Yüreğinin Götürdüğü Yere Git - Susanna Tamaro Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kimin eseri? Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabının yazarı kimdir? Yüreğinin Götürdüğü Yere Git konusu ve anafikri nedir? Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabı ne anlatıyor? Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabının yazarı Susanna Tamaro kimdir? İşte Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Susanna Tamaro
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Orijinal Adı: Va' Dove Ti Porta Il Cuore
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750719622
Sayfa Sayısı: 152
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, seksen yaşında bir büyükannenin uzaklardaki torununa yazdığı mektuplardan oluşur. Alabildiğine yalın, gündelik konuşma diliyle yazılmış bu sevgi dolu mektuplar, hem bir iç döküş, hem de bir bilgenin vasiyeti niteliğinde. Yaşlı büyükanne, bu mektuplarda, kendisinin ve kızının dokunakl? yaşamlarının gizli kalmış yönlerini açığa vururken kendi kendisiyle bir iç hesaplaşmayı da birlikte yürütüyor. Değişen gelenekler, altüst olmuş değerler karşısında hissettiklerini, torununa sevgiyle aktarmaya çalışan bu yaşlı kadın, gençliğinde yapmayı göze alamadığı şeyleri yapmasını torununa öğütlerken şöyle diyor: "Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur; o özgün çağrıya kulak vermeli, yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz."
Susanna Tamaro'nun bu en ünlü kitabı, yayımlandığı günden bu yana yeni okurlarla buluşmayı sürdürüyor.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git Alıntıları - Sözleri
- Var olan tek gerçek ve inanılası öğretmen, insanın kendi vicdanıdır.
- Kendimin gölgesi gibiydim.
- “Yürek, ruhun merkezidir.”
- Hiçbir şey istemiyordum ya da bir tek şey istiyordum, o da huzura kavuşmaktı.
- Yanlışlık yapmak doğaldır, ama bunlardan ders çıkarmadan ilerlemek bir yaşamın anlamını yitirmesine yol açar.
- Yaşanmamış olan bir koşulun hayali kurulamaz.
- Kendimi sevmeyi, kendime saygı duymayı başaramıyordum.
- Değişimler üst üste birikiyorlar, yavaş yavaş birikip bir anda patlayıveriyorlar. Bir anda insan, çevresindeki halkayı kırıp, başka bir olmaya karar veriyor.
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git Analiz: Bir büyükannenin torununa vefatı sonrası için yazdığı mektupları barındırıyor kitap. Vefatı sonrası evet... Çünkü kuşak çatışması sonucu torunu evden ayrılıyor ve yaptıkları anlaşma üzerine birbirlerine yazmak yasaktır. Büyükanne kendisinin hastalığını, geçmişe dair sırları anlatıp anlatmamak konusunda tereddüt ediyor ve anlaşmayı bozmak istemiyor. Bu nedenle de mektupların kendisinin vefatı sonrası okunması için yazıyor. Her bir önceki büyük ebeveyn ile kendisinden sonrakinin yaşamının benzer olduğunu görmekteyiz. Büyükanne katı dogmatik bir ailede büyüyor. Evliliğinde çocuğu olmuyor eşinden ve gittiği kaplıcadaki bir adamdan çocuğu oluyor bunu ömür boyu saklıyor daha doğrusu zannediyor