Yürümek - Sevgi Soysal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yürümek kimin eseri? Yürümek kitabının yazarı kimdir? Yürümek konusu ve anafikri nedir? Yürümek kitabı ne anlatıyor? Yürümek PDF indirme linki var mı? Yürümek kitabının yazarı Sevgi Soysal kimdir? İşte Yürümek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Sevgi Soysal
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789750501005
Sayfa Sayısı: 152
Yürümek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yürümek, Sevgi Soysal’ın yazarlık çizgisinde bir eşik olarak nitelendirilir. Elâ ve Memet’in hayatta kesişmelerini ve ayrışmalarını anlatan bu romanında Sevgi Soysal, toplumca çizilen erkeklik, kadınlık sınırlarını ve sınıf değerlerini bireyin gözünden sorgular. Bir Ege adasında bireyselliğin dar çemberinden çıkıp, insanca duyarlılıklarına sahip çıkan Elâ, 12 Mart’ın ayak seslerinin duyulduğu Ankara sokaklarına yürüyüp gidecek Sevgi Soysal’ın iç sesi olarak da okunabilir...
Müstehcenlik gerekçesiyle toplatılan Yürümek, 1970 TRT Roman Başarı Ödülü’nü kazanmıştır.
Yürümek Alıntıları - Sözleri
- ... Seni burada öpsem belki yalnız bu kadarı bir şeydir, bir anıdır, sürdürülebilir bir sondur.
- Her şeyin değişebileceğini sananlardanız, bekleyenlerden, umanlardan.
- "...aslında hep haksızlığa uğramış bu insanları haksızmış gibi gösteren nedenleri nasıl sevebilirim?"
- "Bir roman versene bana. Aşklı olsun!"
- "... yitirecek hiçbir şeyi kalmamış biri sandı kendini."
- Bilip unuttuğu en kurtarıcı, en iyi edici sese döndü. Sese sarıldı, sesle örttü çıplaklığını.
- "Bütün çocuklar gibi, anasınca konan yasakların, dünyanın yasakları olduğunu sanıyordu, tanrı yasakları olduğunu."
- Kim aynadaki görüntüsünü usanmadan seyredebilir? Kim kendi sesini dinleyebilir saatlerce çıldırmadan?
- "Yıkanık suyum benim. Evreni senden görmek istiyorum. O zaman gördüğüm evren değil sensin çünkü, yalnızca sen, sen sen!"
- "Paylaşılacak nice yük var.Paylaşılmamış bunca şey yanısıra."
- "Sanki, yolda yürürken, başkalarının açtığı bir çukura düşmüşüm gibi."
- "Bayramımsın. Düşlerimde sana gittiğim zamanlar saçlarında çiçekler oluyor. Çiçeklemek istiyorum saçlarını. Hangileriyle bilmiyorum. Hiçbiri yeterince tatlı ve sade değil ki. Hangi mayıstan koparmalıyım onları?"
- “Ah hiçbir zaman , hiçbir şeyi yitirmeyeceğini sanarak tüketmek kendini . Tükenişine seyirci kalmak, bu yasaklanmalı .”
- _ Bir roman versene bana. Aşklı olsun!
- "Düşlerindeki lüks hayata ulaşmak için cesetlerin üstünden geçmeye kararlıydılar!"
