Yılkı Atı - Abbas Sayar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yılkı Atı kimin eseri? Yılkı Atı kitabının yazarı kimdir? Yılkı Atı konusu ve anafikri nedir? Yılkı Atı kitabı ne anlatıyor? Yılkı Atı PDF indirme linki var mı? Yılkı Atı kitabının yazarı Abbas Sayar kimdir? İşte Yılkı Atı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Abbas Sayar
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754374063
Sayfa Sayısı: 112
Yılkı Atı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1971 TRT Roman Başarı Ödülü sahibidir. "Güçlü, hırslı bir at kişnemesi ovanın dört bir yönüne dağıldı. Dağınık düzen otlayan sekiz on at başlarını kaldırdılar ve kulaklarını diktiler. (...) İçlerinde güçlü kuvvetlileri vardı. Kimi kahra uğramış zavallı, kimi yılkının alışığı..."
Hesaptan düşülmüş, defterden silinmiş Doru Kısrak'ın yılkıya bırakılma öyküsüdür. Kışın dağda, belde başının çaresine bakacak, çıplak tabiatla savaşacak, ömrü olur da bahara yılkıdan sağ dönerse, o zaman ona bir iş düşünülecektir.
Halk dilinin zengin kelime ve deyimleriyle işlenerek, şiirsel bir anlatımla ölümsüzleştirilmiştir.
Yılkı Atı Alıntıları - Sözleri
- Her işin ivazsız olanı güzeldir. Huzur ve mutluluk ivazsızlıktan doğar.
- Her işin çıkarsız olanı güzeldir. Huzur ve haklı mutluluk çıkarsızlıktan doğar.
- güzel günler tez unutulur.
- Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör...
- ‘İstedim bir atım olsun. Olmadı.’
- Oğlum paranın açmadığı kapı gördün mü hiç..
- nerde hak bilen?
- İstedim bir atım olsun. Olmadı.
- "Ulan şu hayvan milleti insandan akıllı."
- Yok, düşünmüyor duygulanıyordu. Duyguları atla ilgili anılarla karışıyordu. Yarım yarım kesiliyordu duygular. Yarım yarım bölünüyordu anılar....
- Yarım yarım kesiliyordu duygular. Yarım yarım bölünüyordu anılar...
- Bilmiyordu nereye gideceğini... Gidiyordu yalnız...
- Oğlum, paranın açmadığı kapı gördün mü hiç?
- “Yüreğine bıçak bıçak acı dağılıyordu.”
- Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör.
Yılkı Atı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir solukta okuyuverdim; mis gibi eser. Böyle ünlü eserleri okumakta geciktiğime kızıyorum da hangi birine kızayım. Teker teker ilerliyoruz işte. Cengiz Aytmatov'un Elveda Gülsarı'sı geldi aklıma. Tek benzerlikse "at"ın ön planda olması. Güzel, gerçeğimsi bir hikaye. (Gerçeğimsi?) Halk söyleyişine yer vermesi açısından da gayet güzel. (Evet, bunları söylemek de bana düşer a! Hehe!) Abbas Sayar'ı çok merak ediyordum. Üslubu ile tanıştığım için mutluyum. Dili oldukça sade, anlatımı fazlasıyla akıcı. Okudukça görüyorum ki her yazar, her eser birbirinin parçası. Okumak bir dünya kurmak demek. Okuduğumuz her kitapla dünyamızın bir kısmı yerine oturuyor. Tamamlanıyor bir şeyler. Beğendim! (Çiğdem)
Siyah İnci Romanının Türk versiyonu gibi geldi. Başarılı bir çalışma olmuş. Okurken İbrahim Ağa'ya çok sinirlendim. Karakterler müthiş.Bir atın gözünden anlatılanlar. Verilmek istenen mesaj: Bu dünyada insanoğlu nankördür. Rüzgâr nereye eserse oraya yönünü çevirir. Kim eline daha fazla para verirse onun kulu kölesi olur. Başkasının malına mülküne göz diker. Kendi önünden yemeyi bırakıp başkasının tabağına da dalar. Köylünün sırtından geçinenler her devirde vardır. Onları iki güzel sözle kandırır iki bahşiş verir ve sonra onları emrine alarak sırtını onlara yaslar. Kültürümüzden örnekler var. Kitap için puanım: 7/10 (Radikalizmin Mistik Önderi)
