Yevgeni Onegin - Aleksandr Puşkin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yevgeni Onegin kimin eseri? Yevgeni Onegin kitabının yazarı kimdir? Yevgeni Onegin konusu ve anafikri nedir? Yevgeni Onegin kitabı ne anlatıyor? Yevgeni Onegin kitabının yazarı Aleksandr Puşkin kimdir? İşte Yevgeni Onegin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 02:00
Yevgeni Onegin - Aleksandr Puşkin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Aleksandr Puşkin

Çevirmen: Azer Yaran

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750806263

Sayfa Sayısı: 384

Yevgeni Onegin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yevgeni Onegin, Puşkin’in epik şiirler dizisi içinde olgunluğuyla doruk oluşturan başyapıtı. Yazılması 8 yıl süren bu şiir-roman, erken 19. yüzyıl Rusya’sının toplumsal ve entelektüel yaşamı üzerine gerçekçi bir açılımdır. Belinski’nin deyimiyle Puşkin Yevgeni Onegin’de Rus yaşamının bir ansiklopedisini yaratmıştır. Şairin tüm yaşamı, sevgisi, duyguları ve görüşleri bu yapıttadır.

Yevgeni Onegin Alıntıları - Sözleri

  • Benim için ne hüzünlü gelişin, Ah bahar, ah aşk mevsimi ! Ne karanlık…
  • Onlar karşılaştılar. Dalga ve kaya, Şiir ve düzyazı, buz ve yalaz O kadar değildir farklı birbirinden. Karşılıklı farklarından ilkönce Birbirlerine karşı sıkıcıydılar, Sonra birbirlerinden hoşlandılar; sonraysa Buluştular her gün binip atlarına Ve az zamanda birbirinden ayrılmaz oldular.
  • Başlamıştı nasıl erken ikiyüzlü olabilmeye, Umudunu gizlemeye, kıskanç davranmaya, Birini inandırmaya ya da inancından vazgeçirmeye, Karamsar görünmeye, bunalımlı olmaya, Dik başlı durmaya ya da uysal, İlgili görünmeye ya da umursamaz! Nasıl mahmur dalgınlığıyla sessizdi, Nasıl ateşlice bir belagat sahibiydi, Özensizdi nasıl aşk mektupları! Tek şeyi solur, tek şeyi severdi Ve nasıl başarıyla kendinden geçerdi! Nasıl hızlıydı ve sevecendi bakışları, Utangaçtı ve küstahtı, kimi zamansa Pırıldardı uysal bir gözyaşı damlasıyla!
  • Yeni eskiyi sayıklar.
  • Umut, çocuksu bir dille Yalan söylüyor, yine de
  • Bütün şairler, Düşsel aşkların dostudur.
  • Bir başkasının kara günleri üzerine mutlu bir hayat kurulabilir mi? Mutluluğu doğuran yalnız sevginin insana tattırdığı hazlar değildir; aynı zamanda gönlün huzura kavuşmasıdır.
  • Bu dünyada herkesin düşmanı var ama, Sen dostlardan koru bizi Tanrım!
  • Zavallıdır her şeyi bilen, Başı hiç mi hiç dönmeyen, Her hareket ve her sözden Aktardıkça iğrenç bulan, Kalbinde soğukluk duyan, Düş görmeyi yasaklayan!
  • Artık mutluluk bile ağır geliyor.
  • Erken yaştan tutkundu romanlara; Yerini her şeyin romanlar alıyordu yaşamında…
  • Onun okumaktaydı gözleri. Ama düşünceleri bir yerlerdeydi uzak; Düşlemleri, dilekleri, üzüntüleri Dolup taşmaktaydı ruhunun derinlerine dek. Basılı satırların arasında bir yerlerde Okuyordu o, tinsel gözleriyle Başka satırları.
  • Ahlâk, eşyanın doğasındadır.
  • Gerçek dışarıda değil, sendedir. Kendini kolla, kendini bul, kendi önünde eğil, kendine üstün gel, gerçeği göreceksin. Bu gerçek ne eşyada ne de senin dışında ne de başka ülkelerdedir: İlkin, kendi kendine ettiğindedir. Kendini yener, kendi önünde eğilebilirsen düşünde görmediğin kadar özgür olacaksın; büyük bir işe başlayacaksın, başkalarını hür kılacaksın, çevrende hep mutluluk göreceksin. Hayatın gerçekten yaşanmış olacak, sonunda da milletini, milletinin kutsal gerçeğini anlayacaksın. İnsanlık sevgisi, kardeşlik ülküsü ne Çingenelerde ne de başka yerdedir. Sen ilkin evrensel sevginin adamı olduğunu göster. Kinci ve mağrur olma sanma ki hayat sana karşılıksız sunulmuş bir armağandır.
  • İnancın olduğu yerde umut vardır. (Dostoyevski)