Yürümek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
1970 yılinda yayımlanmış Yürümek... 12 Mart darbesinin ardından Sevgi Soysal'ı susturmak isteği, romanın "müstehcenlik" gerekçesiyle toplatılmasına neden olmuş... Yazarıyla birlikte kilit altına alınan kitap 1974 yılında beraat etmiş... Bu sözlerle giriş yapılmış esere, bu önsözle birlikte... İyi ki beraat etmiş eserle, yazarla birlikte fikirleri de... Sevgi Soysal'la tanışma serüvenim Tante Rosa'yla başladı. Kaleminin büyüsü, yazım tekniği, cesareti, zekâsı, savunduğu fikirleri herşeye rağmen yazıya dökebilmesi hayran olmamı sağladı, her okuduğum eseriyle daha da fazla bir şekilde. Tante Rosa'dan farklı olarak bu eserde Elâ ve Memet'in hayatına yer verilmiş. Aynı dönemde fakat farklı şehirlerde ve farklı ailelerde yetişen Elâ ve Memet... Çocukluktan başlayıp yetişkinliğe giden yolda; cinselliği keşifleri, isyanları, dönemin ve çevrenin baskıları, arkadaş ilişkileri, hataları, hayalleri ustalıkla sergilenmiş. Pasajlardaki doğa betimlemeleri esere farklı bir bakış açısı getirmiş. Sevgi Soysal eserlerinde sadece bir aşk hikâyesi kurgulamamış aslında. Dönemi, dönemin insanların hayatlarındaki etkilerini özellikle cinsiyet ayrımcılığını resmetmiş çarpıcı bir şekilde. Buna "müstehcenlik" denmiş, yasak getirilmiş, toplatılmış, engellenmiş... Yazdıkları yaşanmış ya da yaşanmak istenmiş ve yaşanacak yıllar boyunca... Bu usta kalemler yaşadıkları onca zorluğa rağmen mücadele etmişler ve daha sonra ödüllendirilmişler ironik bir şekilde. Kadın yazarlarımızı her fırsatta tanıtmaya çalışan Sevgili Samet Güzel'in gerçekleştirdiği "Sevgi Soysal okuma etkinliği" kapsamında bu eseri okudum, bu nazik davranışından ötürü teşekkürlerimi sunuyorum kendisine. Yürümek, dönüp bakmamak arkaya. Arkada ne var? Yan yana asılı duran resimlerin korkutucu düşlerle yüklü can sıkıcı renklerinden başka. Susmak, tanımak, sevmek. /Sayfa 152 Yürüdüğümüz 'hayat' denen bu zorlu yolda arkada bıraktıklarımız; pişmanlıklarımız ve hayal kırıklıklarımız olsun.. umudumuz hep bir adım önde olsun... Sevgiyle (Leman Altıner)
Sevgi Soysal Okuyup, Onunla yürüyelim...: Geriye bakmadan,kimseye aldırış etmeden,hayatın bütün zorluklarına ve engellerine direnerek, kararlı ve emin adımlarla ileriye yürümek, yeniden başlamak için yürümek, sevgiyle yürümek... Yürümek, yürümek,yürümek... "Yürümek, dönüp bakmamak arkaya. Arkada ne var? Yan yana asılı duran resimlerin korkutucu düşlerle yüklü can sıkıcı renklerinden başka. Susmak, tanımak, sevmek.."(s.152) Sevgi Soysal'ın 1970 yılında yazmış olduğu Yürümek, Türk edebiyatı için o döneme kadar benzeri olmayan özgün bir kitap niteliğinde.Cinsel kimlik karmaşası ve cinsellik kavramını gözü pek bir şekilde işlemesi ,cinsiyet ve sınıf ayrımı,geleneksel toplum düzeni eleştirisi, ataerkil bir toplumdan farklı olarak kadını bir birey olarak merkeze koyması.. Sevgi Soysal Yürümek kitabı ile, 1970 “TRT Roman Ödülleri Yarışması”nda Fakir Baykurt, Tarık Buğra, Abbas Sayar ve Oğuz Atay ile birlikte "Başarı Ödülü”nü kazanıyor. Ödülle başlayan kitabın macerası ne yazık ki bir "müstehcenlik"(Ne alakaysa!) şikayetinden dolayı kötü bir dönem geçiriyor olay yargıya intikal ediyor. Sevgi Soysal belirli bir dönem tutuklu kalıyor ve kitap toplatılarak yasaklanıyor yaklaşık 4 yıl süren bu dönem sonucunda 1974 yılında TBMM tarafından oluşturulan komite kitabı inceliyor ve bilirkişi raporu ile dava düşüyor. Kitabın İletişim yayınları baskısında ilk sayfalarında dava ve bilirkişi raporunu görmek de mümkün. Hayata bakış açıları aynı olan,toplumun değer sistemlerini yargılayan, geleneksel düzene karşı olan, neredeyse birbirlerine ruh ikizi kadar benziyor diyebileceğimiz Ela ve Mehmet karakterleri üzerine kurgulanmış yürümek. Ela ve Mehmet Cumhuriyet Ankarası'nın farklı yerlerinde yaşayan iki insan. İçe kapanık, iletişim kuramayan, bilincinin farkına varamayan Mehmet, çocukluktan itibaren hep yasaklarla karşılaşmış ve hep toplumsal değerlerle çatışmış Ela. Çocukluk dönemlerinde ki sorunları geleneksel toplum tarafından bastırılmış,cinsel gelişimleri ayıp ile örtbas edilerek sorunları çözümlenmemiş mutsuz iki insan. "Aynaya, göğüslerinin nice büyüdüğünü anlamak için bakarken yakalanmak, doktorculuk oynarken yakalanmak, bütün çocuklar için aynı önemde suçlardır sanıyordu. Bütün çocukların aynı suçlardan korktuklarını, bütün çocukların aynı büyüklerden, aynı şeyleri önemseyen büyüklerden korktuklarını."