dedas
Turkcella

Yolları Çatallanan Bahçe - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yolları Çatallanan Bahçe kimin eseri? Yolları Çatallanan Bahçe kitabının yazarı kimdir? Yolları Çatallanan Bahçe konusu ve anafikri nedir? Yolları Çatallanan Bahçe kitabı ne anlatıyor? Yolları Çatallanan Bahçe PDF indirme linki var mı? Yolları Çatallanan Bahçe kitabının yazarı Jorge Luis Borges kimdir? İşte Yolları Çatallanan Bahçe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.05.2022 00:00
Yolları Çatallanan Bahçe - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jorge Luis Borges

Çevirmen: Fatih Özgüven

Orijinal Adı: The Garden of Forking Paths

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı: 159

Yolları Çatallanan Bahçe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Okurunu hiç durmadan çatallanan yollardan geçirerek zihinlerdeki en garip ve güzel bahçelere ulaştıran Jorge Luis Borges’ten 18 kısa hikaye ve Andre Maurois’in Borges sunusu... Labirentler, serüvenci gençler, casuslar, yazarlar, "tasarım harikası" gezegenler, alçaklık hikayeleri anlatan alçaklar, katillerini bekleyen katiller: "Borges dünyası"ndan, Maurois’in deyişiyle "tinsel vatanı olmayan" Borges’in dünyasından, dünyaya ve "ötesi"ne ilişkin yansımalar.

Yolları Çatallanan Bahçe Alıntıları - Sözleri

  • Ötekiler ‘hiç kimse’ olduğunu farketmesinler diye ‘başka birisiymiş gibi yapma’ alışkanlığını sezgisel olarak iyice geliştirmişti (…)
  • onlara bir öğüdüm var: Korkunç bir işe kalkışan kişi bunu çoktan tamamlayıp bitirmiş olduğunu düşlemeli, geçmiş kadar geriye döndürülemeyecek bir gelecek olduğu düşüncesini kendine kabul ettirmeli.
  • Sonra, insanoğlunun başına gelen her şeyin, tam ama tastamam şimdi’de geçtiğini hatırladım. Yüzyıllar geçiyor ve yalnızca şimdiki zaman’da oluyor her şey; havada, yerin ve denizin üzerinde sayısız insan var, ama gerçekte, olup biten her olay bana oluyor...
  • Pek de farkına varmadan, geçmişin zamanın asıl dokusu olduğunu anladı; zamanın hep geçmişe dönüşmesi de bu yüzdendi.
  • Ne kadar bölük pörçük de olsa, hâlâ Borges’im.
  • Kimi kereler, çözülmeyeceğinden emin olarak, eserlerinin şurasına burasına itiraflar serpiştirdi; Richard, kendinde birden fazla kişinin barındığını söyler; İago, “Olduğum kişi değilim ben,” gibi garip sözler sarfeder. Varoluşun, rüya görmenin ve oyun oynamanın temelde aynı şeyler olması ona nice unutulmuş dizeler esinlemiştir.
  • Belki de Schopenhauer haklıydı; ben bütün öteki insanlarım, her insan bütün insanlardır.
  • İnsanın birinden nefret etmek ya da birini sevmek için sonsuz sayıda nedeni olabilir
  • Bu sözleri şu bilgimle bağdaştırıyorum: Süfiler Tanrı’da yitip gitmek için kendi adlarını ya da Tanrı’nın doksan dokuz adını, anlamsızlaşıncaya kadar tekrarlar. Bu yoldan gitmek istiyorum. Belki de ancak tekrar tekrar aklıma getirmek yoluyla Zâhir’i tüketip bitireceğim sonunda. Belki de o paranın ardında Tanrı’yı bulacağım.
  • İçinde hiç kimse yoktu onun; yüzünün (o günlerin kötü portrelerinde bile başka hiç kimseye benzemeyen yüzünün) ve bol bol sarfettiği akla hayale sığmaz, fırtınalı sözcüklerin ardında yalnızca bir parça soğukluk ve başka hiç kimsenin görmediği bir düş vardı.
  • Tlön’deki okullardan biri, işi, zamanı reddetmeye kadar vardırır; gerekçe olarak şimdiki zamanın belirsiz olduğunu, geleceğin ‘şimdi’de varolan bir umuttan, geçmişinse ‘şimdi’de varolan bir anıdan başka gerçekliği olmadığını öne sürer.
  • Clementina Villar, Haziran’ın altısında Güney’deki mahallenin göbeğinde ölmek aykırılığında bulundu. Yüreğim Arjantinlilere özgü tutkuların en içteni olan züppelikle dolup taşarak ona âşık olduğumu ve ölümünün beni gözyaşlarına boğduğunu açıkça söyleyeyim mi dersiniz? Okur bunun çoktan farkına varmıştır belki de.
  • Bütün dünya zaten bir labirentken kendine ne diye labirent yaptırsın?
  • Gör artık, bizim gözlerimizle körleşmeden gözlerin. —RUPERT BROOKE