Yevgeni Onegin İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Şiirsel Bir Romanın İzinde: Virginia Woolf’un “Şiir olmayan bir şey edebiyata niçin girsin. “ sözleriyle başlamak istiyorum bu şiirsel romanı anlatmaya . Şiirsel roman demişken sahi nedir bu şiirsellik? Bizi böylesine büyüleyen , gerçekleri açıklamak yerine imâ eden , sezdiren düşsel bir duygu denizi mi? Bir edebi eseri okurken beni en çok etkileyen şey işte bu duygu denizinin dalgalarına kapılıp gitmek oluyor. Bu yüzden: “Hikâyede konuşurum ,şiirde susarım “ diyen Tanpınar’ı , “Her hakikat yaşamak için bir maskeye ihtiyaç duyar, hakikatin yüzüne takacağı maske de şiirden başkası değildir .” diyen Joseph Conrad’ı ve tabii ki “ Hikâye dediğiniz şey kelime kusarak değil , kelime yutarak yazılır.” diyen Hasan Ali Toptaş’ı fazlasıyla seviyorum. “Kelime kusmak” yerine “kelime yutmak“ın tercih edilmesi şiirselliğin tercihiyle alakalı gibi görünüyor . Bu noktada Haşim’in “Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır .” ifadesini de hatırlatmak gerekiyor. Tüm bu ifadelerden ,şirin sadece kendi başınayken değil bir düzyazı metninin içindeyken de sezgi yoluyla - susarak- duygularımızı bir şekilde harekete geçirdiğini anlıyoruz. Her ne kadar edebiyatın diğer yazınsal türlerinde eser vermiş olsa da Puşkin’in şairlik yönü her zaman daha ön planda olmuş ve modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilmiştir. Puşkin’in yaşamı, onun gözüpek tavırları ve asla baskıya boyun eğmeyişi neticesinde sürgünlerle geçmiştir. “Yevgeni Onegin “i de yazmaya zaten Güney Rusya sürgünü esnasında 1823’te başlamıştır . Bu şiirsel romanı sekiz yılda tamamlayan şair , kendi romanındaki genç şair Lenskiy ile aynı trajik yazgıyı paylaşacağını hissetmiş midir acaba? Puşkin, “Yevgeni Onegin”de daha önce denenmemiş bir tarz ortaya koyarak pek çok yazara ilham kaynağı olmuştur diyebiliriz .Hatta Dostoyevski’nin, “Rus Ruhu” kavramının çıkış metni olarak bu romanı gördüğü söyleniyor. Gerçi Dostoyevski’nin Tatyana’nın Rus ruhunu daha fazla yansıttığını bu yüzden romanın adının da Tatyana olması gerektiğini söylediği de biliniyor . Puşkin ise romanın asıl kahramanının Tatyana olduğunu söylese de romanına “gereksiz insan” prototipi de diyebileceğimiz Yevgeni Onegin‘in ismini vermeyi uygun görmüş. Eser boyunca yazar anlatıcı ,pek de alışık olmadığımız bir biçimde kahraman anlatıcının edasıyla sürekli olarak araya giriyor okuyucuyla sohbet ediyor hatta kahramanları arasında taraf tutuyor . Bu eser her ne kadar Puşkin’in romantizmden realizme geçiş eseri olarak bilinse de şairin bu taraflı tutumu romantizm etkisinden tam olarak çıkamadığını gösteriyor. Bahsettiğim tutuma örnek olarak : Sayfa 18’de “ İşte benim Onegin’im erdi özgürlüğe .” ifadesi, Sayfa 123’te “ Tatyana, güzelim Tatyana’m benim ! Seninle şimdi ben döküyorum gözyaşlarımı.” ifadesini gösterebiliriz . Tüm bunlar , Puşkin’in kendi oluşturduğu kahramanlarla bir nevi özdeşlik kurmuş olduğunu gösteriyor. Yevgeni Onegin’in içeriğinden biraz bahsedecek olursak : Arzu- reddediş, karşı arzu ve karşı reddediş de diyebileceğimiz bir formda olduğunu görürüz . Bu noktadan sonra yazacaklarım henüz romanı okumayanların okuma zevklerini etkileyecek birtakım “merakkaçıran “ bilgi içerebilir. Yevgeni Onegin; ömrünü aşk, gezi , eğlence üçgeninde geçirmiş üretmekten çok tüketen tipik bir burjuvadır. Çiftlik arazilerinin olduğu köye gittiğinde kendisinin tam tersi karakterde olan Tatyana ile tanışır. Tatyana fakir ve onurlu bir kızdır . Yevgeni’nin aksine ömrünü tüketmek yerine üreterek geçirmiştir. Rus kültürüne ve geleneklerine bağlığının temsili de diyebileceğimiz Tatyana tüm dünyayı çok sevdiği romanlardaki gibi iyi olarak algılar . Aşkın pençesi, Yevgeni’yi gördüğü ilk andan itibaren Tatyana’yı içine alır. Tatyana , aşkını bir mektupla Yevgeni’ye iletir ancak karşısında katı bir kalp bulur. Mektup hadisesinden sonra Yevgeni şair arkadaşı Lenskiy’in ısrarıyla katıldığı bir baloda Tatyana’yı görür ve kendince sıkıntılı bir duruma düşer .Bunun intikamını almak için de Lenskiy’in sevdiği kızı yani Olga’yı dansa kaldırır. Olga Tatyana’nın kendinden küçük kız kardeşidir. Bu olay hem Tatyana’yı hem de Lensky’i derinden yaralar. Balodan günler sonra Lenskiy, Yevgeni’yi bir düelloya davet eder . Bu düello gerçekleştiğinde ise yazık ki genç şair Lenskiy kaybeden taraf olur ve dostunun ellerinden ölüme mahkûm olur. Bu olay duyulduğunda Yevgeni köyü terkederek şehre geri döner. Bir süre sonra bir generalle evlenen Tatyana kocasının görevi gereği şehre yerleşir . Tatyana artık sınıf atlamış ve şehirli olmuştur . Yine bir balo etkinliğinde Yevgeni ile Tatyana karşılaşır . Bu kez Yevgeni Tatyana’ya aşık olur ve derin bir ızdırap çeker . Bu kez mektup yazma sırası ondadır ve tüm duygularını açık eden içli bir mektup yazar . Yevgeni mektubuna cevap alamaz ve Tatyana’nın önünde diz çökmüş bir vaziyette ağlarken “Hani şu bahçede ağaçlı yolda bizi, Yazgı karşılaştırmıştı ve usul başlıca Dersinizi sizin ben dinlemiştim öyle Bügün ders vermek sırası bende .” diyen Tatyana, tüm duygularını hâlâ muhafaza ettiğini ancak bir başkasına teslim olduğunu ve ona sadık kalacağını söyleyerek Yevgeni’yi kesin bir dille reddeder. Tatyana ,duygusal lirik bir karakterdir ve aynı zamanda da onurunu her şeyin üstünde tutar . Zaten onun bu lirizmini ancak böylesine şiirsel bir söyleyiş ifade edebilirdi. Son olarak ; Yevgeni Onegin’in gerek lirik karakterleri, gerek Puşkin ‘in romantik diyebileceğimiz kahramanlarına karşı taraflı tutumu , romanın başından sonuna dek şiirsel bir tavır içinde olmasını sağlamıştır diyebiliriz . Duygu denizinin içine girmek isteyen herkese kucak açabilecek bu derinlikli roman mutlaka okunmalı. (Bengü)