(s.37) Tanıştıktan sonra mutluluğu birlikte arayan, sevginin peşinden koşan iki insan.. "..mutluluğu her şeyden soyutlamak, bir an için de olsa yalnızca mutlu olmak, niçin mümkün olmasın?(s.135) "...mutluluk düşü kurmak mümkün mü? "İnanmak, bir şeyler yapmak, birlikte daha iyisini, daha güzelini yapmak, bunun için sevmek; çünkü bunlar sevgisiz olmaz." Çocukluklarından başlayıp,yetişkinliğe ve tanışmalarına kadar olan süreci,onların hayatlarını doğrusal bir zaman çizgisinde farklı farklı kareler üzerinden okuyoruz. Yazar-Anlatıcı tekniğinin kullanıldığı, bilinç akışı ve iç monolog tekniklerine, geriye(flashback) dönüşlere de yer verilen kitapta ayrıca karakterler arasındaki geçişte şiirsel bir anlatım ile doğa olayına yer veriliyor. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde "bahar" ön plana çıkarken, yetişkinlik dönemlerinde ise "hayvan "üzerinden doğa olayı aktarılıyor. Yazarın Ankara'yı betimlemesi ile de okuduğum 3 gün süre boyunca kendimi Ankara'nın sokaklarında yürürken hissettiğimi söyleyebilirim. Kitap, konusal olarak bir aşk romanı gibi görünse de ben kesinlikle öyle olduğunu düşünmüyorum. Mehmet ve Ela'nın çocukluk dönemlerinde yaşadığı cinsel karmaşa, toplum tarafından cinsel duygularının teşhir edilmesi, sınıfsal farklılıklar, kadın sorunun toplumun en önemli önceliğinin olması kadını bir birey olarak merkeze alması, geleneksel düzene olan eleştiri, alt metinlerde vermiş olduğu mesaj ve daha birçok olgudan dolayı,kitabın topluma ve düzene yönelik eleştiriye öncülük ettiğini ,bireyin ve toplumun sosyo-kültürel değişimini çözümler nitelikte bir zihniyet romanı olduğunu düşünüyorum. Yazıldığı dönem itibari ile cesaret gerektiren bir kitap olmasından dolayı Sevgi Soysal'a olan hayranlığım daha da çok arttı. Edebi anlamda ise beklentimi olabildiğince karşıladı kitap. Ne yazık ki 12 Mart döneminden dolayı değeri anlaşılamayan,kaybolan yazarlarımızdan Sevgi Soysal.. Sitede de okunma sayısı oldukça düşük,bu eksikliği gidermek amacıyla Sevgi Soysal okumaları yapan sevgili Fondofbooks'nın yapmış olduğu kitap/tante-rosa--3800(#35449353) ve kitap/tutkulu-percem--3807 (#36690703)incelemelerini de paylaşmak istiyorum. Sevgi Soysal'a ve kitaplarına hak ettiği değerlerin verilmesi umuduyla.. Sevgi Soysal okuyup, Sevgi dolu günler geçirmeniz dileğiyle... Keyifli okumalar.. (Sinan)
Sevgi Soysal okuyun, cok okuyun. Bu kadın bambaşka biri. Ela ve Memet benzer değiller ama farklı da değiller. Bazen mutluluk, sevdiğin adamla aynı yere farklı bakmanın ağırlığıyla bitecekmiş, bitmeliymiş gibi. Fakat gecesinde ise bazen mutluluk farklı bakmanın canı cehennemeymiş gibi. (BAŞAK)
Yürümek PDF indirme linki var mı?
Sevgi Soysal - Yürümek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yürümek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Sevgi Soysal Kimdir?
Sevgi Soysal (d. 30 Eylül 1936, İstanbul - ö. 22 Kasım 1976, İstanbul) Türk yazar. Aslen Selanik'li mimar-bürokrat bir babayla Alman bir annenin altı çocuğundan üçüncüsü olarak büyüyen Sevgi Yenen, 1952'de Ankara Kız Lisesi'ni bitirdi. Bir süre Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Arkeoloji okudu.
1956 yılında şair ve çevirmen Özdemir Nutku ile evlendi, birlikte Almanya'ya gittiler. Göttingen Üniversitesi'nde arkeoloji ve tiyatro dersleri izledi. 1958'de Türkiye'ye döndü ve Korkut adını verdikleri bir oğlu oldu. 1960 ile 1961 tarihlerinde Ankara'da Alman Kültür Merkezi ve İrtibat Bürosu'nda ve Ankara Radyosu'nda çalıştı. Bu dönemde, toplum karşısında bireyin tedirginliğini öne çıkaran ''yeni gerçeklik'' akımından izler taşıyan öykü ve yazıları Dost, Yelken,Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde yayımlandı.