Yolları Çatallanan Bahçe İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Borges okumak yoruyor. Kitaba dair aldığım notları karıştırıyorum. Üç A4 kâğıdının ön yüzü, aldığım notlarla dolmuş vaziyette. Arka yüzleri ise bir takım anlamsız fatura bilgileri ile dolu. Her bir öykünün başlığını yazarak öykülere dair düşüncelerimi not almışım. Notlar, bu haliyle kitaptan daha karmaşık ama çözümlemem şart. Kimi öykü başlıklarının notları oldukça fazla sanırım onlara yoğunlaşmış olmamın yanı sıra pek muhtemel bir ihtimalle de beğenmiş olduğumun sonucuna varıyorum. Komedinin üzerinde dumanı tütmekte olan çayımı yudumlamak üzere alıyorum bir diğer yandan notları incelemeyi de elden bırakmamaya özen gösteriyorum. Kırmızı kalemle (… VI. Cildi mutlaka oku!) özensizce alınmış bir not gözüme ilişiyor, aceleyle yazılmış olduğundan başları pek anlaşılmıyor. Bir düşüncenin beni rahatsız ettiğini hissediyorum. Notları bir kenara bırakarak hızlıca hazırlanmaya koyuluyorum. Üstümü aceleyle giyinip portmantoda asılı duran paltomla şapkamı üzerime geçirerek kendimi dışarıya atıyorum. Hızlı adımlarla yol alırken bir düşüncenin verdiği rahatsızlıkla bölük pörçük hatıralar zihnimde vuku buluyor. Hava oldukça soğumuş, sokak lambalarının yeterince aydınlatamadığı beton yığınlarını döverek ilerliyorum, paltomun altına gizlenmiş olan saatim oldukça geç bir vakti işaret ediyor, umarım şehir kütüphanesi kapanmamıştır diye söylenirken ağzımdan çıkan dumanla nedense havanın soğukluğunu, kendisine kanıtlamış olduğumun düşüncesine kapılıyorum. Girişteki görevli kimliğimi istiyor, çıkarıp hemen masaya bırakıyorum. Merdivenlere koşarken arkadan bir ses hızımı yavaşlatmama neden oluyor. Bu ses, görevliden bir uyarıyı hatırlatıyor bana; “Bayım yalnızca on dakikanız var!” On dakika! Lanet olsun, çok az bir süre, mümkün değil yetiştiremem ama bugün mutlaka bu kitabın detaylarına erişmem gerek… Üç dakikanın sonunda kitabı buluyorum, almama da müsaade yok. Sayfaları hızla çeviriyorum, bir alıntı dikkatimi çekiyor. “Allah da onu yüzyıl ölü bıraktıktan sonra dirilterek, “Ne kadar zaman kaldın?” diye sormuş, o da, “Bir gün, belki daha az,” demiş.” Bir başka yerde, geçmiş, zamanın asıl dokusu olduğunu; zamanın hep geçmişe dönüşmesinden kaynaklandığı yazıyor. Bunun gibi neredeyse üç bin cümle filan okuduktan sonra merakımın git gide arttığını, daha fazla hatta daha başka bilgilere erişme arzusuyla yanıp tutuştuğumu fark ediyorum. Kitap bitti içimi bir huzur kapladı ama öte yandan girişteki görevli beni bekliyordu, aşağıya inerken görevliye ne diyeceğimi, nasıl özür dileyeceğimi düşünüyorum. Mahcup bir gülümsemeyle başımı sallıyorum, görevli, gayet ilgisiz, “Bayım sanırım aradığınız kitabı bulamadınız, yanlış