diorex

27 Mayıs darbesi ve yine Uludere

27 Mayıs darbesi ve yine Uludere

Bugün 27 Mayıs.

Darbeler geleneğinin ilk ve en aşağılık komploları ile yapılanı olan 1960 darbesinin yıl dönümü.

27 yıl süren tek parti diktasının ezdiği, zulmettiği Türkiye halkı, 1950’de “yeter söz milletindir” sloganı ile tek parti istibdat rejimini devirmiş ve Demokrat Parti’yi başa getirmişti.

DP iktidarı, dikta rejimi altında inim inim inleyen kitleler için çölde bir vaha misaliydi.

Ezanın tekrar Arapça okunmaya başlaması, Kuran kurslarının yeniden açılması, tek tip insan yetiştirme amacıyla kurulmuş olan köy enstitülerinin kapatılması, ekonomide katı devletçi uygulamalardan nispeten daha liberal bir döneme geçilmesi gibi politikalar halkın DP’ye olan teveccühünü arttırıyordu.

Uzun uzun yazmaya gerek yok.

Bu teveccüh sonucunda DP daha yüksek bir oranıyla ikinci kez işbaşına geliyordu.

DP dönemi her şeyin kusursuz yürüdüğü, ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğu, devletin tam demokratikleştiği bir dönem değildi elbette.

Yanlışları, hataları elbette vardı.

Atatürk’ü Koruma Kanunu gibi dünyanın hiçbir yerinde olmayan garip bir kanun DP iktidarının eseriydi.

Cezayir’de Fransız soykırımına karşı BM’de Fransa’yı kınama amacıyla yapılan oylamada Türkiye’nin Fransa lehine oy kullanması affedilemez bir hataydı.

Ancak bütün hatalara ve yanlışlara rağmen halkın teveccüh gösterdiği sevdiği bir isimdi merhum Menderes.

1960 darbesine giden yol medya, üniversite ve CHP işbirliğiyle hazırlandı.

Tıpkı sonraki darbelerde olduğu gibi.

Sonunda darbe yapıldı ve halkın oylarıyla yönetime gelmiş bir başbakan, iki bakanıyla birlikte idam edildi.

İdamlarından önce her türlü aşağılamaya, hakarete ve işkenceye maruz bırakılarak.

Bunların en basiti izleyici adı altında mahkeme salonuna getirilen CHP militanlarının tükürükleriydi.

İdamından bir saat önce merhum Menderes’e prostat muayenesi adı altında adice bir işkence bile reva görüldü.

Bugün CHP ve ulusalcı zihniyet 27 Mayıs darbesini bir devrim olarak nitelendirmeye devam ediyor.

27 Mayıs darbesi ülkede kötü bir geleneği başlatmış; CHP’nin durumdan memnun olmadığı dönemlerde geleneksel müttefikleri olan medya ve üniversite desteğini arkasına alarak orduyu meşru iktidarın üzerine sürdüğü darbe ve muhtıralar sürecini başlatmıştır.

12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat post modern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası hep bu geleneğin devamıdır.

Türkiye bu dönemleri geride bırakıyor hızla.

Darbe ve muhtıra failleri artık hesap veriyor.

Mecliste kurulan darbe araştırma komisyonu mutlaka gündemine 27 Mayıs darbesini de almalıdır.

Her ne kadar darbenin failleri artık hayatta olmasalar da, vicdanlarda zaten mahkûm edilmiş olan 27 Mayıs darbesi kurumsal olarak da mahkûm edilmelidir.

Başta Cemal Gürsel olmak üzere tüm darbecilerin isimlerinin verildiği cadde, sokak, mahalle, stadyum gibi yerlerden bu isimler kaldırılmalıdır.

Kenan Evren için yapılan uygulamalar Cemal Gürsel’den de esirgenmemelidir.

Başta 27 Mayıs darbesinin kurbanları Menderes ve arkadaşları olmak üzere darbeler döneminin tüm kurbanlarına Allah’tan rahmet diliyorum.

Uludere için Adalet

Hükümetin Uludere konusundaki tutumu ve yaklaşımından bizler gibi rahatsız olanlar da var muhafazakâr camia içinde.

Bunlar içinde en dikkat çekeni, bir grup Müslüman gencin başlattığı ve hızla büyüyen bir imza kampanyası Uludere ile ilgili.

Uludere konusundaki her açıklamanın “milli menfaatler” diyerek susturulmaya çalışıldığı, neredeyse Uludere lafını telaffuz etmenin bile yasaklanmak istendiği, bu hükümetin malum üyesinin elinden gelse Uludere’de ölenlerin mezarına bir bomba da kendisinin atacağı bir dönemde İslami kesim içinden böyle cesur bir haykırışın çıkması çok önemli.

