17 Aralık operasyonunun çözüm sürecine etkisi
Hükümetin, sivil iradeye darbe operasyonu dediği, muhalefet ve cemaat çevrelerinde yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olarak adlandırılan 17 Aralık operasyonu, Türkiye siyasetinde bir dönüm noktası oldu aslında.
Bu operasyonun en önemli sonuçlarından birisi de 2002’den beri devam etmekte olan AK Parti-Gülen cemaati ittifakının bozulması oldu.
Gelinen noktada CHP ve MHP, doğal olarak AK Parti’nin karşısında cemaatin yanında saf tutmuş görünüyorlar.
Kürtlere ve Kürt siyasi hareketine gelince; bu kesim, ülkenin batısındaki muhalefetin aksine, farklı bir pozisyon almayı tercih etmişe benziyor.
Bu noktada Kürtler, tıpkı Gezi Parkı olayları ve sürecinde olduğu gibi nispeten makul ve sağduyulu bir tavır içindeler.
Gezi Parkı sürecinde, kendilerini olayların merkezine çekmeye çalışan Türk solunun tüm çabalarına rağmen, Kürtler ve Kürt siyaseti, çözüm sürecinin zarar görmemesi için bu provokasyondan uzak durmayı tercih etti.
Hükümetin o süreçten ağır bir hasarla çıkmamasını sağlayan birincil faktörler arasında Kürtlerin sokağa inmemesi, PKK’nin de çatışmasız dönemi başlatmış olması vardır.
Benzer bir tutumu Kürtler bugün 17 Aralık sürecinde de sergilemektedir.
Operasyon başladığı günden bu yana, yapılmak istenenin bir darbe olduğunun farkında olan Kürtler ve Kürt siyasetçileri, yine sağduyulu bir tavır sergilemiş ve olaylara karşı doğru pozisyon almışlardır.
Kürt siyasetçileri, bir taraftan, varsa yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmış kişilere karşı gerekli adımların atılmasını ve yargı mekanizmalarının işletilmesini savunurken, diğer yandan da bu operasyonun hükümeti devirmek için bir bahane olduğunu dillendirmişlerdir.
BDP lideri Selahattin Demirtaş’ın bir demecinde belirttiği gibi “hükümetleri devirmenin yolu yargı değil, sandık olmalıdır”.
Kürt siyasetçileri bugün çözüm sürecinde tek muhatap olarak AK Parti ve Erdoğan’ı gördükleri için ve yine AK Parti giderse ortalıkta çözüm süreci diye bir olgu kalmayacağını bildikleri içindir ki bu süreçte hâlihazırdaki mevcut pozisyonlarını almayı seçmişlerdir.
Aslında BDP’nin bu operasyonu bir darbe girişimi olarak görmesinin temelinde, bu düşüncenin Öcalan tarafından dile getirilmiş olması yatmaktadır.
Öcalan bugün çözüm sürecinin devam etmesini sağlayan birkaç baş aktörden birisidir ki diğer aktörlerin Başbakan Erdoğan ve MİT Müsteşarı Fidan olduğunu söylemeye gerek yok sanıyorum.
Çözüm süreci demişken, hemen aklımıza şu soru geliyor; acaba süreç 17 Aralık operasyonundan etkilendi mi?
Benim buna cevabım hayır olacaktır; aksine, Gezi Parkı ve 17 Aralık süreçleri sonucunda çözüm sürecinin kıymeti daha fazla anlaşılmış, önemi daha fazla fark edilmiştir.
Çözüm sürecine şüpheyle bakanlar, geçen yazdan beri yaşanan olaylardan sonra sanırım pozisyonlarını ciddi bir şekilde gözden geçirmişlerdir.
Bugün Kürt siyasi hareketi, çatışma, çözümsüzlük, şiddet, kepenk kapatma gibi olumsuzluklarla değil, diyalog, görüşme, müzakere, çözüm gibi kavramlarla özdeşleşmeye başlamıştır.
Kürt siyasetinin gelmiş olduğu nokta ve son olaylar karşısında aldığı tutum, bütün Türkiye siyasetinin normalleşmesi açısından da olumlu bir adımdır.
Çözüm süreci hiçbir kesintiye uğramadan devam etmeli, Öcalan ve devlet arasındaki görüşmeler yasal bir zemine oturtulmalıdır.
Nitekim Başbakan Erdoğan da çözüm süreci konusunda herhangi bir kesinti ve geri adım olmayacağını çeşitli vesilelerle dile getirmiştir.
Önümüzdeki süreçte Öcalan’la görüşmelerin yasal bir zemine oturtulması için gereken adımların atılmasına şahit olabiliriz.
Bu noktada Öcalan’ın talep ettiği akil adamlar, gazeteciler, STK temsilcileri ile görüşmeler yapmasına izin verilmelidir.
Çünkü geldiğimiz nokta itibariyle Öcalan’ın konuşması, çözüm açısından önemli bir hal almıştır.
Son yayınlanan sorgu videolarıyla bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmüş olsa da bugün Öcalan, Kürtlerin önemli bir kısmı için tartışılmaz bir lider pozisyonundadır.
O yüzden, mevzu barış ve çözüm ise, konuşması, susmasından daha hayırlıdır.
Gelinen nokta itibariyle, 17 Aralık operasyonu, çözüm sürecini değersizleştirmemiş, aksine daha önemli ve kıymetli bir noktaya getirmiştir.
Bugün Kürtlerin ezici bir kesimi ve Türklerin çok önemli bir bölümü çözüm sürecinin devamı noktasında hemfikirdir.