Puşkin'den bahsedebilmek için kaseti geri sarıyorum; ... Puşkin (Rus edebiyatı), Fransa Burjuva Devrimi (Avrupa tarihi ve edebiyatı), Büyük Petro (Rus tarihi), Rönesans (Her şey). İsminin önüne "Deli" yazdığımız I Petro'yu özellikle konuşmamız lazım. Öyle "deli" ki, gidip Avrupa'dan rönesans tohumlarını getirerek Rusya topraklarına serpecek ve Puşkinler, Tolstoylar, Dostoyevskiler, Çehovlar, Lomonosovlar vb. yetişecekler. Rus topraklarında yetiştikleri için "ruslaşacaklar". Bu, Rönesans'ın "ruslaşması"dır. Deli'nin şerefine!.. Puşkin bu sürecin en bariz ve ilk büyük örneklerinden biridir. Rönesans Rusya'ya biraz geç getirildiği için kısa zaman sonra Fransa Burjuva Devrimi de buna eklenmiş oldu. İki kat güç birden..bir arada.. Şimdi kim tutabilir rus ilminin ve edebiyatının gelişme hızını?! Bahsettiğim gibi bu sürece en bariz örnek Puşkin'dir. Onun eserleri içinde de bu açıdan en dikkat çekeni ve incelenmesi gerektiğini düşündüğüm eseri "Yevgeni Onegin"dir. Sekiz bölümlük manzum romandır (Roman v stihah/Роман в стихах). Ayrıca Puşkin, rus şiirinin (poetry/поэзия) güneşi olarak kabul edilir. Biz çevirilerden okuduğumuz için bunu anlamayacak olmamız ayrı bir konudur. Demek ki, Puşkin manzumesi ve şiirleri ile ön plandadır. Doğal olarak da "Yevgeni Onegin". Çevirmenler kitaba yazdıkları önsözlerinde şiir çevirisinin özellikle Rusça'dan -Puşkin'den- çeviri yapmanın zorluğundan bahsetmişlerdir. Sözlerine kuvvet olarak Nabokov'un çabasını örnek vermişler: << Ünlü yazar [Nabokov] bu romanın İngilizce'ye çevirisi ve yorumu için hayatının 15 yılını vermiştir ve sonunda şiir-romanı düzyazıyla çevirerek, buna 1100 sayfalık bir yorum eklemiştir. >> Ben de Ayrıntı Yayınları'ndan okurken aynı zamanda internetten Rusça okumaya özendim. Bazı mısraları çevirmeye çalıştığımda Nabokov'un da Türkçe'ye tercüme edenlerin de çilesini anlamış oldum. O kadar ki, çoğu mısralar 4-5 satır sonrasına kaydırılmış. Böyle durumda içeriğe yönelik nasıl inceleme ve eleştiri yazabilirim?! Tarih ve edebiyat bilgilerimi kullanarak izlenimlerimi yazmaya gayret ettim. İncelemenin bundan sonrası içeriğe yönelik SPOİLER içerir: Romanın olay örgüsü genel hatlarıyla trajik aşk hikayesi üzerine kurgulanmıştır. Yevgeni Onegin şehirli, geçimi iyi olan, sosyetik ailenin mensubu şımarık bir gençtir. Gençliği sosyetik ortamlarda, balolarda, partilerde geçiyordur. Ne var ki Onegin'in iç dünyasında bu yaşam tarzına isyan eden bir şair ruhu vardır. Puşkin, karakterinin samimiyetsiz ortamlardan sıkıldığını ve böyle hayat tarzının onu tatmin etmediğini fazlasıyla dile getirmiş ve betimlemiştir. Onegin'in köyde yaşayan yaşlı ve hasta amcası vardır. Kısa zaman içinde amcası vefat eder ve bu haber üzerine amcasının mirasına sahip çıkmak için köye gider. Böylece, zaten sosyete hayatından bunalmış Onegin için köy hayatıyla tanışma olanağı ortaya çıkmış olur. Tatyana, Olga ve yazarın 'yarı rus' dediği alman tabiatlı şair Lenskiy de bu köyde yaşar. Kurgu(kader) bu dört karakteri bir araya getirdiğinde zirve (kulminasya) yapar. Lenskiy Olga'ya aşıktır. Onegin de ondan hoşlanır. Tatyana ise Onegin'e sevdalanır. Mektup yazıp ona saf duygularını itiraf eder. Dur hele Tatyana, ne