1961'de Ankara Meydan Sahnesi'nde Haldun Dormen'in yönettiği Zafer Madalyası adlı oyunda tek kadın rolünü oynadı. İlk öykü kitabı Tutkulu Perçem, 1962 yılında yayımlandı. Zafer Madalyası oyununda tanıştığı Başar Sabuncu ile 1965'te evlendi. Aynı yıl TRT'de program uzmanı olarak çalışmaya başladı. 1965-1969 yılları arasında Papirüs ve Yeni Dergi'de öyküleri yayımlandı. Bu arada tezini vererek arkeoloji diplomasını aldı. Teyzesi Rosel'in kişiliğinden yola çıkarak, birbirine bağlı öykülerden oluşan Tante Rosa'yı yazdı. Kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği ilk romanı Yürümek'le TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü'nü kazandı.
12 Mart dönemi, Sevgi Soysal'ın hayatı ve yazarlığı üzerinde derin izler bırakan bir dönem oldu. Yürümek, müstehcenlik gerekçesiyle toplatıldı ve Sevgi Soysal, kısa bir tutukluluk ardından TRT'den ayrılmak zorunda kaldı. Anayasa profesörü Mümtaz Soysal'la, Soysal'ın komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi'nde evlendi. Siyasal nedenlerle tekrar tutuklandı ve sekiz ay Yıldırım Bölge'de, iki buçuk ay da sürgüne gönderildiği Adana'da kaldı. Cezaevinde yazdığı Yenişehir'de Bir Öğle Vakti adlı romanıyla 1974 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kızları Defne Aralık 1973'te, Funda ise Mart 1975'te doğdu. Adana'da sürgünde bulunan bir kadının başından geçen olaylar etrafında 12 Mart'ı eleştirdiği romanı Şafak, 1975'te yayımlandı. Bu dönemde Anka Haber Ajansı ve Sosyalist Kültür Derneği'nin kuruluşunda rol aldı. Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla kitaplaştırıldı (1976).
Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 1975 sonbaharında bir göğsü alındı. Hastalık izlenimlerini ve 12 Mart sonrası değişimi anlatan öykülerini topladığı Barış Adlı Çocuk, 1976'da yayımlandı. Eylül 1976'da bir ameliyat daha geçirdi ve tedavi için eşiyle birlikte Londra'ya gitti. Üzerinde çalıştığı son romanı Hoşgeldin Ölüm'ü tamamlayamadan 22 Kasım 1976'da İstanbul'da 40 yaşında öldü. Yeni Ortam ve Politika gazetelerine yazdığı yazılar, Bakmak (1977) adlı kitapta toplandı.
Sevgi Soysal Kitapları - Eserleri
- Tante Rosa
- Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
- Yürümek
- Şafak
- Tutkulu Perçem
- Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu
- Barış Adlı Çocuk
- Hoş Geldin Ölüm - Tutkulu Perçem
- Bakmak
- Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm
- Venüslü Kadınların Serüvenleri
- Türkiye'nin Kalbi, Kabul Günleri
- Tekliğin Türküsü
Sevgi Soysal Alıntıları - Sözleri
- Kim aynadaki görüntüsünü usanmadan seyredebilir? Kim kendi sesini dinleyebilir saatlerce çıldırmadan? (Yürümek)
- Boş verin be analar! Erkeklik sizde kalsın. Varsın, devleti ve milleti ve esir Türkler'i ve de dünya Türklüğu'nü korumakla meşgul büyük erkeklerimiz sizleri ellerinin tersiyle geri çevirsinler. Varsın büyükelçilere, resepsiyonlara, dünyanın önemli erkeklerine açıladuran salonlar, sizin dertlerinizi dinlemeye gelince kapanadursun. Varsın basınından parlamentosuna, işçi sendikalarından hükümetine, çok erkek bir toplum çocuklarınızın can güvenligine yan çizerken, sizler tek başınıza, her şeyi göze alarak, çocuklarınız için, yalnız kendi çocuklarınız değil, bu yurdun kıyıma terk edilmiş bütün gençleri için kendinizi siper ededurun. Cesaret sizin, yigitlik sizin. Siz doğumu bilirsiniz, kimi erkekler bir burun kanamasına yataklara düşerken, doğumu bilen siz analar, hayatı da bilirsiniz. Onun için varın; erkekliği ocak ve hayat söndürmeye, zürriyetsizliğe, iyi, güzel ve umut olan ne varsa yok etmeye dönüştürenlerin, canlarınızın canını almaya kalkanların, doğanın en haklı savaşıyla üstlerine üstlerine varın! (Bakmak)