ve eşi bunu biliyor. Aynı şekilde burada olan kızı da Türkiye'de tatil yaptığı sırada bir adamdan hamile kalıyor ve mektupların sahibi olan torun böylece var oluyor. Büyükanne, kızı ve torununa kendisine verilen katı sevgisiz bir eğitim yerine onlarla ilgilenen sevecen anlamaya çalışan biridir. Fakat kızı ve torunu bunun asla kıymetini bilmeyecek sürekli tartışmaya odaklı gergin bir hal takılacak ve evlerden gidecektir. Kader, yasak aşk, kuşak çatışması, vefasızlık gibi konular çok güzel şekilde anlatılmıştır. (Sefa Ağca)
Yüreğinin Götürdüğü Yere Gitme Ey Torun: Gerçek aşkı bulduğunu sandığı bir kişiyle evlenip çok acele karar verdiğini çok geç anlayan bir ninenin torununa yaptığı samimi itirafların bir toplamı olan "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" kitabını Şahin Doğan'ın ısrarlı vurguları sonucu merak ettim ve okudum. Mektuplardan oluşan söz konusu kitapta, bir nine evlendiği kocasından çok uzun süre çocuk istese de, o buna yanaşmıyor ve "yüreğinin götürdüğü yere giden" kadın, tatilde tanıştığı kişiye aşık oluyor, sonrasında ise ondan bir çocuk sahibi oluyor. İşin garibi hem kadın hem de erkek başka kişiler ile evliler. Ancak ikisinin yüreği de bu yere gitmek istemiş ve sonuçta babası sandığı ama babası olmayan birine baba diyen bir kız evlat dünyaya gelmiş. O zamanlarda boşanmak büyük bir sorun ortaya çıkmadığı sürece imkansız olarak görüldüğü için kadın boşanmamış; ama bu, başkasını sevmesine ve onla çocuk yapmasına engel olacak bir durum da değilmiş. Sonuçta kızının gerçek babasını saklamış ve ona söylememiş. Ancak aldatılan koca bu kızın kendi çocuğu olmadığını anlasa da, ölene kadar ses çıkarmamış, ta ki ölümüne çok kısa bir süre kala kızının ellerinin aileden hiç birine benzemediğini söyleyerek bu durumu anladığını ortaya koymuş. Koymuş da sonuçta bir şey değişmiş mi orası ayrı. Dünyaya gelen bu kız, annesi tarafından olabildiğince serbest olarak yetiştirilmiş ve aşırı feminist biri olarak erkeklerin sadece çocuk yapımında yardımcı bir rolü olduğu, bunun dışında kadınların onlara ihtiyacı olmadığı düşüncesine kendisini inandırmış. Sonuçta o da Türkiye tatili sonrası hamile olarak annesinin yanına gelmiş. En azından kendi babası bilinirken, yeni doğacak çocuğun babası bile bilinmiyor. İşte bütün bu film sarmalında yaşlı ninenin kızı otuzlu yaşlarda ölüyor ve torunu ile baş başa kalıyor. Hem kendi evladının acısı hem de torununa tek başına bakma yükü ona çok ağır gelse de, bunu başarılı bir şekilde göğüslemeye çabalıyor. Torunu ergenliğe girmesiyle birlikte artık aradaki ilişki bayağı açılıyor ve torun okumak için başka bir şehre gidiyor. İşte yazılan mektuplar böyle bir durumda ortaya çıkıyor. Yaşanan hüzünlü ve yanlış şeyler, pişmanlıklar, duyguların yönlendirmesiyle yapılanların aktarımı da denilebilir söz konusu mektuplara. Bir ninenin yıllarca sakladığı ve artık dayanamayıp aktardığı bir mektup serisi. Söz konusu kitapta birçok bilgece söz, yorum ve bilgi yer almakta. Ergenlik, yaşlılık, aile