anlamayın ama buna çok memnun kaldığımı itiraf etmek durumundayım. Öyle ki acelenizden bugün geç çıkacağımı düşünüyordum.” gibi bir şeyler söyleniyordu ama benim zihnim durmuş vaziyette, şok haliyle saatime bakıyorum. Bir cildi bitirmiş olmama mukabil sadece sekiz dakika geçmişti. Girişte görevli kimliğimi istiyor çıkarıp hemen masaya bırakıyorum. Merdivenlere koşarken arkadan bir ses hızımı yavaşlatmama neden oluyor. Bu ses, görevliden bir uyarıyı hatırlatıyor bana; “Bayım yalnızca on dakikanız var!” On dakikanın yetmeyeceğini düşünüp gerisin geri dışarı çıkıyorum. Evden ayrılırken ki acelemin yerini sakinlik alıyor. Hafiften çiseleyen yağmurda yürümeye başlıyorum. Türlü türlü düşüncelere dalarken evden neden çıkmış olduğumu dahi unutuyorum. Sahi şu an neredeydim, sokaklar ıssızlaşmaya, sesler azalmaya başlarken birden bir bağrış kopuyor, adeta geceyi korkutuyordu bu ses, ardından da bir silah ateş alacaktı. İstemsizce garip seslere doğru yol alıyorum, adımlarım yavaşlamaya, kalbimin gümbürtüsü ıssız gecede duyulmaya başlıyor, yerde paltolu bir adam yüzükoyun yatıyor, hemen biraz ötesinde bir başka adam elinde silah hayretle etrafı süzüyor, adamın cinayeti işlemiş olmaktan çok, yaptığı işin anlamsızlığına yandığını hissediyorum. Eli silahlı adam beni fark edince koşarak uzaklaşıyor. Ne yapacağını bilmez vaziyette yerde yatan adamı paltosundan tutarak çeviriyorum, çevirmemle sıçramam bir oluyor. Yerde yatan adam benim! Zaman sayısız geleceğe doğru hiç durmamacasına çatallanıyor. Bunlardan birinde ise ben ölüyordum. Komedinin üzerinde dumanı tütmekte olan çayımı yudumlamak üzere alıyorum bir diğer yandan notları incelemeyi de elden bırakmamaya özen gösteriyorum. Bir düşünce zihnimi deliyor adeta. Belli bir duruma ilişkin bir ayrıntıyı önceden kestirmenin, onun gerçekleşmesini önlemek demek olduğu sonucuna varıyorum ve bilgisayarımı açıp inceleme yazmaya koyuluyorum. Ama şu an okuduğunuz ise bir öykü! (Ufak bir ek açıklama : Öncelikli olarak Borges gibi yazmaya çalıştığımı belirtmek isterim. Bir nesneye (ben ciltli kitabı seçtim) gizem katarak, onun gizemini çözmesi için okuyucuya tahminler üretebilmesi özelinde ipuçları vererek ya da şimdi ne olacak gibi sorular sormasını sağlayarak dolaylı bir öykünme çalışması denebilir buna. Gerçek üstülüğü yansıtmaya çalışırken gerçekliğin soğuk tarafını hissettirmek istedim. Zamansal salınımlar oluştu mu hiç bilmiyorum. Dilinin ne kadar çekici olduğunu yansıtmak ayrıca öykümsü inceleme ile onun yazısının örneklemesi gibi olsun istedim. Konu kitaptan bağımsız ama kimi alıntılarla ve öykünme ile okuyucunun neyle karşı karşıya kalacağına dair bir fikri oluşabilir. Belki oldu belki olmadı ama ben büyük keyif aldım.) (Anıl)

