,Sampson gelmiş adaya çıkmıştır,Makaryous’un kuvvetleri de mücadele ediyor,eğer Adaya müdahale edeceksek kaçırılacak bir dakika hatta bir saniyemiz yoktur.Bende bu görüşmeleri yaptığımızda anda “Ben Başbakan Vekili miyim ?” öyleyse “Hazır olun ve Yürüyün” dedim kendilerine.Her şeyi hazırladılar.Tam gemilere binileceği sırada sayın ECEVİT döndü.Genelkurmay başkanı,Kuvvet Komutanlarıyla beraber kendilerine,Harekatı başlattığımızı söyledik.Ne yaptınız? Değince –İşte Meclis’te şunu yaptık Halk Partili (CHP) arkadaşlardan imza almak için sabahlara kadar uğraştık.Parti liderleriyle şu şu konuşmaları yaptık ve Askerlere harekata başlayın dedik.Tabi bunları söylediğimizde ECEVİT, birden bire böyle bir durumla karşılaşınca çok heyecanlandı.Peki nasıl olacak? Nasıl edecek derken Kayacan Paşa : “Bak sayın Başbakan ben Karadeniz çocuğuyum.Şunu bilesiniz ki,bir tek kişi olarak kayıkla bile gider bu Adaya çıkarım.” Onun üzerine öyleyse hadi bakalım Bakanlar Kurulu’nu toplayalım demek durumda kaldı.
---Dedim ya bizlerde arkadaşlarımızla CHP’lilerin sordukları suallere cevap vere vere hepsinin imzasını almayı başardık.Çok şükür öyle bir mübarek Cuma günü Barış Harekatı başlamış oldu.Erbakan Hoca her zaman ki mütevazı ve yumuşak dilli özelliğiyle bu durum ile ilgili anı olarak anlattığı şu hatırası çok anlamlıydı.”Halk Partili arkadaşların imzalarını aldığımızda aslında bütün birlikler önceden gemilere binmişlerdi.Bizde onları yolcularken bir dua yaptıralım dedik ve Diyanet İşleri Başkanı gitti duasını yaptı.Ayrıca Halk partili arkadaşlarımıza: Bakın bu kadar önemli ve tarihi bir karar aldık.Bugün Cuma hep beraber Cuma namazımızı hacı Bayram Camii’nde kılacak ve Cenab-ı Hakk’a zafer vermesi için dua edeceğiz dedik.Tabi yalnız bizim kadromuz Hacı Bayram Camii’nde namazını kılarak dua ettik,herhalde halk Partili arkadaşlarımız başka camide namazlarını kılmış olacaklar,diyerek güzel bir espiri ile aslında Kıbrıs Barış Harekatı’nın destekçilerini bilmeyenler ve bilmek isteyenlere işaret ediyordu.”Harekat sürecine dönecek olursak,,,
---------Dönemin Dışişleri Bakanı Callaghan ise Harekatı şöyle anlatıyordu: 22 Temmuz'da Türk birlikleri tankların desteğinde Lefkoşa havaalanını kuşattılar. Havaalanı İngiliz ve Kanadalı askerlerin görev yaptığı Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün kontrolündeydi. Hemen haberi alınca Ecevit’i aradım ve ‘‘Türk birliklerinin havaalanına girmesi durumunda İngiliz askerlerine Türkler'in üzerine ateş açma emrinin verildiğini’’ söyledim.Bülent Ecevit, birkaç saat sonra İngiliz Başbakanı Harold Wilson'a telefon etti ve İngiliz başbakanını oldukça şaşırtan bir teklif yaptı: Ecevit ‘‘Birliklerimiz harekata devam edecekler ama İngiliz askerlerinin bulunduğu noktaları hedef almayacaklar’’ dedi. Bu teklif, Wilson'a göre ‘‘İngiliz askerlerinin güvenlik içinde olmaları ama Kanada birliğinin ateş altında kalması’’ demekti. Ecevit'in teklifini reddeden Wilson adadaki İngiliz üslerinde kırmızı alarm ilan etti ve askeri personelle savaş uçaklarını savaş pozisyonuna getirtti…Callaghan'a göre Ecevit, 90 dakika sonra geri adım attı. Havaalanındaki ‘‘tehdit’’ ortadan kalkmış fakat Türk birlikleri yerlerini muhafaza etmişler,,,,1976 ile 1979 arasında başbakanlık da yapan o zamanın Dışişleri Bakanı James Callaghan halen hayatta ve 90 yaşında. Türkiye'de konuya bütün ayrıntılarıyla vakıf olan tek kişi ise Başbakan Bülent Ecevit ve bildiğim kadarıyla bugüne kadar bu konuda tek bir söz bile etmedi ve saklı tuttu.
SONUÇ: Bugün 49.uncu yıldönümünü kutladığımız Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığını kazandıran Harekatı hayırlı olsun,başta harekat emrini cesurca veren Necmeddin ERBAKAN olmak üzere bütün aziz şehitlerimizi rahmetle anarken,gazi ve bilinmeyen bütün kahramanları şükranla anıyoruz.Tam Bağımsız ve bütün dünyanın tanıdığı bir Kıbrıs için temenni ve dualarımızla,kalın sağlıcakla.
Editör: Osman Yıldız
abdullah
21.07.2023 / 21:20Dilde Allah kitap ama adalet yok kıymeti kendinden menkul bir yazı ne yani başbakanın emri, oluru, imzası olmadan başbakanın yardımcısı yaptı bu harekatı? azıcık mantık lütfen azıcık şöyle kırıntısına bile razıyız! üstelik açıkça yalan yazmışsınız belki bile bile yalan yazmadınız fakat Harekat günü Ecevit'in ülkede olmadığı yalandır, Ecevit o gece sabaha kadar uyumamış ve görevinin başındadır. mütedeyyin birine benziyorsunuz şimdi siz söyleyin sizin bu ifadeniz iftira mıdır yalan mıdır su-i zan mıdır ve bunu islam hukukuna göre hükmü nedir