Herkese selam... Orta Anadolu’nun küçük bir köyünde geçen öyküde, Üssüğünoğlu İbrahim adında bir ağanın, zamanında çok faydasını gördüğü, itibarına itibar katan ama güçten kuvvetten kesilip beli bükülünce gözden çıkarılarak yılkıya (doğaya) salınan Doru atın macerası anlatılır. Köylerdeki özümsenememiş müslümanlıktan, ‘el alem ne der?’ bakışından, insanların kötü gün dostu olmayışından, maddecilikten, vefasızlıktan, menfaatten, gösterişten, yoksulluktan, çaresizlikten bahsedilir. Hayvanlara çektirilen eziyetten, hiçbir şeyi mükafat beklemeden yapamayan insanlardan yakınılır. Sayar; yılkıya salınan atların duygularını, -Doru Kısrak gözünden- açlığa, korkuya, doğaya karşı verdikleri mücadeleyi şairane bir üslupla biraz da Yaşar Kemal havasında çok doğal betimlemelerle önümüze sofra gibi serer. Sayfa sayısını da göz önünde bulundurursak tek oturuşta bitirilebilecek bir akıcılığa sahip. Yer yer gözlerinizi dolduracak olan edebiyatımızın bu değerli eserini okumayı ertelemeyin. Harika bir Anadolu manzarası seyretmek isteyen herkese tavsiye, dostlara emir... DEVAMI SPOİLER İÇERİR! Zamanında Doru Kısrak’ın annesiyle kasabaya gider İbrahim, köylüler atlarını birkaç gence emanet eder ve pazara gider. Gençler, ‘’Gelin bir hayır işi edelim, şunların gönülleri hoş olsun’’ diyerek Doru atın annesini prangaya alırlar... Böyle bir serüvenin eseridir Doru Kısrak... ‘Üssüğünoğlu İbrahim, öyle sever ki evlatlarından ayırmaz tayını. Diğer hayvanların rızkından kısar, ona yedirir, beli incinir, boy atmaz diye binmeye kıyamaz. Doru Kısrak’ı tutan bir at yoktur bu bölgede. Nice yarışmalarda nice birincilikler alır Doru at. Nice talipler çıkar nice pahalar biçilir, zırnığa köle olsam tek atımı yine satmam der ağa. Yıllar geçer, Doru Kısrak’ın annesi ölür. Doru da, ceylan gibi bir tay doğurduktan sonra iyice güçten kuvvetten kesilmiş, yürüyecek dermanı bile kalmamıştır artık. Üssüğünoğlu’nun yığdığı saman; atı, eşeği bahara çıkarmaya bile yetmeyecektir. İbrahim ağanın başkalarına hava atabileceği bir at da değildir artık o. Ağa uzun uzun düşünür, atalarının yaptığını yapmaya karar verir. Paşalık devri biten atı beslemeyecektir artık. Kışın da bastırmasıyla karar tebliğ edilir. YILKILIK! Ağa kendisine karşı çıkan karısını ve çocuklarını susturur; ailesinin, köylünün gözünde saygınlığını yitirir Üssüğünoğlu. Nihayetinde dağa, ovaya salınır Kısrak. Kuğu kuğusundan ayrı düşer. Doğanın acımasızlığına; kara, yağmura, soğuğa, açlığa, canavar (kurt, tilki) saldırılarına mahkum edilir Doru. Köylüler, kendi deyişleriyle İrbaam'a; ‘’Ulan kerhaneci, ulan rafazı, ulan deyyus, yedireceğin bir çeten kuru saman için yılın yılı yüzünü ağartmış atı nasıl yılkıya bırakırsın?’’ derler. ‘’Yiyeceği bir çeten saman, içeceği derenin suyu. Beli gevşek hayvanı yılkıya bırakmak, ölürsen uğurlar olsun demektir’’ derler. Doru’nun haline acıyan Hıdır Emmi adında yaşlı bir köylü; durumunuz iyi, alın ahırınıza, verin arpasını der köylülere, kimse oralı olmayınca da dayanamaz kendi ahırına alır atı. Yedirir, içirir, yaralarını sarar Kısrak’ın. ‘’Hıdır emmi ‘bir başka adam’ diyeceklerdi. Eledi, beledi, kıt yeygisini yedirdi atı iyi etti. Yeniden geldiği yere gönderdi. Bu sözleri duymak istiyordu. Bir de Allah indinde iyi ameldi bu iş... Sevap melaikesi sevap hanesine neler yazılacaktı... ‘’(s.72) ‘’İnsaniyet böyle olur dedirtecekti aklınca köylüye’’ (s. 89) Hıdır emminin ameli güzel de, niyeti ımm daha az güzel diyelim... Hem sevap point, hem köylülerin övgüsünü kazanmak çünkü dileği :)) İnsaniyet umrunda bile değil ama köylünün :) ; ’’Hıdır emmininki gösteriş... Sanki hayır, sevap bir ona kaldı.’’ derler. ‘’O da biliyor Kısrak’ın gebereceğini. Gözü derisinde...’’ derler. ‘’Bu köylü herkesin altındaki cücüğü bilir.’’(s.73) derler. Derler de derler... Ah insanlar ah! Baharın gelişiyle, Üssüğünoğlu İbrahim; tayıyla birlikte peşine düşer, kışın dönüp ardından bile bakmadığı atın. Kış boyu bir çimke arpa vermediği at, baharda yük taşıyacaktır, işine yarayacaktır çünkü ağanın. Fakat Kısrak düşer mi tuzağa? Yılkıda güçlenmiştir o artık. Kimseye boyun eğmez. İbrahim'in boyunduruğundaki tayını da peşine katar, kaçaaar uzaklaraaa... İbrahim uzaklara doğru “Ulan namussuz Doru, ulan nankör tay, bir daha isminizi ananın, arayanın, soranın, aklından geçirenin anasını avradını sülalesini…” (s. 111) diye bağırır... Gökten üç elma düşer kafasına.. Şaka şaka... İbrahim öfkelidir, her şeye, herkese bağırır, her yana küfürler savurur. Özünde iyidir, hayvanları kırbaçlamasa, yarım yamalak okuduğu duaları sıkışınca okumasa, iyi günde de hatırlasa tanrısını... Kimseye eyvallahı yoktur da o da diğer köylüler gibi gösterişi çok sever. Maddi imkansızlıklar olmasa yılkılık yapmayacaktır atını ama elde yoktur işte. Yılkıya saldığı atını menfaati için, tekrar kölesi yapmak istediği için değil de ona kıyamadığı için, onu sevdiği için arasaydı keşke. Bahar gelince değil, kışın arasaydı keşke... Ah İbrahim ah... Çıkarına hizmet edilirken her şey çok güzel, artık yardımına ihtiyaç duymadığında bas tekmeyi, yallah! Yeniden işin düşünce de neredesin papatyam? Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olursun sonra işte... (Feyza Arslan)
Yılkı Atı PDF indirme linki var mı?
Abbas Sayar - Yılkı Atı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yılkı Atı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Abbas Sayar Kimdir?
Nail Abbas Sayar, 21 Mart 1923 tarihinde Yozgat’ta doğdu. 1941’de Yozgat Lisesi’ni bitirdikten sonra 1945 yılında evlendi ve İstanbul’a yerleşti. Dört dönem İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Türkoloji eğitimi aldı ancak eğitimini yarıda bırakarak Yozgat’a döndü. Bir süre çiftçilikle uğraştı. Yeniden İstanbul’a giderek matbaa kurdu, 1953’te Yozgat’a dönerek İstanbul’daki matbaasında 15 günde bir çıkarttığı gazeteyi Yozgat’ta yayımlamaya devam etti ve böylece şehrin Bozlak adlı ilk yerel gazetesini çıkarttı. Yozgat’ın Bozok ve İleri gazetelerinde çeşitli yazıları yayımlandı. Kısa bir süre politika ile ilgilendi. Yozgat Demokrat Parti müteşebbis heyeti kurucuları arasında yer aldı ama politikaya olan ilgisini kısa zamanda yitirdi.
