'' Biricik Olma '' İle Örgütlü Sayılmazsın...

KÖŞE YAZISI

                    İNANÇ FELSEFESİ ve YAŞAM GERÇEKLİĞİ


 Bizlerden başka farklı diller/kültürler, inançlar,farklı düşünce ve felsefik öğretiler özgürleştikçe kaybolmaz;renkleri solmaz,geniş alanlara yayılarak anlam kazanırlar.  
 
İnsanoğlu gözlerini ilk açtığında açlık,susuzluk,cinsellik gibi güdülerinin doyurulmasına/arayışlarına çıkarken hep hazıra konmaya,toplamaya ve avlanmaya çıkardı gruplar/sürüler halinde.

Olabilecek saldırılara karşı koymak için güçlenmeyi,sürü olmaktan çıkıp değişen iklim şartlarına göre de barınmayı,işini kolaylaştıracak aleti/aracı yaparak üretmeye başlayınca da kendini diğer canlılardan ayırıp yerleşik düzene geçmeyi toplumsallaşma diye tanımlarsak eğer.

Rüzgarı,karı ve yağmuru tanıdı;soğuk-sıcağa göre giyinip ısınınca da üzerinden birkaçını çıkardı,doğaya uyumunu başarıyla toplumsallaşarak acıyı/üzüntüyü-sevinci/coşkuyu yaşayarak önce grubuyla sonra ailesiyle kadının toprağa elinin değişiyle üretip paylaşmayı başardı.

Ya grup halinde yaşamayan bir başına,gücüne güvenen canlılar?

Doğaya tek başına tutunma nasıl ki ejderhaların her karşılaşmalarında meydan savaşı yaşandıysa diğer canlılar için de güçlerinin yetersizliği karşısında yuvalarında günlerce tıkılı ya da uzaktan seyirci kalındıysa doğada tek başına tutunmaya çalışan güçlü mamutun da tek başınalık/bireyselliği gruplar halinde yaşayanlar karşısında yapılan kazılarda sadece iskeletlerine rastlanır olmuştur;ormanların/koruların kralıyken. 

Kral babasının her türlü rahatını sağladığı halde 29 yaşına kadar 'yaşamın gerçekliğinden' haberdar olmayan Gotama'nın,beyaz saçlı adamı gördükten sonra yaşlı olmayı,hasırda taşınan rengi solmuş birini gördükten sonra hastayı,yerde cansız yatan insanı gördükten sonra da ölümü ve ardından ağlayanların gözyaşlarını/acısını yüreğinde duymaya başlayınca sorgulamaya başlar.

Gotama,kendisine hazırlanan kanlı tacı reddederek doğaya tutunmanın öğretileri için koruluklara sığınarak,rahiplerle konuşup bilgilenmeye başlayınca Hindistan'ın her tarafından müritlerin akınına uğrar.

İster Mezopotamya ister Uzak Doğu ya da koca Hindistan'ın vardır elbette miti/mitolojisi,inancı,felsefesi,yaşam gerçekliği,'kastı''

M.Ö:580/480'li yıllarında öğretileriyle insanları etkileyip,tüm dünyada milyarlarca insanın gönlünü kazanıp vazgeçilmez inanca dönüşüyorsa,diyalektiğin tutarlılığını sınıf bilincinde yorumlayıp 'başındaki tacın' mücevherlerini paylaşıyorsa yaratanıma sorarım:

Milyonların ya da milyarların sevgisini kazanan Gotama ''Buda'nın'' 25'i yazılı,ekli 3'üyle birlikte adı belli olan 28 peygamberden sonra dönemi içinde 124 bin ya da 224 bin enbiya arasında sayılır mı sayılmaz mı? 

Yok eğer hala ''Benim doğrularım gerçek;başkasının asla!...'' deniliyorsa,diyenlerin kendilerine hep iktidar mantığıyla başlarındaki cevherin paylaşımını adil yapamıyorsa varsın mazlum halkların savaşlarında deşifre olan ''Üç Maymunları'' oynasın. 

Rahmetli ''Ğelé Neso'',Mecit Neso'nun annesi asırlık yaşayan özgür kadının Ahmet Gasso'yla bir sohbette :

''Eşked lekint a'li u-vehid lemen tık'a mo tet-kul hıntayé/ığbeyz.''
(Makamın ne kadar yüksek olursa olsun tek başına ''biriciksin'' aşağı düşünce ''buğday/ekmek'' bile diyemeyeceksin.) 

Ölümleri durdurmak için YARIN GEÇ OLABİLİR... 49,50,51,52,53,54,55!,...,bu kadarı yetmez mi?

Seyirci kalmak ya da duvar yıkarak/öldürerek müdahale etmek, geçmişteki hataları tekrarlamak anlamına gelmez mi?