"Yüzyıllarca zaman geçiyor ama şimdide oluyor herşey" Çok hareketli bir macera filmi heyecanıyla okuyacağınız bir eser! Casus olmaya zorlanan ve bundan nefret eden bir adamın maceraları. (Mehtap Yılmaz)

x: Hər bir mümkün hadisə üçün yaradılan paralel kainatlara dair Borges hekayəsi. Bir az baş qariştiran, zaman ve mekanla əlaqəli bir kitabdi. Bəzi yerlərdə men ne oxudum deye bilərsiz. Amma sakit başla oxusaz, əla kitabdi. (Xəyalə Əliyeva)

Yolları Çatallanan Bahçe PDF indirme linki var mı?

Jorge Luis Borges - Yolları Çatallanan Bahçe kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yolları Çatallanan Bahçe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jorge Luis Borges Kimdir?

Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo veya bilinen adıyla Jorge Luis Borges (d. 24 Ağustos 1899 - ö. 14 Haziran 1986), Arjantinli öykü ve deneme yazarı, şair ve çevirmen. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerindendir ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlüdür.

Borges, 24 Ağustos 1899 tarihinde Buenos Aires'te doğdu. Babasının annesi İngiliz olduğu ve evde iki lisan birden konuşulduğu için daha çocukken her iki lisanı da çok güzel konuşabiliyordu. Oğluna satranç tahtasında Zeno'nun paradoksunu öğreten Jorge Guillermo Borges avukat ve psikoloji öğretmeniydi. Evlerinde Borges'in muhayyilesini sürekli olarak işgal edecek bir bahçe ve kütüphane vardı.

Babasının görme yetisinin azalması üzerine, aile tedavi için I. Dünya Savaşı'ndan önce (1914) Cenevre'ye taşındı. Burada kaldıkları süre boyunca Borges Calvin Koleji'ne devam ederek, Lâtince, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé'in eserleriyle bu sırada tanıştı. Schopenhauer'a olan sevgisi ve Walt Whitman'ı keşfetmesi de Cenevre'deyken başladı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya'ya taşındı. Borges artık yazar olmaya karar vermişti, babasına 1870'lerde geçen bir roman yazmaya yardım ediyordu. Birkaç edebi gruba girme çalışmasından sonra, kendine akıl hocası buldu: Endülüslü şair Rafael Cansinos-Asséns. Onun etkisiyle kendisini "ultraistler" grubundan saymaya başladı ama kısa zamanda aidiyet hissinden sıkılarak kimseye bağlı olmadan birşeyler yapmaya çalıştı. Denemelerle ve şiirle pasifizm, anarşi, Rus devrimi gibi bâzı şeyleri övdüğü, genel düşüncelerini dile getirdiği iki kitap yazdı. Ama sonra yazdıklarından utanarak, her iki kitabı da İspanya'dan ayrılmadan önce imha etti.

1921'de ailesiyle Buenos Aires'e geri dönmesinden sonra, babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz'in düşüncelerinden etkilenmesi, düşüncenin yeni yollarına yönelmesine neden oldu. Fernandez'in düşünceleri Schopenhauer, Berkeley ve Hume'ün bir yansıması idi. Edebi stili ekzantrik ve düşünce tarzı karmaşıktı. Borges'e en büyük etkisi her şeye kuşkuculukla bakmasını sağlamasıdır.

1923'te ilk kitabı olan Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires)'i çıkardı. 1924-1933 arası Borges için oldukça heyecan verici bir zamandı. Bu dönemde pek çok yazısı ve şiiri basıldı. Luna de Enfrente 1925'te, San Martin Defteri (Cuaderno San Martin) 1929'da basıldı. 1933-1934 yıllarında Critica'da Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia universal de la infamia) yayımlandı. Bu öykü dizisi, önceden basılmış bâzı hikâyelerden alınan karakterler ve fikirler üzerine yeniden hikâye yazmakla oluşmuştu. Gerçeği ve hikâyeyi harmanladığı bu hikâyeler gerçeküstü bir otantizm taşıyorlardı. Daha sonraları bu tarz "büyülü gerçekçilik"in ilk örneklerinden sayılacaktı. Ama onun asıl kariyeri 1935'te yazdığı "Borges stili"nin ilk örneği denilen, hayâli bir romanı eleştirdiği Al-Motasim'e Bir Bakış isimli öyküsüdür. 1936'da denemelerini topladığı "Sonsuzluğun Tarihi Historia de la Eternidad" basıldı. Bu sırada maddi sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937'de Belediye Kütüphânesi'nde çalışmaya başladı. Kütüphânedeki işi hafif olan yazar, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslar arası örneklerini İspanyolca'ya çevirerek geçirmiştir. Virginia Woolf'un ve William Faulkner'ın kitapları İspanyolcaya ilk kez bu dönemde Borges tarafından kazandırılmıştır. Yaratıcılığını kaybetmekten korkan Borges, eşşiz bir eser yazmak istedi ve Pierre Menard, Don Quixote'un Yazarı'nı kaleme aldı. Ardından da Tlön, Uqbar, Orbis Tertius geldi. Her iki hikâye Victoria Ocampo'nun Sur edebiyat dergisinde yayınlandı. Bunların başarısının verdiği motivasyonla Babil Kütüphanesi'nin çalışmalarına başladı. 1941'de bu öykülerin toplandığı Yolları Çatallanan Bahçe basıldı. Aynı hikâyeler toparlanarak Artifices'e eklendi ve ve 1944'de Ficciones adıyla yeniden basıldı. 1942'de "Bustos Domecq" takma adı altında Adolfo Bioy Casares ile birlikte polisiye hikâyeler dizisi olan Don İsidro İçin Altı Problem'i yazdılar. Felsefe, gerçekler, fantazi ve gizemleri harmanladığı bu yeni öykülerin yanında, El Hogar'da anti-semitizmi, faşizmi ve nazizmi eşeltiren politik makaleler de yazıyordu. Bu makalelerle oldukça tanındı. 1946'da Juan Peron'un iktidara gelişiyle, kütüphânedeki işinden atıldı. Bu işten atılma onun için bir tür kurtuluş olmuştu, çünkü hem Arjantin'den Uruguay'a kadar pek çok yeri gezip, Budizm'den Blake'e kadar pek çok konuda seminerler veriyor, hem de iyi para kazanıyordu. Ama ailesi Peron'un baskıcı rejiminde zor günler geçirdi, annesi ve kız kardeşi hapse girdi. 1949'da ikinci önemli kısa hikâyeler kitabı Alef (El Alef)basıldı.