- Biz terbiye gördük. Nasılsın, denince, iyiyim dememiz bundan. (Barış Adlı Çocuk)
- Yeni yılı kutluyorlar... Niçin kutlamasınlar yeni yılı, en az eskisi kadar rahat geçirmeyi garantiye aldılarsa? (Türkiye'nin Kalbi, Kabul Günleri)
- Ama vergi yolsuzluğunu mu kurcaladın, hemen soy sop ve kan, kafa ve de tas denetçilerinin hışmına uğrarsın. "Sizi Türk olmayanlar sizi kanı bozuklar sizi." (Bakmak)
- Ama olamaz. Eğer ölüm varsa, daha güzel bir hayatın, daha uygar insanların, daha insanca kuracakları bir hayatın gereği için var. Yoksa ölüm, insanlar arasındaki kavgayı, bir insan ömrü içinde aşamadıkları sevgisizliği, çirkinliği daha kötü bir dünyaya aktarmak isteyenler için değildir. (Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm)
- “Emir demiri, ticaret ve kâr emiri keser” diyen kimdi? Behice Hanım mıydı? Hatırlamıyorum. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
- Ben her şeyin bir bir yok olmasına o kadar çok alıştım ki. Ve her şeyin yeniden bir bir var olmasına o kadar alışığım ki. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
- Benim seçtiğim tutukluluk, yine de özgürlük demektir. Ötekini ortadan kaldırmayan, ama benim düşünceme göre ötekini içeren bir özgürlüktür (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
- Bir soluk almaya gelmiştim buraya. İçimde, bir köşemde gizli bir soluğu almaya. (Tutkulu Perçem)
- Güzel şeyler dar yerlere sığmaz. İnsanların mutluluğu gibi. (Şafak)
- Sokağa çıkılmaz oldu artık. Her yerde haksızlık. Her yerde edepsizlik. (Yenişehir'de Bir Öğle Vakti)
- Bilip unuttuğu en kurtarıcı, en iyi edici sese döndü. Sese sarıldı, sesle örttü çıplaklığını. (Yürümek)
- "Yıkanık suyum benim. Evreni senden görmek istiyorum. O zaman gördüğüm evren değil sensin çünkü, yalnızca sen, sen sen!" (Yürümek)
- Tarafsız radyo; yayın yaptığı ülkenin sorunlarına, gerçeklerine, faydasına yönelen, sorunların çözümü ve toplumun faydası tarafında olan; bu görevi bilimsel ve bilinçli bir tarafsızlıkla gerçekleştiren radyodur. (Venüslü Kadınların Serüvenleri)
- 1. Erkek: O günlerden bu yana avlarımızı sapan yerine okla vurmayı, mağaralarda değil kulübelerde oturmayı, avlanmadığımız eti ısıtıp yemeyi, karanlık gecelerde ateş yakmayı öğrendik. 1. Kadın: Bizleri saymayı öğrenemediniz ama. (Venüslü Kadınların Serüvenleri)
- Gün batımlarını sevmem. Güneş bütün görkemiyle üstüme abanıyormuşçasına ezilir içim. Güneşin batışıyla birlikte içimin de kararması gerekirmiş gibi kasvetlenirim. Aydınlıkla karanlık arasındaki bu geçiş dönemi boyunca sürer bu kasvet. Açıklık yerde, güneş batarken toprağa kavuşuyormuş gibi görünür, oysa yoktur böyle bir kavuşma, güneş o bize kavuşma noktası gibi görünen yerde de, en az bizim olduğumuz yerdeki kadar uzaktadır, belki budur çoğu kişiye yalnızlık duygusu veren. (Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu)
- İkinci Dünya Savaşı'ndan sakat olarak dönüp genç yaşta ölen büyük Alman yazarı Wolfgang Borchert boşuna mı sesleniyordu analara: "Hayır deyin analar, bir gün çocuklarınızı savaşa sürmek isteyenlere hayır deyin!" (Radyo Konuşmaları - Hoş Geldin Ölüm)
- "Ne güzel suçluyuz biz hepimiz." (Tutkulu Perçem)
- Bir güneş batımı gelirdi sonra. Bir güneş batımı vardı bu kentin, yalnızlığımı kalabalıklardan alır, geri verirdi. (Tutkulu Perçem)