baskısı gibi durumlar hakkında yerinde tespitler bulunmakta. Ancak başkasını aldatmanın hiç utanca sebep olmaması, hatta bunun üzerine toruna "yüreğinin götürdüğü yere gitmesi" tavsiyesi, sanki aynı yanlış yollardan bir daha geç emri gibi. Sonuç olarak okuması zevkli, ancak verdiği mesajın eksik olduğunu düşündüğüm bir kitap var burada. Sadece "yüreğinin götürdüğü yere gitme", Ey Torun, bunun yanında bilgin, aklın ve güvendiğin insanlara danıştıktan sonra istediğin yola git. Bu kitaptan yaptığım alıntıları bir arada görmek için tıklayınız: https://sametonurr.medium.com/y%C3%BCre%C4%9Finin-g%C3%B6t%C3%BCrd%C3%BC%C4%9F%C3%BC-yere-git-i%CC%87nceleme-ve-al%C4%B1nt%C4%B1lar-1a1079b19335 (Samet Onur)
Yaşlı bir kadının torununa yazdığı mektuplardan oluşuyor kitap.. Mektuplar benim için her zaman özel bir yere sahip.. Kişinin karşısındakine yüreğini dökmesi muhteşem bir duygu.. Karşılıklı konuşmada pek çok kez dinlemek yerine anlatmak isteriz. Sürekli bir konuşma çabası, Mektuplar öyle mi oysa.. Hem yüreğini dökersin ortaya , hem de karşındakinin yüreğinin sesini duyarsın.. Sözler kesilmeden, karşındakinden çekinmeden özgür bir yürek alışverişi.. bu kitapta tek taraflı duyuyoruz bu yürek sesini.. Yaşanmışlıkları ve yaşanmamışlıklarını torunuyla paylaşan, kimi zaman özeleştiri, kimi zaman tavsiyelerle torununa bu yolda ışık tutmaya çalışan bir kadının mektupları.. (Filinta)
Kitabın Yazarı Susanna Tamaro Kimdir?
Susanna Tamaro, İtalyan kent soylu bir ailenin kızı. Trieste'de 1957 yılında doğdu, Orvieto yakınlarında kedileri ve köpeğiyle birlikte yaşamaktadır. Zor bir çocukluk dönemi geçiren Tamaro, 18 yaşındayken, bir depreme tanık olur, 25 yaşındayken ölümcül bir hastalık geçirir ve 27 yaşında yazmaya başlar.
Her başarıya ulaşmış yazarın yaşamış olduklarını o da yaşar. İlk denemelerinde başarısız olur ama bunlara aldırmadan yoluna devam eden Tamaro “Tek Bir Ses İçin” adlı kitabıyla büyük ses getirir. ”Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı bu eser de ona daha büyük bir ün kazandırır. (Bu kitap aylarca İtalya'da liste başı olmuştur.) Genelde günlük ya da mektuplar şeklinde yazar. Olayları birinci ağızdan anlatır. Eserlerinde hep bir hüzün vardır. Kahramanları genellikle ölümün eşiğine gelmiş ama bu durumu kabullenmiş; hayatta aradığını bulamamış insanlardır.
Susanna Tamaro Kitapları - Eserleri
- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
- Kitaplardan Korkan Çocuk
- Yüreğimin Sesini Dinle
- Kökler, Yollar ve Yitik Benler
- Anima Mundi
- Luisito: Bir Sevgi Öyküsü
- Sonsuza Kadar
- Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum
- Tek Ses İçin
- Kaplan ve Cambaz
- Her Melek Korkunçtur
- Aklı Bir Karış Havada
- Düşünen Bir Yürek
- Büyülü Çember
- Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar
- Yanıtla Beni
- Rüzgar Ne Diyor
- Tombul Yürek
- Ulu Ağaç
- Her Sözcük Bir Tohumdur
- Bakışınla Aydınlanır Dünya
- Büyük Bir Aşk Hikâyesi
- Sessizlik Bir Erdemdir
- Var Olan Ada
- Tobia ve Melek
- Atla, Bart!