1955'de Peron devrilince Borges hayâlindeki meslek olan Arjantin Ulusal Kütüphânesi Müdürlüğü'ne getirildi. Ailesinden gelen hastalık nedeniyle görme bozukluğu çeken Borges bu dönemde görme yetisini tamamen kaybetti. "Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" diyerek bu gerçeği kabullenmiştir. (Umberto Eco unutulmaz romanı Gülün Adı'nda yer alan ana karakterlerden kör kütüphaneciyi Borges'ten esinlenerek oluşturmuştur.) 1956'da Buenos Aires Üniversitesi'nde İngiliz ve Amerikan edebiyatı profesörlüğüne atandı ve 12 yıl bu görevi yürüttü. 1961'de Samuel Beckett'le birlikte Uluslararası Yayımcılar Ödülü'nü (Formentor Ödülü) kazandı. Bu ödül ona gecikmiş bir uluslararası ün kazandırdı. Gözlerinin görmeyişini şiire yönelerek telâfi etmeye çalıştı. 1970'li yıllarda ABD'de çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1973'te Peron geri dönünce, görevinden istifa etti. Ders vererek ve yolculuk yaparak geçirdiği zamanın meyvesi 1975'te basılan toplama hikâyelerin olduğu Kum Kitabı (El libro de arena) oldu. Dünya gezilerinin sonucu ona eşlik eden Maria Kodama'nın resimlerini çektiği yazılarını ise kendi yazdığı Atlas(1984)'la sonuçlandı.

Zannedilenin aksine, Nobel ödülünü alamadan 87 yaşında, 14 Haziran 1986'da Cenevre'de karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.

Jorge Luis Borges Kitapları - Eserleri

  • Kum Kitabı
  • Alçaklığın Evrensel Tarihi
  • Sonsuz Gül
  • Alef
  • Ficciones
  • 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler
  • Ölüm ve Pusula
  • Brodie Raporu
  • Yedi Gece
  • Atlas
  • Düşsel Varlıklar Kitabı
  • Yolları Çatallanan Bahçe
  • Sonsuzluğun Tarihi
  • Yaratan
  • Şifre
  • Rüyalar Kitabı
  • Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği
  • Olağanüstü Masallar
  • Borges Sekseninde - Sohbetler
  • Öteki Soruşturmalar
  • Borges ve Ben
  • Şu Şiir İşçiliği
  • İngiliz Edebiyatına Giriş
  • Gölgeye Övgü
  • Tartışmalar
  • Evaristo Carriego
  • Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece
  • Altın ve Gölge
  • Xewn ü Xeyal
  • Bustos Domecq Vakayinameleri
  • The Story from Rosendo Juarez
  • The South
  • Alef