acele?! Sosyetik, samimiyetsiz ortamdan gelmiş zengin oğlu daha köy hayatından, köylü Rus'un safiyetinden, samimiyetinden, sadeliğinden ne anlar?! Onegin, Tatyana'ın mektubunu küçümser, yalın bulur, karşılık vermez. Al işte sana Tatyana! (Puşkin, zaten ana karakterini islah etmek, iç sesine karşılık bulmak, vicdanını tetiklemek için getirdi sizlerle karşılaştırdı Tatyana! Biliyorum ki, yazarımız özür dilemiştir senden ama maalesef olaylar böyle ilerletilmeli, acı da olsa.) Bundan sonrası, keşke böyle olmasaydı diyeceğiniz olaylar dizisine dönüşecektir. Nedeni belki bundandır diyerek ve ayrıca da inanıyorum ki, "Yevgeni Onegin", trajik bir aşk hikayesi adına okunacak en etkileyici (manzum) roman özelliğini taşıyordur. Duyguların ifadesi ve karakter canlandırma konusunda Shakespeare kadar olmasa da (zaten kimse Shakespeare kadar olamaz) çeviriden anladığım kadarıyla Puşkin "büyük" kalem sahibidir. Hepsi bunlar mı? Tabii ki hayır. Yazarın değindiği ve eleştirdiği bir çok konu var. Örneğin Fransa Burjuva Devrimi'nin etkisi ve Fransızca modası. Bunun gibi konuları eserden bulup çıkarmak ve eleştirisini yapmak ehli (icazeti) olanların işidir. Bu şiir romanı çevirisiyle yanaşı orijinaline de göz gezdirmek şartıyla tavsiye ederim. Puşkin kendini yazmış. Bunu iddia aşamasına taşıyamasam da, "içindeki Puşkin"i yazdığını eminlikle iddia ederim. * İkinci okuyuşumdan sonra bir kaç ilave not: - "Yevgeni Onegin" manzum romanı Puşkin'in ve Rus edebiyatının şah eseridir. İlk beş listesi oluşturulsa, bu beşte kesin yerini almalıdır. - Hikayesiyle romantizme dahil edilse de, diğer tüm unsurlarıyla tam bir realist eserdir. - Rus edebiyatında, varoluş sancısı, bunalım psikolojisi yaşayan modern batı insanı prototipinin yansıması ciddi bir şekilde ilk kez bu eserde gözlemlenmektedir. Hatta nihilizm ipuçları bulabileceğimiz ilk romandır. - Puşkin'in dehasının en bariz şekilde ortaya çıktığı eserdir. - "Yevgeni Onegin" 18. yüzyıl Rus bireyi ve toplumunun bir arada özeti ve yine bu anlamda 19. yüzyıl ed.-ın zeminidir. - Ana karakterler (Onegin ve Tatyana), o devir açısından bilinen ve genel yaygın rus isimleri olarak seçilmemiştir. Tatyana ismi ortodoks-slav ismi olarak sıradan halkın üyesini simgeler. Yevgeni Onegin batı tarzı isimlendirmeyle seçilmişdir; rus isimleri gibi baba ismiyle verilmez. Keza, Tatyana karakteri de baba ismi olmadan aktarılmıştır. Bu durum eserin genel mahiyeti ile ayrılmaz bir bütün oluşturmuştur. Onegin timsalinde sosyeteden sade, sıradan Rus insanına "evrilişi", Tatyana timsalinde ise bunun tam aksine şahid oluyoruz. - Eserin hikayesi, kurgusu ve betimlemesinden istediğiniz kadar bahsederseniz edin, spoiler vermiş olamazsınız. Eserin herşeyi Yevgeni Onegin'dir. Romana başka isim seçilemezdi. Spoiler eserin ismidir. Hadi, şimdi, spoiler verin bakalım! - En iyi çevirisini aramayınız, boşuna zahmet. En az üç farklı çeviriden üç kez okunması tavsiyedir. Bunu gerçekten hak eden bir eserdir. - Anlatılabilecek çok şey var: 8 yılda 8 bölüm olarak...işte ne bileyim ne kadar mısra...şöyle veya böyle bir Rusça tercihi...sansür... - Üç kez okunmasını tavsiye ettimse daha fazla anlatacaklarım üçüncü okumaya kalsın. - ... (Ferman Mamedov)