Açıklama aynen şöyle:

“Biz aşağıda imzası bulunanların, Müslüman kardeşlerimize çağrısıdır:

"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır" (Maide 8)

"Dicle'nin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını Ömer'den sorar." (Hz. Ömer).

"Şam'da, Bağdat'ta, Kabil'de masum insanlar, çocuklar öldürülürken, biz sessiz, tepkisiz kalamayız." (Recep Tayyip Erdoğan). 

28 Aralık 2011 tarihinde, Müslümanlardan müteşekkil AK Parti Hükümeti'nin yönettiği Türkiye'de, tek suçu Uludere'de doğmak olan 34 kişi, devletin savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldü. Katliam sonrası, yaslı aileler cenazelerini topraktan kazıyıp, katırlarla taşımak zorunda bırakıldı.

Mahallesinde komşusu öldüğünde bir hafta televizyonunu açmayan insanların oyuyla belediye başkanı olanlar, yas ilan edilmesi gereken vakitte yılbaşı kutlamalarına oluk oluk para akıttılar.

Hükümetin ilk başta "komplo" olarak tanımladığı ve "Ankara'nın karanlık dehlizlerinde
kaybolmayacağı" sözünü verdiği Uludere için şimdilerde "Hataysa hata, tazminatsa tazminat" denir oldu.

Emine Erdoğan, Sümeyye Erdoğan, Beşir Atalay ve Fatma Şahin'in ziyaret edip acılarını paylaştığı, mevlütlerine iştirak ettiği merhumlar için, İçişleri Bakanı "Ölmeselerdi kaçakçılıktan yargılanacaklardı" diyebildi.

Diyarbakır Savcılığı'nın gizlilik şerhi koyduğu dosyanın daha sonra askeri savcılığa havale edileceği açıklandı.

Katliamda yakınlarını kaybedenlerden helallik istenmeden tazminat verileceği söylendi. Daha sonra bu tazminat sanki lütufmuş gibi gösterildi.

Müslüman temsili de olan bir kısım medya, Uludere yarasını gündeme getirmenin PKK'nın işine yaradığını öne sürerek adalet istemeyi terör suçu olarak göstermeye çalıştı.

Allah'a ve ahiret gününe iman eden bizler, Uludere'de öldürülen masumların, Gazze'de, Bağdat'ta Kâbil'de ve Şam'da öldürülen masumlardan farklı olmadıklarını, aynı derecede mazlum olduklarını Müslüman kardeşlerimize hatırlatıyoruz.

Anne-babamız aleyhinde dahi olsa adaleti ayakta tutmak zorunda olan bizler, Uludere'de katledilenlerin ahının yerde kalmasını istemiyoruz.

İdarecilerimizin Allah'tan korkmalarını, hesap gününü düşünmelerini ve failleri saklayarak suça ortak olmamalarını istiyoruz.

Sorumluları ortaya çıkartmaktansa, öldürülenlerde kusur arama çabalarına son vermelerini talep ediyoruz.

Hak yerini bulmadığı takdirde, dünyada ve ahirette adil olmadıklarına şahitlik edeceğimizi ilan ediyoruz”.

Evet, açıklama aynen bu şekilde.

İmza sayısı hızla artıyor.

İmza vermek isteyenler http://www.uludereicinadalet.com/index.php linkinden sayfaya ulaşabilirler.

En azından, “bu adaletsizlikler yaşanırken sen ne yaptın” sorusuna cevap olarak “bir imza ile karşı çıktım” diyebilmek için.

“Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde önce onu eliyle düzeltsin, gücü yetmiyorsa diliyle ikaz etsin, ona da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğz etsin, ama bu imanın en zayıf halidir” diyen Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ümmeti olarak yapılan adaletsizlik ve haksızlığa karşı ne milli menfaatler ne “inananların iktidarını zedelememe” gibi gerekçeler ne de “bunlar zaten kaçakçıydı” gibi vicdansız ve insafsız bahane ve mazeretler bizi bu konuda konuşmaktan men etmemelidir.

İktidarlar, makamlar hep gelip geçicidir.

Hesap gününde “milli menfaatler için sustum” diye bir mazeretin kabul göreceğini sanan birisi var mı aramızda?

 

Yorumlar

Image
ergun
29.05.2012 / 12:27

Türlü bahanelerle adamı idama götürdüler.Allah senin ve ailenin ahını bırakmasın inşallah sevgili Menderes.Türk halkı sana minnettardır.

Yorum Yaz