Jorge Luis Borges Alıntıları - Sözleri

  • Hayat ölümsüz olmayacak kadar fakirdir aslında. (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Xew dûrketina ji dinyayê bû. (Xewn ü Xeyal)
  • mantık denen şey bir deliliktir.. (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • ... beni derinden ilgilendiriyor, ama -nasıl söyleyeyim?- vazgeçilmez gelmiyor bana. (Ficciones)
  • ...Sonsuzluk daha bereketli 1icattır. Akla mantığa sığmaz oluşu doğrudur ancak sıradan zamanın akışı da öyle değil midir zaten? Sonsuzluğu inkar etmek, şehirlerle, nehirlerle, şenliklerle yüklenmiş yılların topyekün ortadan kalktığını farz etmek, onların topyekûn kurtarıldığını hayal etmek kadar, hatta ondan daha az inandırıcıdır... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Müslüman inanışına göre, Allah akıl melekesine sahip üç tür varlık yarattı: Nurdan yaratılmış Melekler; ateşten yaratılmış Cinler (tekil hali 'Jinnee' ya da 'Genie') ve topraktan yaratılmış İnsanlar. Cinler, Adem'den binlerce yıl önce, siyah, dumansız bir ateşten yaratıldılar; beş sınıfa ayrılırlar. Bunların arasında iyi ve kötü Cinler ile erkek ve dişi Cinler'i görüyoruz. Evrenbilimci El-Kasvini, "cinler şeffaf bedenli hava hayvanlarıdır, kılıktan kılığa girebilirler" diyor. Kendilerini ilk önce bulut ya da kocaman sütunlar olarak gösterebilirler; ama biçimleri yoğunlaştığında, belki bir insan, bir çakal, bir kurt, bir aslan, bir akrep ya da bir yılan biçiminde görünür olurlar. Bazıları gerçek mümin, diğerleriyse sapkın ya da dinsizdirler. (Düşsel Varlıklar Kitabı)
  • Biri dedi ki: Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin. (Ölüm ve Pusula)
  • Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. (Kum Kitabı)
  • "Hiç aklımda olmadan, böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmeden, inzivaya çekildim. Bir tutukluya dönüştüm, bir hücreye kapandım, ve şimdi anahtarı bulamıyorum; kapı açık da olsa çıkmaya korkacağım." (Öteki Soruşturmalar)
  • Belki de yoksul, ilkel yaşamlarının tek serveti kindi ve bu yüzden kinlerini biriktiriyorlardı. Hiç farkında olmadan birbirlerinin kölesi olup çıktılar (Brodie Raporu)
  • . Şimdi istediğim şey barış, düşüncenin ve dostluğun hazzı. Ve çok hırslı görünse de sevme ve sevilme duygusu. ... (Borges ve Ben)
  • ... ne bir söz, ne bir özlem, ne de bir anı, hiçbir şey bize dokunmadığında biz çoktan ölmüşüzdür. Ben ölü olmadığımı biliyorum. (Altın ve Gölge)
  • Oscar Wilde, insanın, hayatının her anında, olmuş olduğu her şey ve olacağı her şey olduğunu yazar. (Atlas)
  • . Bir kitap, fiziksel nesneler dünyasında fiziksel bir nesnedir. Bu bir dizi ölü semboldür. Ve sonra doğru okuyucu gelir ve kelimeler daha doğrusu kelimelerin ardındaki şiir, çünkü kelimelerin kendisi sadece semboldür, canlanır ve kelimenin yeniden dirilişini yaşarız. ... (Şu Şiir İşçiliği)
  • ...ilahi iyilik kötülüğü tüketti, sonsuz hayat ölümü, güzellik sefaleti eritti içinde... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • "Dante, bir tanrı bilimci, inançlı, erdemli bir insan olarak günahkarları mahkûm ediyor ama duygusal olarak ne mahkûm ediyor ne de bağışlıyor" (La poesia di Dante, 78) (Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği)
  • Kipling'in yazdığı herhangi bir sayfada ki onun eserlerinde tüm Hindistan ve bir şekilde tüm yerküresinin özeti bulunduğundan... (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • Bradley, şimdiki anın, bize doğru akmakta olan geleceğin, geçmişin bağrında parçalanıp dağıldığı an olduğuna inanır; başka bir deyişle, var olmak, yok olup gitmekte olan bir var oluştur; ya da Boileau’nun özleme kapılmadan dediği gibi: ‘Le moment où je parle est deja loin de moi.’ [Konuşmaya başladığım an, daha şimdiden uzak benden.] (Atlas)
  • "Yaşadığımız dünya bir yanılgı, gülünç bir yanılsamaydı." (Alçaklığın Evrensel Tarihi)
  • Geçmişimin maskelerinden kurtulacağım, ölüp tamamen unutulunca. (Atlas)

Yorum Yaz