'' Bizim Gibi Tepeden Siyaset,Ha!.. Gayret.''

Meclis açılırken,yerelde KESK bileşenlerinin Ankara mitinginden
teri kurumadan 12 Ekim akşamı düzenlediği fener alayı ve basın
açıklamasıyla ''Özürlü doğan 4688 Sendikalar Yasası'nın mecliste yeniden
ele alınıp 27 maddeden oluşan bir antidemokratik paketle daha da
geriletilmek istendiği ortaya çıkmıştır.'' dendi ve ''Toplu sözleşme -
grev hakkımız için mücadelemize devam edeceğiz...'' diyerek,ilgili
yerlere gerekli mesajlar verildi yerelimizde,Mardin'de KESK
bileşenlerinden,'fener alayı'ndan,direnci sınanmış seslerden...
'' Meş'al ebu'abıd,fikkke a'le ı'bedik.''
' Antik feneralayı Arapça sloganı '
* NAHİD : Kesilmiş ve işlenmiş,honlu/cilalı ya da pürüzlü Mardin/Midyat taşları gibi
Haksızlığa uğramış,zorbalığa maruz kalmış,sesleri kısılmaya
çalışılmış Mardin halklarının bu daralmalardan kurtulmak için ''Meş'al
ebu'abıd'' adıyla fener alayları düzenlenirdi ki,her sokaktan
katılanların elindeki meşale ile dileklerini haykırırdı herkese :
( Halkların baba ateşi, bütün daralan halkları kurtar.)
Demokrasinin inşası için bazen küçük/temel bir adımın öne
atılması,beraberinde birçok tortuyu erittiğini,dolaşımın sağlıklı
işlerliğine kavuşturduğunun bilincinde olmak ve bu kararlılıklardan
şaşmamak/şaşırmamak;çözümden yana görünmek değil !..çözümü gerekli ve
paylaşımcı kılmanın hamlesini/hamlelerini yapmak günümüzde 'özlenir'
hale gelmiştir.
İki nahidin*üst-üste konması dokuya uyumu aranırken
Mardin'de,tepeden tırnağa bazı betonerme yürekler gibi
kaplama/boyama/vitrine koyma Antik Kent'ten kalan mirasmış gibi sırtını
saraydaki yastığa yaslama/yaslananı koruma devam ederken;cilayı,boyayı
bu makyajı yapamayanlara dadanıp,üç-beş kuruşla ''İtirazın varsa
mahkemeye gidersin!'' deyip,demokrasinin inşasında 'Benim de katkım
olsun.' diyorsanız,hiç de böyle olmayacak beyler!..
TBMM'nin 24.dönem yasama çalışmalarına bundan önceki her 4/5
yılda bir,zaman zaman on yılda bir araya giren ''karakedi'' kesintileri
sonrasında önyargılarımızı kapımızın önünde bırakarak,tıkanıklığı
verimliliğe dönüştürmek,başkalarının savaş kışkırtıcılığına 'papuç
bırakmamak' diyaloğu sonuna kadar açık tutup,silahların susturulmasına
ve barışın inşasına,dokularımızın her hücresinde uyumunu
sağlamak,istenirse;24.yasama dönemi için buna hakkımız yok mu acaba ?
Demokasinin inşasına donuk kaldığımızın, 'canla/başla' demokrasi!..diyen partinin yalnızlaştırılıp, ötekileştirildiği
bu yasama yıllarında demokrasiyi halk meclislerine,yerel meclislerin
yapılanmasına vakit ayırmak zorunluluğu duymayan partilerin ve
iktidarların,halkla bütünleşen yapılanmalara ve siyasilerine ''Bizim
gibi tepeden siyaset,ha!. gayret..'' diyecek kadar kofullaşıp devam
edecekse,bu yasama yılında da inşa mı olacak? Haşa!..
Hani bu inşanın TESEV Türkiye ayağı kMM'nin Eczacıbaşı sonradan
Sabancı ve diğer patronların kuruculuğunu yaptığı,kendi sitesinde açık
açık ''Bu değirmenin suyu nereden?'' başlığıyla projeye bir
değerlendirmeden sonra %80'i,tamamlandıktan sonra da geri
kalanının verildiği;açıldığı her ilin mutfağında aşçısı/aşçıları olan
sanatına hayranlık duyduğumuz bir aşçıbaşı;TkMM (Türkiye küçük Millet
Meclisi) organizetörü sayın Şanar Yurdatapan TESEV'e 2009 ve 2010'da
olduğu gibi TkMM'nin 2011 'raporunun' alt yapısında ev sahipliği
yaparken bizler de onun yerel konuklarıyız Mardin'de,Bahar İnal'ın
moderatörlüğünde 8 Ekim ve sonrası 5 Kasım 2011'inde.
Mardin mutfağında önceleri Ayşe Elveren'in yönetiminde Şanar
Bey'in de katılımıyla birçok belediye başkanı/başkan adaylarının da
katıldığı,birkaçında da İktidar milletvekillerinin bulunup,sorulara
yanıt verildiği,çözüm için önerilerin yapıldığı yerel bir meclis kMM.(www.tbmmocg.net)
Yerelleşmek,daha da yerelleşip derinleşmek ordan da çevremizde
olup/bitmeyecekere bakmak hakkımızın olduğunu düşünürken;kendiliğinden
oluşmayan'Kürt Sorunu'karşısında oluşturulan dörtlü ittifakların yavaş
yavaş 'ikili ve karşıt' olacağı tahmin edilen yeni ittifaklara zemin
oluşturup etrafı kan gölüne dönüştürecek tehlikelere karşı,çözümün hala
diyalog,silahların susması ve kalıcı barışa doğru hamlelerin 24.dönemde
İslamın da insanlığın da borcu olduğuna inanmanın gereği vardır.
Halkımızın sosyolojik gerçeğinde olup,tarihte izine rastlamakta
zorluk çektiğim,bilinçaltı duyarlılıkların bir sözcükte,birkaç sözcük
öbeğinde ya da bir özdeyiş/atasözünde kümelenip birbirine sımsıkı
sarılıp adeta yumruğa dönüşen çıkışları,çığlıkları olmadı mı sanırsınız ?
'' Hereb min teht ıl-vekf,/Vak'a teht ıl-mezrib.''
(Dam akıntısından kaçıp,/Su oluğunun altında kalmak.)
' Mardin-Ömerli-Estel ve Siirt yöresi Arap Atasözü'
Ankara'da,TBMM 24.dönem yasama yılının şu günlerinde
sıkştığımız,içinde tıkılı kaldığımız kabımızdan/kabuğumuzdan çıkıp
yerelleşirken- evrenselleşeceğimiz çözümlere,demokratik,çoğulcu, çok
dilli/çok kültürlü ''Yeni Anayasa'' ya nokta koymadan,değişime/dönüşüme
açık;geleceğimizi karartmayan 'akılcı üretime' kollarını sıvayacak mı ?
Hep birlikte göreceğiz(?) Ankara'daki TBMM'ni.