- Eve Doğru
- Rüzgar Ne Diyor
Susanna Tamaro Alıntıları - Sözleri
- Benim için gerçekten her kitap son kitaptı. Sonuncuydu çünkü ufka baktığımda hiçbir şey göremiyordum, belki de yazmanın bıraktığı yorgunluk ve halsizlik içindeydim; öte yandan- belirişi ve işlenişiyle- her kitabın çevresinde bir mucize halesi oluyordu. Bilindiği üzere mucizenin, buyrukla yaratılması mümkün değildir. (Her Melek Korkunçtur)
- O ekim ayında, bir parçam- umut etmiş, hayal kurmuş olan parçam- bütünüyle ölmüştü. O günden sonra artık onunla birlikte yaşamayı öğrenmem gerektiğini biliyordum. Belki bir süreliğine gizli tutabilirdim ama sonra güçlü çürüme kokusu gerçek durumumu başkalarına da açık edecekti. (Her Melek Korkunçtur)
- "Uyku sırları ortaya çıkartıyor." (Rüzgar Ne Diyor)
- (...) "Eh, en azından senin bir sürü kardeşin var." "O kadar çok olunca yok sayılır. Zaten artık yoklar." "Nereye gittiler?" "Derin donduruculara herhalde." O anda yeniden utanç yüklü bir sessizlik oldu. Bart, Zoe'nin akrabasını yemiş olma olasılığını düşündü. (...) (Atla, Bart!)
- Sakin, korunaklı ve ufuksuz. Kesinlikle benden, senden daha iyi yaşayacaklardır ama hayat gerçekten o mudur? Bu, arzu duyulacak bir yaşam mıdır? Ölüm döşeğinde "Bu olağanüstü bir serüven miydi?" diye sordurabilecek bir yaşam mıdır? Yoksa bir yaşam putu mudur? Gizemi olmayan —ve bununla karşılaşma hevesi taşımayan— hayat bitmek bilmeyen esnemelerden başka nedir ki? (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Gerçekte insan hayatı nedir? İki karanlık arasındaki ışıklı bir yarılmadır... Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? (Var Olan Ada)
- Düzen ve saygı bizi hayvanlardan ayıran biricik değerlerdi. (Rüzgar Ne Diyor)
- Sözcüklerin arkasında sözcükler gizlidir, ama sessizliğin içinde "herhangi bir şey" yuvalanmış olabilir. (Rüzgar Ne Diyor)
- Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Ansızın kollarını göğe doğru kaldırdı, ellerini bir orkestra şefi gibi sallayarak şöyle dedi: " Ve sonra hayata şükrediyorum! Ağaçlara, çuha çiçeklerine, boraya, üveyiklere ve serçelere, çocuklara, otlara şükrediyorum ve tümünü kutsuyorum! Çünkü her şey kutsaldır ve bir lütuftur." (Her Melek Korkunçtur)
- ‘Eğer’ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır. (Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar)
- Demekle yapmak arasında uçurumlar var. (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)
- Sonra, belki de ölmeden bir an önce, hayatımızı bir an için seyredeceğiz ve gerçekten bizim olan, gerçekten dolu geçen anların farkına varacağız;bunlar belki de bir çiçeğe bakarak,bir ağacın biçimini seyrederek,yanımızdan geçen bir çocuğun başını okşayarak zaman yitirdiğimiz anlar olacaklar. (Her Sözcük Bir Tohumdur)
- “ Bilgelik dolu yazılara bakarsanız işin hoş yanı da sürprizlerdir ama hele bunu gerçekte yaşayın da görün. “ (Tombul Yürek)
- Bir hayvan neydi gerçekten? Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- "Gitmek ya da gitmemek, beslediğin ateşe bağlıdır." "Ateş beslenir mi?" "Yakıp yok eden buz gibi bir ateş vardır, bir de sıcak, yeniden yapan bir ateş. Her ikisi de bizim yüreğimizdedir. Hangisinin alevleneceğine biz karar veririz." (Kaplan ve Cambaz)
- "Gerçek yüzlerini en baştan gösterseler, büyük bir olasılıkla hiçbir zaman evlenemezler." (Anima Mundi)
- "Boşuna yaşadım, ölümümde boşuna olacak " (Tek Ses İçin)
- "Her şeye içine girmeden yukarıdan bakabilmenin ne güzel olacağını düşündü." (Rüzgar Ne Diyor)
- “Kovalayandan kaçarım, kaçanı kovalarım.” (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)
Editör: Nasrettin Güneş