Öncelikle bu kitabı 10 günde değil 4 günde okudum, ancak 4 gün İstanbul'da bulunduğumdan ve 2 gün de aşıdan dolayı halsiz düşünce 10 gün gösteriyor. Azer Yaran'ın yazmış olduğu biyografi ve açıklayıcı metin, gerek Yevgeni Onegin, gerek diğer kitapları için çok kapsayıcı olmuş. Okurken fark edeceksiniz ki Çarlık yönetimi; Puşkin'i sürgünle, işten çıkarmayla, sansürle adam edeceğini sanarken Puşkin'in daha da azıtmasına neden olmuş: Puşkin'in neden 37 yaşında öldüğüne şaşırmamak gerek. Ayrıca iki aylık bir süreçte bir tiyatro kitabı (Küçük Tragedyalar), bir hikaye kitabı (Byelkin'in Öyküleri) ve bir manzume (Kolomna'daki Küçük Ev) yazan adamın Yevgeni Onegin gibi bir kitabı yazması gram şaşırtmadı. Ancak eleştireceğim iki nokta da kesinlikle Azer Yaran'ın kelime seçimi ve cümle yapısıdır. İnadına yapmadığını bilsem de taş devrinden kalma kelimeler kullanması canımı çok sıktı: Hacim yerine oylum, dert yerine bun, refah yerine gönenç bunlara örnek olacaktır. Ayrıca Puşkin'in "yamb" kalıbının (abab cc dd effe gg) yanına yaklaşamadığı halde kafiye uydurmak için ikide bir devrik cümle kurması da okumayı güç kılıyor, tam anladım diyorsunuz bir bakmışsınız ki kastedilen şey başka. Biyografi ve çevirmen eleştirisinden sonra Yevgeni Onegin'e geçebiliriz. Bu iki paragrafı yazma sebebim Yapı Kredi Yayınları çevirisi yerine Alfa Yayınları'nı tercih etmeniz içindi. Önce karakter, sonra genel olarak kitap incelemesi. ----------------------------------------------------------------------------------- Yevgeni karakteri, Puşkin'in ardılları tarafından sıkça ele alınacak "çelişkili, gereksiz adam" imajıdır. Ayrıca çıkarcı oluşunu Tatyana'yı reddettikten sonra bunalıma girmesini Raskolnikov'a benzettim. Zamanında afacan ve sevimli bir çocuk olan Yevgeni, okuduğu kitapların da etkisiyle çapkın, küstah, ikiyüzlü olmaya çabalar ve özünü terk eder. Bunun da bedelini "Rus melali"ne kapılarak, yani depresyona girerek öder. Petersburg'da sosyetik bir yaşantıya da sahip olsa, daha sonrasında bu cafcaftan bıkacak ve amcasının ölümü sonrası elde kalan miraslar için köye gider. Yaptığı en doğru ve en yanlış hareket olacaktır. Lenski karakteri ise şahsi fikrime göre gerek dost canlısı oluşuyla, gerek aile bağlarına verdiği değerle (Olga'nın babasını öz babası gibi görmesi) Razumihin'e benziyor. Ayrıca yine şahsi fikrime göre her kahramanda Puşkin'den esintiler var ancak en çok Lenski'de var. (İleride bahsedeceğim.) Tatyana karakteri ise Rus edebiyatında karşılaştığım en sıradışı karakter, itiraf edeyim. Onda erkenden olgunlaşmak zorunda kalmış, hovardalıkla ve eğlenceyle gram alakası olmayan, hayata kitaplarının gözünden bakan bir kız çocuğu görüyoruz. Tabii Tatyana'nın neden kendini okumaya verdiği ve eğlence peşinde koşmadığı bariz: Babası kendi kafasına göre hareket ediyor, annesi ise ev sahibesi olma derdinde (ve pek tabii istikrarı bozuluyor ve her şey alaşağı oluyor). Haliyle Tatyana ile ilgilenen kimse de yok, sessiz evlerin çocuklarından yalnızca biri olmuş. ----------------------------------------------------------------------------------- Karakterleri tanıttıktan sonra kitap hakkında konuşmadan önce şunu söylemem gerekir ki kitabın kurgusu ve mesajı harikaydı, ancak Puşkin'in "Allah ne verdiyse" misali yaptığı betimlemeler, sürekli araya girip otobiyografik bilgiler vermesi, yazar ve Yunan tanrısı adları vermesi, esin perisi muhabbeti yapması, kitabın yazım aşamalarını araya sıkıştırması hoşuma gitmedi. Yani Yevgeni Onegin kitabı 384 sayfa değil de 204 sayfaymış gibi değerlendirmeme yol açtı. Kitap Petersburg'da sosyetik bir kişi olan Yevgeni'nin birçok yere davet alması, hepsinden tiksinti ve sıkıntı duyup gitmesiyle başlar, hatta çok ünlü bir oyuncunun balesini terk etmeden önce "Bu Diderot'u da ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar kardeşim" misali sözler ediyor. Puşkin her ne kadar sosyete ve Fransız özentisi ortamlarda büyüse de Rus milliyetçisidir ve bunu Puşkin'in bir başkaldırısı gibi düşünebilirsiniz. Amcasının ölümü üzerine köye gittikten sonra kaderin bir cilvesi olarak şair Lenski ile tanışır. Lenski yarı-rus bir şairdir Puşkin'e göre ama Puşkin ırkçı değildir, tüm milletlere seslenir. Yapacak bir şey yok diyerek dost olan iki insan haline gelirler. Yalnız kalmak isteyen bir insanla yalnız kalmak kavramının vücut bulmuş hali olan bu dostluk, aslında Yevgeni'nin psikolojisini anlamamız açısından çok çok önemlidir. Çünkü Yevgeni ve Lenski sandıklarından daha yakın ve daha uzak iki adamdır: Lenski romantiktir, aşkını uluorta haykırmaktan çekinmez, küçük kalbi bülbülün gülü Olga'sı için atar. Yevgeni ise aşk meşk konularına girmekten hoşlanmaz ve Lenski'ye nazaran soğukkanlıdır, ancak Yevgeni'ye "küstah, şeref yoksunu, aşağılık, kadirbilmez herif" gibi ithamlar çok gaddarca olur çünkü Lenski'nin konuşmaları ilgisini çok çekmese bile onun hevesini kırmamak, onla iyi vakit geçirebilmek için kırk takla atmıştır. Puşkin kitapta "Tutkularla tanışıp vazgeçen kutludur (Lenski'yi kastediyor); tutkularla hiç tanışmayan daha kutludur (Yevgeni'yi kastediyor)." diyerek özetlemiş aslında. Ardından Larin ailesini (Tatyana, Olga) tanıyoruz.  