11.07.1989 yılında Ayvalık Lisesi Edebiyat Öğretmeni Hanife Ender Sayar'la ikinci evliliğini yaptıktan sonra Ayvalık, Balıkesir’e yerleşti. Edebiyatın yanı sıra resim sanatı ile uğraştı. 1990’larda Ankara, Antalya, Ayvalık ve İzmir’de sergiler açtı. 04.08.1999’da yatağında uyurken, gece yarısına doğru fenalaşarak beyin kanaması geçiren Sayar, bir hafta sonra 12 Ağustos 1999 tarihinde-9 Eylül Ünv. Tıp Fakültesi-İzmir ’de hayatını kaybetti. Mezarı Yozgat’tadır.
Abbas Sayar’ın bir oğlu vardır. Yozgat’ta askeri gazinonun bulunduğu bir sokağa adı verilmiştir
Yazın Yaşamı
Yazmaya şiir ile başladı. Toplam 6 şiir kitabı yayımladı. Bu kitaplar çok dar bir çevrenin dışına çıkmadığından bugün bilinmemektedir. Ancak daha önce yayımladığı tüm şiirleri 1992 yılında derlenip Boşluğa Takılan Ses adıyla kitaplaştırılmıştır. 1999’da ölümünden sonra derlenebilen şiirleri ise Şiirler adıyla yayımlanmıştır.
1950’lerde roman türüne geçti. İlk romanı Yılkı Atı’nı yazdıktan yaklaşık on - on beş yıl sonra 1970’de yayımladı. Yılkıya bırakılan bir atın doğadaki yaşam savaşını anlatan ve arka planda köy halkının yoksulluğu ve çaresizliğini sergileyen roman daha sonra filme uyarlanmıştır.
Yılkı Atı’nı yayımladıktan sonra ikişer yıl arayla romanlarını yayımlamayı sürdürdü. 1972’de yayımladığı Çelo, radyo oyununa (Nebahat Abla’yı Yitirdik adıyla)uyarlanmış; 1974’te yayımladığı Can Şenliği ise TV1'de dört bölümlük bir dizi film olarak gösterime sunulmuştur.
Yazarın tek öykü kitabı Yorganımı Sıkı Sar 1976’da, Dik Bayır adlı romanı 1977’de yayımlandı. Takip eden yıllarda Tarlabaşı Salkım Saçak (1987, roman), Anılarda Yumak Yumak (1990, anı-roman), Boşluğa Takılan Ses(1991, şiir), Noktalar (1991, vecizeler) adlı kitaplarını yayımladı.
Abbas Sayar’ın yapıtları köy edebiyatı kategorisinde değerlendirilir. Yapıtlarında genellikle Orta Anadolu’yu anlatır. Romanlarında Türk köylüsünün nasıl yaşadığını bilmek, öğrenmek ve yaşam koşullarını değiştirmek gerektiğini aydınlara ve politikacılara haykırır.
El Eli Yur El de Yüzü adlı romanında ise politika ile uğraştığı dönemdeki anılarından yola çıkarak; 1954-1957 seçimlerinde Zağcıoğlu köyünün genel durumu, köylünün politikacılara bakışı; politikacılarla köy halkının birbirlerinden beklentileri nibir kara mizah örneği olarak gözler önüne serer.
