'' ..., İnanan Birileri Olduğu Sürece Yaşarlar.''

Yeniyol'un ziftli/şerbetli şosesi (asfaltı) sonrasında başlayan
denetimsiz altyapı projesinin halkımıza evlerine gidecek,alternatif
sokak bırakmadığı gibi yağan ve fazla etkili olmadığı halde boruların
yetersizliği karşısında halk sağlığını tehdit eder duruma getirilen
kanalizasyon suları üç aylık süreden beri açıkta herkesin gözleri önünde
lağımlarla Yeniyol'un karşı tarafına akıp gitmektedir ' İnat bu inat! '
Asgari Ücretle geçimini sağlamaya çalışan güvencesiz işçilerin
ilk altı ayı için günlük 66 krş.Aylık 19.77 TL.'lik zamda ' İnat ha
inat! '
Emekliler için bankalardan gelebilecek promasyondan da,bakanın
açıklamasından bir sonuç alınamayacağı kesinleşti ve '' Her
emekli,maaşını istediği bankaya transfer edebilir.'' anlamına gelen
demeçler ve ' inadım inat ' ilgisi olmayan yan çizen vaatler.
Hükümet ve Kamu Emekçileri Sendikaları arasındaki toplu
sözleşmeler,hükümetin atamayla çoğunluğunu belirlediği 'Hakem Kurulunu'
kontrol altına almaya çalıştığı için 'İnat bu ya!' tıkanma noktasına
getirildi.
'' Eşit işe eşit ücret.'' denirken hatızatında ek ödemelerdeki
sembolik artışlara dikkat çekip,temel ücretlerin arttırılmasını
gözlerden kaçırıyor ' İnadım inat! ' ne zamana kadar?
Mersin Limanı'nda görüşmeler inada rağmen liman kapısı önünde
sürüyor,İzmir Sendikal Güçbirliği(SGBP) deri işçileri 111 günlük
eylemleri iktidarın inadını bir türlü kıramadı.
Her ağzımızı açışta inatla hala bilmem '' Dünyanın ilk 10.güçlü
ekonomileri arasına gireceğiz(!) '' deyip Kürt Sorunu'na kalıcı
çözümler bulunamazken; Van,ilçe ve köyleri binlerle ifade edilen
rakamlarla göç yollarındayken,hala üzerine ihale edilmiş Suriye
gerçeğini inatla görmemezlikten geliniyor.
Keçiyi hep inatçı diye bildiğimiz içindir ki,
Söz dinlemeyen,ısrarcı olanlara halkımız hep '' Keçi gibi inatçı.'' demiştir her daim.
Verdiği sözü tutmaz,yanlışlarda ve statikoyu koruyup muhafaza
etmekte ısrarcı olan,çekilmeyecek kadar inat edenler için söyler
halkımız anlayacağınız bu sözü.
Bir dönem ilkokul kitaplarımızın kapaklarını da süslerdi
keçiler;karşılaştıkları daracık köprülerdeki toslaşmaların taklidini
bile yapar gülüşürdük yanlış diye.
Birbirlerine beklenmedik hamlelerle de olsa her ikisinin de
kendini koruma refleksiyle arka ayaklarının üstünde başlarını eğip
toslaşırlardı karşılıklı.
Bu kavganın her iki canlı için suda boğulup trajediye
dönüştüğünü bakanlık bilirdi ya da devletin 'talim terbiyesi' kapaktaki
resme bakıp '' Bizler bu karenin neresindeyiz?'' deyip sorgulamadı çünkü
böylesi bir gerçekle karşı karşıya gelme/sorgulama kültürümüzün
yetmezliğinden '' Bu köprüden geçmek benim de hakkım.'' diyeni hep
tosladık,köprünün tümüne sahiplenip durduk onlarca yıldan beri.
Keçi deyip geçmemek gerek,mitolojide hani 'Pan'adlı bir
tanrı,baş ve ayakları keçiye benzeyen,yaşamı ve ekolojiyi bütünleyen
tanrı.
İşte bu tanrının bir zamanlar inananları olduğundan olacak ki tıpkı diğer çok tanrılarda olduğu gibi uzun yaşadılar ta ki:
'' Tanrılar,onlara inanan birileri olduğu sürece yaşarlar.''
Gerçeğini anlayana dek yaşatıldılar,kimi sırtını dayayarak kimi de yüreklerine sinen korkulardan.
Bir başka gerçek de Osmanlı Ordusu'nun modernleşmesi için
Almanya'dan subaylar getirtilirken anlaşılır keçinin ne denli önemli
olduğu.
Zeki Yalçın'ın(Edebiyat Defterinden) araştırmalarına göre
Osmanlı'da meteroloji tahmin ettiğiniz gibi hep keçi kuyruğuna bağlı
hava raporları tutulur ve askeri hareketlerin yönü tain edilirdi hiç
şüphesiz.
Keçi kuyruğunu dik tutarsa : Hava güneşli.
Keçi kuyruğu büzgünse : Hava soğuk.
Kuyruğunu sağa sallarsa : Hava parçalı bulutlu.
Kuyruğunu sola sallarsa : Hava sağanak yağışlı.
Kuyruk iyice büzülürse : Kar yağışlı olur.
Osmanlı-Alman ilişkilerinin ilk başladığı dönemlerde olacak ki
düşmanı çevirme harekatı tatbikatında keçi kuyruğu verilerine göre
yönlendirilen kuvvetler karşı karşıya gelerek tarihte çok önemli veciz
sözlere neden olmuştur Osmanlı Ordusu modernleşirken.
'' Keçi kuyruğu barometreniz ise,ölmüşsünüz de ağlayanınız yok.''
Demesine rağmen bugün bile tıpkı dünkü gibi birçok kurumda keçi
kuyruğuna inanan ya da benzer gerekçelerle bilimsel olmayan verilerin
gerçek olduğunu iddia edecek o kadar insan var ki yeni atanan,sırtını '
okyanus ötesine ' dayanan,görmemezlikten gelinen.
7000 yıllık 15-20 keçi kalıntısını Grenoble'deki Joseph
Fouriyer Üniversitesi'nde incelenince ortaya çıkan DNA analizleriyle
keçinin kökeni de orta yere serildi bir bir.
Buna göre Keçinin kökeni Toros ve Zagros yöreleri olduğu
anlaşılmış,buna göre de keçiler buralardan Avrupa'ya kara ve deniz
yoluyla götürülmüştür.
Kemik ve sinirlerinden medikal anlamda ya da süs eşyalarının
yapıldığı,günümüzde keçi besiciliği zor olmasa gerek destek olunduğunda.
M.Ö:8.500 yıllarında yaklaşık 10.500 yıl önce evcilleşen keçiye
hep yabani muamelesi yapıyorsan,köprüden geçmeyi yasaklayıp hep '' Ben
geçeceğim.'' diyorsan sana Mardin yerelinden,anadilinden bir uyarı var :
Sakın 'arı aklı' diye boşuna heveslenme diyeceğim;çünkü teşbihler 'hacim olarak' düşünülüp ifade edilmiş.
Ne yapalım,halkımız bunu böyle uygun görmüş.
Halkımıza ve bu yakıştırmalarına saygımız sonsuz.