Tatyana'yı yukarıda tanımıştık, Olga da Lenski gibi bir kız aslında. Buradaki önemli kısım gerek aile tanıtımı, gerek yemek sofrasının betimlenişi, "Kolomna'daki Küçük Ev" şiirini çok andırıyordu. Zaten yakın zamanlarda yazıldı iki eser de. Tam bir Rusya ansiklopedisi gibiydi. Zaten Yevgeni Onegin konu bakımından bireysel, anlatım olarak toplumsal bir eser. Yevgeni ve şair dostu bu aileyi ziyarete gider. Tatyana bu buluşmanın ardından Yevgeni'ye aşık olur, Lenski ve Olga zaten kırıtıyordu :) Tabii burada şu detayı atlamamak lazım: İngilizce kaynaklarda analizleri okuduğumda aslında bu kitabın Puşkin'in realizme attığı ilk adım olduğu, bu yüzden de gerçekdışı şeylerin çok tasvip edilmediği söyleniyor. Tatyana hayata kitaplarının gözünden baktığı için Yevgeni'yi de o kefeye koyuyordu. Hayat tecrübesi olmayan kızımız da sahici olmayan bir aşkla dolduğundan bu argümanı doğrular nitelikte. Ayrıca Tatyana'nın bir diğer değişik özelliği de ilanı aşk etmesi. "Bizde kadın aşkı bu zamana dek/Betimlenmiş olmadığına göre Rusça," sözlerinden de bunu anlıyoruz. Kadınların Ortaçağ ve Yeniçağ dönemlerinde hep seçen ya da verilen taraf olmasına, kendi adımlarını atamayacak hale sokulmalarına bir gönderme. Tatyana mektup yazacak kadar haddini aşıyor (bakmayın bu tabiri kullandığıma, bu da bir göndermeydi.). Mektuptan bahsedelim. Alıntılar bölümüne de inceleme bölümüne de mektuptan herhangi bir alıntı koymayacağım, nasıl bir gökkuşağı yedi rengin birliğiyle oluşuyorsa ve birini çekip alamıyorsak mektubun cümlelerini de aynı şekilde çekip alamazdım. Mektupta realizm vardı, Tatyana okumuş ve köylü bir kızdı, haliyle yazdıkları da edebi ama süssüz olacaktı ki olmuş da. Eğer bir kız bana böyle cümleler sarf etmiş olsaydı o mektubu öper, onuruma güvenip kendisini bana bırakan meleğe kalbimin altında yer verir, dizinin dibinden ayrılmazdım. Peki Yevgeni ne cevap veriyor bu göksel hislere? "Yar ben belanın ta kendisiyim, ben kötüyüm kötü, sorun sende değil bende, ben herkese böyleyim depresyondayım anlamıyorsun." misali ukalaca reddediyor. Devamında gözdağlarının, yeminlerin, yalvarmaların, altı sayfalık pusulaların (Tatyana'nın mektubunu kast ediyor), evliliğin, avam şeylerinin onu yorduğundan bahsediyor. Doğru tahmin ettiniz, bunlar Zamanımızın Bir Kahramanı'nın Peçorin'inin ta kendisi! Burada yine Enis olarak ben devreye giriyorum. Puşkin eserlerini kronolojik okurken fark ettim ki hep güçsüz erkek ve güçlü kadın ilişkileri var. Kafkas Esiri şiirinde erkek köleye Çerkes kızı yardım eder, Ruslan ve Lyudmila'da Ruslan karısını daha ilk gecede elinden kaçırır ama Lyudmila esarete uzun süre direnir, Boris Godunov'da kendini Çar oğlu olarak niteleyen gencimiz aşık olduğu kızın karşısında ağlak bir çocuk olur, Çingeneler'de ise Zemfira Aleko'yu aldatır ve Aleko mızmızlanır. Ancak Yevgeni, kitabın başında güçlüdür, Tatyana ise kendi halindedir. Sonra dengeler değişiyor ama başı böyle. Aklıma gelen başka bir benzerlik de Tatyana'nın aile kurma isteği ve Lenski-Olga aşkı. Tolstoy'un "Aile Mutluluğu" eserine ve fikrine esin olduğunu düşünüyorum. Tüm bu olayların ardından Lenski ile Yevgeni, Tatyana'nın ad günü kutlamasına çağrılırlar. Lenski "Ya dostum aile ortamıdır en fazla, ne olabilir ki?" diye Yevgeni'yi ikna eder ve giderler. Ancak sonuç tam bir fiyasko: Bildiğin balodur bu etkinlik. Yevgeni'nin sosyeteden bıkmışlığını bilen değerli inceleme okuyucularım ne kadar sinirlendiğini de tahmin edebilir.  "Sen misin beni kandıran?" diyerek Lenski'nin sevgilisine göz koyan Yevgeni, dans edip flörtleştikten sonra Lenski'nin baloyu sinirle terk etmesine yol açar. Onuruna hakaret edildiğini düşünen Lenski, Yevgeni'ye düello teklifi eder ve bu teklifi kabul görür. Lenski bu düello teklifinde idealist davranır. Bir gece uğruna düello teklif etmek bence saçmalıktan ibaret olsa da bunu Olga'yı Yevgeni'den kurtarmak için yapmış olması takdire şayan. Düello başlar ve kan donduran dizelerle karşılaşıyoruz. Lenski göğsünün altından vuruluyor ve İlya Repin'in tablosuna göre Lenski vurmadan önce Yevgeni'nin omzuna nişan alıyor. Puşkin de 1837 yılında karnından vurularak ölüyor ve düello esnasında rakibi d'Anthes'i omzundan vuruyor. Daha daha merak uyandıran kısım şurası: Olga, Lenski öldükten sonra bir süvari askeriyle evleniyor. Puşkin öldükten sonra karısı da bir süvari tuğgeneraliyle evleniyor. Puşkin hakikaten bir kahin olabilir diye korkmuyor değilim. Mevsimler geçer ve Tatyana'nın evlilik çağı gelmiştir. Moskova'da sosyetenin ortasına fırlatırlar tabiricaizse. Ancak Tatyana, hem ismi hem de davranış konusunda gelenekçidir, köyünü Moskova'ya tercih eder, ki zaten Yevgeni ile son konuşmalarında da bunu gözüne soka soka belli edecektir. Son cümleler bir klasik eserde okuduğum en gelenek dışı cümlelerdi, inanamadım bir an bunların söylendiğine: "Ben sizi seviyorum (niye olayım içtenliksiz?)/Fakat ben teslim oldum başkasına;/Ömrüm boyunca bağlı kalacağım ona." Gerçekten çok cüretkar cümlelerdi. Fransızlardaki "aşk için mücadele etmek, gerekirse aldatmak" kavramlarına meydan okuma gibiydi. Ama bir yandan da "yanındakiyle yaşlanır aklındakiyle ölürsün" felsefesine dönmüş. Okuduğum en iyi kitaplardan biri olabilir ama 10 puanlık değildi. Her ne kadar bazı yerlerde kopup gitmiş olsam da ben eleştirirken olay örgüsünü baz alırım. Esenlikle kalın! Armagan39 cerenerpek KediMagneti distopikokur Laperdutagente (Enis)

