11 Eylül Kutlaması
Bu gün 11 Eylül’ün üzerinden 10 yıl geçti. O gün dünya kamuoyu teatral bir gösteriyle kandırıldı. Oyuna geldi. Oyunun konusu uçağı kaçırıp binaya çarpıp binaları yıkmaktı. Gösterinin ana teması buydu. Oyuncuların hepsi de Müslüman’dı. İşe de yaradı. O gün yeni haçlı seferleri için gereken sebep yaratıldı ve düşman ülkelere demokrasiyi götürmeye karar verdiler.
11 Eylül dünya çapında bir dezenformasyonun nasıl yapılabildiğinin en büyük örneğidir. Eskiden tarih çarpıtılırdı. Kalem ve kitap kimdeyse tarih de onda olduğundan kalanlar onun tarihini öğrenirdi. Artık kitap da, kalem de, internet de, gazetelerin de çoğunluğu ABD’nin elinde. Müthiş bir asparagas doldu. Uçak çarptıktan sonra ilk iş yapanlar tespit. Mübarekler yakıt dolu uçakla binaya çarpacaklar, çıkan ısıyla binanın çelik konstruksiyonunu eritecekler ama cesetlerine bir şey olmayacak. Ermiş olmaları gerekir bunların. Sonra aylarca Müslümanlar suçlu muamelesi gördü, hatta kendi ülkelerinde.
Ardından kavram kargaşası yarattılar. İngilizcenin Cambridge veya Webster sözlüklerinin yazıp tespit ettiği kavramlara bir de Amerikan yorumu eklendi. Artık Müslüman ve terörist birbirine eş veya yakın anlamlı olarak kullanılacaktı. Tabii ki bunda bizim ulusal basınımızın katkısı büyüktü. “Müslüman-Teröristler” medya dilinden düşmez oldu. Gazetelerin köşe yazılarında daha da ileri gidip “Terörist-Müslümanlar” kavramını kullanmakta bir beis görmediler.
10 yılın sonunda, kazanılan Haçlı seferlerinin sonunda dünya daha güvenli bir hal almadı. Afganistan ve Irak’ta orantısız bir güçle savaşa giren Amerika “İnsan Haklarının” Amerikan düşmanları için kullanılamayacak bir değer olduğunu herkese gösterdi. ABD iki tarafın olduğunu açıkladı. Ya kendi tarafı ya da karşı taraf ki o da teröristlerin tarafıydı. Bir anda korkaklar ve satılmışlar Amerika’dan daha Amerikancı oldular. Geriye bir avuç Amerikancı olmayan devlet kaldı.
Bu yıl daha şaşalı kutlanması beklenen 11 Eylül biraz sönük geçti. 11 Eylül’e günler kala tüm dünyada terör karşıtları ve terör destekçileri reklamlarını artırmalarına rağmen bu yılın “11 Eylül kutlamaları” hazırlıkları geçen yılların ki kadar havalı değildi. Geçen yıllarda 11 Eylül kutlamalarını çevrilen filimler, hazırlanan belgeseller ve bitip tükenmeyen televizyon söyleşileriyle gerçekleştiriyorlardı.
Ama bu yıl o kadar hazırlık yok. Kutlama da zaten öylesine şaşalı geçmedi. Bu unutulduğu için değil, zira bu yıl Norveç katliamı bakışları değiştirdi. Norveç katliamıyla beraber daha evvel İslâm ile birebir ilişkilendirilen radilazim, fundementalizm ve terörizmi artık Hıristiyanlık ile de ilişkilendirmek zorunda kaldılar. Bu bütün hesapları alt üstü etti. 11 Eylül mizanseninde kullanılan oyuncular esmer tenli, kıvırcık saçlı ve radikal Müslüman iken, Norveç’te beyaz tenli, sarı saçlı ve radikal Hıristiyan yakalandı. Daha önce kavramlara yüklenen anlamlar da aynen kuleler gibi yıkıldı. Suçun, kinin ve nefretin ulusal değil de uluslar arası olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar. “Müslüman-Teröristler” kavramı yıkıldı çünkü artık “Hristiyan-Teröristler” de vardı.
Bu durum Müslüman ağırlıklı ülkelerde 11 Eylül’ün yoğun bir şekilde medyada işlenmesini kısmen engelledi. Arap ulusal medyasında veya el-Cezire, el-Arabiya gibi uluslar arası Arap yayınlarında 11 Eylül geçen yıl kadar yoğun işlenmedi. Bu 11 Eylül’ün Müslüman Ortadoğu halkları üzerinde baskısının azaldığını gösteriyor, ama aynı zamanda da Avrupa’nın buna karşın radikalleştiğini ve terörize olduğunu gösteriyor.
Bu yüzden Ortadoğu ki buna Türkiye dahil yeni bir karmaşaya hazır olmalı. 11 Eylül ile oluşturulan düşman kendini tüketti. Artık gelecek 10 yıl için yeni bir düşmana ihtiyaç var. Bundan dolayı Türkiye bu yeni düşmanın oluşumunda tarafını ve tavrını uluslar arası alanda peşinen göstermeli.