3G Çağında 3Ç

KÖŞE YAZISI

Allah’ın adıyla…

Belediyelerin şehirler üzerinde hem maddi hem de manevi anlamda etkileri tartışılmazdır. Belediyeler, hizmet ettikleri şehirlerde yapacakları hizmetlerle şehri güzelleştirebilirler veya hizmet yapmamakla şehri kötü bir duruma da düşürebilirler.

Maddi alanlarda yapılacak hizmetler elbette çok önemlidir. Altyapı çalışması, su, çevre temizliği, yeşillik, yol vb. çalışmalar bir şehir için yapılması gereken hizmetlerdir.

Bununla beraber manevi anlamda toplumun ıslahına yönelik çalışmalarında yapılması büyük bir gerekliliktir. Bir de şunu unutmamak lazım ki; belediyelerde esas olan hizmeti hakkıyla kim yapacaksa görev ve sorumluluğu ona vermektir.

Belediye hizmeti bir kadro işidir. Kadroları olmayan ve hizmetten anlamayan kişilerin belediye hizmetini hakkıyla yerine getirmeleri mümkün değildir. Peki, kendimize şöyle bir soralım: Bölgemizde belediye başkanı ve ekibini seçerken hizmeti, liyakati, şahsiyeti mi ön planda tutuyoruz yoksa ideolojik mi davranıyoruz?

Ortada inkâr edilemez bazı hakikatler vardır. Bölgemizde hiçbir zaman hizmet ön planda tutulmuyor. Tamamıyla ideolojik davranılıp ve ciddi bir araştırma yapılmadan belediye başkanları işbaşına getiriliyor. Gerek bölgemizdeki diğer illerin gerekse ilimiz ve ilçelerinin hizmet noktasında ne kadar geride olduğunu anlatmamıza gerek yoktur sanırım. Birçoğumuz zaten bunu görüyoruz, yer yer dillendiriyoruz. Yoksa yanılıyor muyum?

Bütün hizmet alanlarında diğer illere nazaran çok gerilerdeyiz. Hizmetler uzun vadeli bir plan ve proje dâhilinde olacağına geçici, yapay ve göz boyamaya yönelik olduğundan dolayı kaynaklarımız çarçur ediliyor.

İlçelerdeki belediyelerin birçoğu “oyunu kendine ver” anlayışıyla iş başı yaptıklarından; hizmet etmeye gerek bile görmüyorlar. Belediye ve halkın kaynaklarını kendi ideolojileri uğrunda nasıl sömürdükleri ortadadır. Hatta o kadar ileri gidiyorlar ki kilise onarımına gelince milyon dolarları rahat rahat harcayabiliyorlar, kaynak bulabiliyorlar; Van depremine gelince ortada yoklar. Mangalda kül bırakmayan bölge belediyelerinden somut olarak “bu kadar para yardımı yaptık” diye herhangi bir açıklama yapılmadı. Yaptıkları yardıma bile Kürtçe konuşma şartını öne sürerek, depremi bile ırkçılıklarına alet ettiler.

Mardin ilinden hiç bahsetmeye gerek yok. Zaten her şey dört dörtlük. Eleştiri getiremezsin. Eleştiri getirdiğin an suçlusun zaten. Yapıcı ve iyi niyetli eleştiri olsa bile. Bir mahalledeki bir sorunu haber yaptık. Belediye, haberden dolayı sorunu çözmek yerine haberi yapan bizleri ve muhtarı hedef aldı. Mahalle muhtarının belediye yetkilileri tarafından ne kadar eleştiri ve baskı altına alındığı, bilgimiz dâhilindedir.

Mardin Belediye’sinin belediyecilik sınavında iyi bir sınav verdiğini söyleyemeyiz. Bundan önceki dönemlere göre yapılan iyi hizmetler vardır. Ama kesinlikle yeterli değildir.

Hayvan barınağı yapımında Avrupa standartları göz önünde bulunduruluyor da neden altyapı veya diğer hizmetlerde Avrupa ya da batı şehirleri örnek alınmıyor.

Geçenlerde bir arkadaşın arabasıyla yukarı Mardin’e çıkıyorduk. Cadde boyunca arabanın lastikleri çukurlara çarpınca şöyle dedi: “Seçim döneminde iyi hatırlıyorum. Başkan bey “3 Ç” ile mücadele edeceğini söylüyordu. “ÇÖP, ÇUKUR, ÇAMUR.” Ama 3 Ç ile ciddi anlamda mücadele yapılmadığı ortadadır.”

Yapılmayan hizmetin ne halde olduğunu bir kez daha müşahede ettik. Maalesef seçim dönemlerinde verilen sözler her nedense çabuk unutuluyor. Her hafta billboardlarda reklâmlar yapılabilir ancak önemli olan halkın memnun olup olmadığıdır.

Yapılacak hizmetler sayesinde hem tarihi Mardin şehri, hem de ilçeler güzelleştirilebilir.

Kaynaklar çarçur edilmezse; istihdam ve işsizlik konusunda da ciddi atılımlar yapılabilir. Yeter ki özverili olunsun. Çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur.

Liyakat ve hizmetin ön planda olduğu, tertemiz, sorunsuz bir şehirde yaşamak umut ve temennisi ile…