Kitabın Yazarı Aleksandr Puşkin Kimdir?

Aleksandr Puşkin (Rusça: Алекса́ндр Серге́евич Пу́шкин; 6 Haziran 1799 - 10 Şubat 1837), Rus şâir ve yazar. Rusya'nın "ulusal şâir"i ve modern Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir.

Yaşamı

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 6 Haziran 1799'da Moskova'da doğdu. Babası Sergey Lvoviç Puşkin, soylu bir ailenin ilk çocuğudur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal'in büyük dedesi Etiyopyalı Abraham Petroviç Hannibal, Rus Çarı I. Petro'nun vaftiz oğlu ve çarlık ordusunda seçkin bir subaydı. Puşkin, soylu bir ailenin üyesiydi. Annesi ve babası eğitimli insanlardı. Puşkin, ilk bilgilerini Fransız mürebbiyelerden edindi. Henüz sekiz yaşındayken Fransızca ve Rusça öğrenmişti. 11 yaşına geldiğinde özgürlükçü ve hicivci yazarlarını beğendiği Fransız edebiyatından etkilenerek Fransızca şiirler ve güldürüler yazmaya başlamıştı.

Döneminin tanınmış şair ve yazarları, Puşkin'in evine gelip gidenler arasındaydı. Ancak hiçbiri geleneksel Rus masalları anlatan, Rus türküleri söyleyen dadısı kadar Puşkin'i etkilememiştir. Yaşlı dadısı Arina'nın anlattıklarının, Puşkin'in çocuk rûhunda önemli izler bıraktığı düşünülmektedir. İleride Rus halk şiiriyle, masallarla, konuşma dilinin deyimleriyle ve anlatım özellikleriyle tanışıklığını dadısın ve anneannesi Mariya Hannibal'a borçludur.

Şiire başlaması

Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, aristokrat aile çocuklarına yönetime hazırlamak için Rus Çarı I. Aleksandr'ın Tsarskoye Selo'da (Çarın yazlık köyü) açtırdığı okula yazdırıldı ve bu okuldaki altı öğrenim yılı boyunca, tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg'a gitme izni verilmeden dış dünyadan kopuk bir şekilde eğitim gördü.

Şairlik yeteneğiyle arkadaşları arasında sivrildi. İlk şiiri "Şair Dost'a" (1814) Nikolay Karamzin'in Avrupa Habercisi dergisinde yayımlandı. Puşkin'in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpmaktadır. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri kullandığı şiirleriyle Gavrila Derjavin'in dikkatini çekmeyi başardı.

Artık ünlü bir şair sayılmaya başlayan Puşkin, Çar Köyü Lisesi'ndeki eğitimini 1817'de tamamladıktan sonra Petersburg'a giderek Dışişleri Bakanlığında çalışmaya başladı. Bu arada birçoğu yasaklanan özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları, bu sıralarda halk arasında yayılmıştır. Rus edebiyatında ilk kez, şiir halk tarafından hayranlıkla karşılanmıştı.

Puşkin, bu sırada Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya'ya tayin edildi ve burada ünlü Kafkas Esiri ve Bahçesaray adlı destanlarını yazdı. Gerçeği olduğu gibi aktarmayı tercih eden Puşkin'in eserlerinde ne klasik şiirin kuralcılığı, ne de Romantizm'in etkileri belirgin bir şekilde öne çıkıyordu.

Sürgün yılları

Kafkasya'dan dönen Puşkin'in Rusya'daki askeri yönetime karşı oluşundan dolayı dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklandı ve ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakıldı. Hükûmet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevlendirilen babası da görevini yerine getirmişti.

Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde, yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeni Onegin adlı romanını yazmaya başladı. Çingeneler, Peygamber ve Boris Godunov adlı önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazdı. Bu yıllarda ülkesinde süregelen özgürlük mücadalesi dışında Yunan İsyanı ve İspanya ile İtalya'daki mutlakıyet karşıtı hareketleri yakından takip etti.

1820-1824 yılları arasındaki sürgün döneminden sonra Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskova'ya çağrılan genç şairin kaleminden çıkan her şey, artık çarın sansüründen geçecektir. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkin'in yaşamının ayrılmaz parçaları olmuştu.

Evliliği

Puşkin, bir baloda yüksek rütbeli ve emekli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaştı ve bu genç kıza aşık oldu. Puşkin, Natalya'ya evlenme teklif etti; Natalya ise şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplamak üzere cevapsız bıraktı. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılmış ve Moskova'dan uzaklaşmak istemişti. Bu nedenle, 1829'da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katıldı ve Osmanlı topraklarına geldi. Sonradan yazdığı "Erzurum Yolculuğu" adlı eserinde seyâhat izlenimlerini anlatan Puşkin'in, daha başka birçok eserinde de Erzurum'dan aldığı esinlerin izlerini bulmak mümkündür.

Moskova'ya dönen Puşkin, Natalya'ya evlenme teklifini yineledi. Uzun çekişmelerden sonra Natalya'nın ailesini de ikna etmeyi başardı ve sonunda nişanlandılar. Bu evliliği istemeyen Natalya ise bu duruma kayıtsız kaldı. Natalya'nın bu olumsuz tutumu, ilişkilerinin sonuna kadar da bu şekilde devam etti.

Puşkin'in eşi Natalya Gonçarova

Bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar yüzünden rahatsız olsa da, Puşkin yazmaya devam etti. Yevgeni Onegin, Don Juan, Veba Sırasında Ziyafet gibi manzum trajedyalarını ve Dubrovski, Maça Kızı gibi önemli eserlerini bu dönemde kaleme aldı. Gogol ile olan arkadaşlığı da bu döneme rastlamaktadır. Öyle ki, Gogol'a ünlü Ölü Canlar romanını yazma fikrini Puşkin'in verdiği söylenmektedir.

Ölümü

Bu dönemde hayatına George Charles d'Anthès adında biri girdi. Puşkin, kendisine yazılan birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d'Anthès adındaki bu Fransız'ın karısı Natalya Puşkin'e kur yaptığını öğrendi. 1837'de d'Anthès'i düelloya çağırdı. 27 Ocak 1837'de St.Petersburg yakınında Kara Dere'nin bir köşesinde düellonun yapılmasına karar verildi. Puşkin'in şâhidi arkadaşı Danzas'tı. Düelloda kullanacağı silahı almak için gümüşlerini sattığı iddia edilmektedir.

Düelloda Puşkin tarafından omzundan yaralanan d'Anthès, Puşkin'i karnından yaralamayı başardı. Büyük bir soğukkanlılıkla iki gün boyunca can çekişen Puşkin, şubat ayında bir öğleden sonra hayata gözlerini yumdu.