Ödülleri
1971 - TRT Roman Başarı Ödülü, Yılkı Atı
1973 - TDK Roman Ödülü , Çelo
1975 - Madaralı Roman Ödülü , Can Şenliği
1987 - Yozgatlılar Dayanışma ve Kültür Derneği Şükran Plaketi
1992 - Yibitaş Holding - Erdoğan M. Akdağ - 50.Sanat Yılı Plaketi
1992 - Kültür Bakanlığı - Kültür Bakanı : D. Fikri Sağlar - 50.Sanat Yılı Plaketi
1992 - Yozgatlılar Kültür ve Dayanışma Derneği - 50.Sanat Yılı Plaketi
1992 - Gazeteciler Cemiyeti - Başkan : Osman Hakan Kiracı - Yozgat'ın İlk Gazetecisi Plaketi
1995 – Edebiyatçılar Derneği Onur Plaketi ve Altın Madalya Ödülü
1998 - Türkiye Yazarlar Sendikası - İzmir Kitap Fuarı 98 - Yazarlık Emeğine Saygı Plaketi
1998 - Türkiye Yazarlar Derneği Ödülü
Abbas Sayar Kitapları - Eserleri
- Yılkı Atı
- Yozgat Var Yozgatlı Yok
- El Eli Yur, El De Yüzü
- Şiirler
- Dik Bayır
- Noktalar
- Çelo
- Yorganımı Sıkı Sar
- Can Şenliği
- Anılarda Yumak Yumak
- Tarlabaşı Salkım Saçak
- Boşluğa Takılan Ses
Abbas Sayar Alıntıları - Sözleri
- Saat oniki, saat bir Göm, gecenin koynuna dertlerini Yatağına gir.. (Şiirler)
- Cami yaptırsak boyumuz sanki arşa ulaşacak.. (Yorganımı Sıkı Sar)
- Bir Türk-Kürt davası akıllardan bile geçmezdi. Bizimkiler; bir Kürt kızını, bir Çerkez kızını, bir Türk kızına tercih ederlerdi. (El Eli Yur, El De Yüzü)
- Dünya iki kapılı bir han. Hemi de geniş. Kimse sırtına vurup bir yana götüremiyor. Sevgi, gardaşlık dünyayı büyütür. Haset, fesat el ufağına döndürür. (Dik Bayır)
- Bilmem ne ister insanlar insanlardan, Yer cömert, ağaç cömert. Gök alabildiğine kerem saçarken üstümüze Kin besler, darılır, kırılırız birbirimize. (Şiirler)
- Bektaşi ne demiş: "Allah olmaya Allah değilsin, ama Allah'tan önce senin hükmün geçiyor dünyada.." Öyle gavur şeydir para.. Anayı babadan, kardeşi kardeşten, yari yardan ayırır. Bir defa esaretine düşmeyegör.. (Anılarda Yumak Yumak)
- Ne olacaksa, bu dünyada zulum edenler, biraz da ettiklerinin karşılığını yine burada bulmalı... (Can Şenliği)
- İnsan, insanda başlar ,insanda biter... (Anılarda Yumak Yumak)
- ... Kurda kurban oluyum ...Çok aç kalır da saldırır adama..Kasabadaki dürzülerin tümü kurt.Hem de gözleri heç doymayan cinsinden..Yüreğini almayınca,yüreğinden el çekmeyen takımından. Bize göstermedikleri iğne ucu ışığı elleri uzanıp kabirlerini de delseler Tanrım onlara göstermesin. (Yorganımı Sıkı Sar)
- Zulüm insan için var edilmiş herhal... Yoksa adı olmazdı. (Dik Bayır)
- Elif kaşlarını çatar Gamzesi sineme batar Ak ellerin kalem tutar Yazar Elif Elif diye (Dik Bayır)
- ‘Başkalarını kandırmak kolay iş. Emme insanın kendi kendini kandırması olmazların olmazı...’ (Yorganımı Sıkı Sar)
- Seni de adam yerine koydum. Mayanız batsın! Suç sende değil, benim gibi hâlâ insandan umutvar olan kerhanecide... (Can Şenliği)
- Dünya üç günlük yol gibi gözükür. Heç de öyle değil. Acısını, zulmunu bir bilinmedik güne saklar. Ahının, vahının tükendiği bir güne... (Dik Bayır)
- Artık hükmümüze girmiyor günler (Şiirler)
- Yurt ayrılığı, ölüm ayrılığından ağır. Namus lekesi gibi böyük, (Dik Bayır)
- Başkalarını kandırmak kolay iş.Emme insanın kendi kendini kandırması olmazların olmazı. (Yorganımı Sıkı Sar)
- "Ahir ömrümüzde şu yalnızlık belasiyla uğraşıp durmasak ! Birbirimize CAN ŞENLİĞİ olsak..." (Can Şenliği)
- Bir şeyi yazarken, bir şeyi söylerken içinden ‘acaba’ diyorsan, hürriyet ve demokrasi yoktur. (Yozgat Var Yozgatlı Yok)
- Dünya iki kapılı bir han. Hemi de geniş. Kimse sırtına vurup bir yana götüremiyor. Sevgi, gardaşlık dünyayı büyütür. Haset, fesat el ufağına döndürür. (Dik Bayır)