Şâirin ölüm haberi duyulunca evinin önünde toplanan halk, Yevgeni Onegin'in son baskısını tüketti. Şairin ölümü üzerine başlayan huzursuzluk, neredeyse hükümete karşı bir ayaklanma noktasına geldi. Olayların kontrolden çıkmasından çekinen polis, bir gece yarısı şairin tabutunu gizlice kiliseden aldı ve Mihaylovskaya köyüne götürerek toprağa verdi.

Hakkında Gogol'un “Puşkin, olağanüstü bir olaydır.” ve Dostoyevski'nin de daha mistik bir tavırla “Puşkin, bize gelecekten haber veren bir ermiştir.” dediği Puşkin, modern Rus edebiyatının oluşmasına en büyük katkıda bulunan edebiyatçı olarak kabul edilir. Puşkin, klasik Batı edebiyatını ve Rus halk ruhunu sentezleyerek, Rus edebiyatında “gerçekçilik akımı”nı başlatan öncü bir isim olmuştur.

Aleksandr Puşkin'in düello günü uğradığı son yer, Peterburg Nevski Prospekt'de Wolf's şekercisidir (şimdiki Cafe Litteraturnia). Bu cafede Puşkin'in balmumundan bir heykeli bulunmaktadır.

Eserleri

Ruslan i Lyudmila – Ruslan ve Ludmila (1820) (şiir)

Kavkazskiy Plennik – Kafkas Esiri (1822) (şiir)

Bakhchisarayskiy Fontan – Bahçesaray Selsebili (1824) (şiir)

Tsygany, – Çingeneler (öyküsel şiir) (1827)

Arap Petra Velikogo – Büyük Petro'nun Arabı (tarihsel roman, bitirilmemiş) (1828)

Poltava (1829)

Küçük Trajediler (1830)

Boris Godunov (1825) (dram)

Papaz ve uşağı Balda'nın hikâyesi (1830) (şiir)

Povesti Pokoynogo Ivana Petrovicha Belkina – İvan Petroviç Belkin'in hikâyesi (5 kısa hikâyeden oluşur: Atış, Kar Fırtınası, Cenazeci, Menzil Müdürü ve Bey'in Kızı) (1831) (düzyazı)

Çar Saltan Masalı (1831) (şiir)

Dubrovsky (1832-1833, yayınlandı1841, roman)

Prenses ve 7 Kahraman (1833, şiir)

Pikovaya Dama – Maça Kızı (hikâye) (1833) daha sonra operaya uyarlanmıştır.

Altın Horoz (1834, şiir)

Balıkçı ve Altın Balığın Hikayesi (1835, şiir)

Yevgeni Onegin (1825-1832) (şiirsel roman)

Mednyy Vsadnik – Bronz Süvari (1833, şiir)

Yemelyan Pugachev isyanının Tarihi (1834, düz yazı)

Kapitanskaya Dochka - Yüzbaşının Kızı (1836, düz yazı)

Kirdzhali – Kırcali (kısa hikâye)

Gavriiliada

Istoriya Sela Goryukhina – Goryukhino Köyü'nün Hikayesi (bitirilmemiştir)

Stseny iz Rytsarskikh Vremen – Şövalye Hikayeleri

Yegipetskiye Nochi – Mısır Geceleri (kısa şiirsel hikâye, bitirilmemiştir)

K A.P. Kern – AP. Kern'ne (şiir)

Bratya Razboyniki – Haydut Kardeşler (oyun)

Graf Nulin – Kont Nulin

Zimniy vecher – Kış akşamı

Puşkin'in birçok eserini filolog Metehan Mollamehmetoğlu Türkçeye çevirmiştir.

Aleksandr Puşkin Kitapları - Eserleri

  • Yüzbaşının Kızı
  • Seviyordum Sizi
  • Bakır Atlı
  • Aşk Şiirleri
  • Maça Kızı
  • Dubrovski

  • Gizli Günce
  • Boris Godunov
  • Poemalar
  • Erzurum Yolculuğu
  • İstasyondaki Görevli
  • Çingeneler
  • Byelkin'in Öyküleri

  • Öyküler
  • Ruslan ve Ludmila
  • Büyük Petro'nun Arabı
  • Pugaçev İsyanının Tarihi
  • Seçme Yazılar
  • Bütün Öyküler, Bütün Romanlar
  • Küçük Tragedyalar

  • Yevgeni Onegin
  • Bahçesaray Çeşmesi
  • Mısır Geceleri
  • Bütün Eserleri 2
  • Çar Sultan
  • Balıkçı ve Altın Balık
  • Qızıl Xoruz

  • Düello
  • Qafqaz əsi­ri

Aleksandr Puşkin Alıntıları - Sözleri

  • "Umudun sadece gölgesi bile kalsa, Tanrı aşkına, vazgeçmeyin." (Dubrovski)
  • …huzur arıyordu, Uyuşukluk ve keder bitirmişti onu (Ruslan ve Ludmila)
  • Şiirlerle ne anlatıyoruz ona? Gerçek en değerli şey bana. Düşünmeden derim : şirinsin herkesten Hep aynı şeyi söylerim ben. (Aşk Şiirleri)
  • "Bir şairle karşılaşmak her zaman hayırlıdır. Şair, dervişin kardeşidir. Onun ne vatanı vardır ne de dünya nimetlerinde gözü." (Erzurum Yolculuğu)
  • "İntikamdan, delilikten vazgeçer gibi vazgeçtim." (Dubrovski)
  • Bir tek aşktır soğuk ömrün neşesi, Bir tek aşktır acısı kalplerin: Bir anlık mutluluktur hediyesi, Oysa acısı dinmez çilelerin, Yüz kez daha mutludur gençliğinde O ânı havada yakalayabilen. Giz dolu bir mutluluğun önünde Çekingen güzelliğiyle boyun eğen. (Aşk Şiirleri)

  • Kitaplarımı kıskanırım ve okunması için herhangi birine vermekten hoşlanmam. Kütüphanem benim haremimdir. (Gizli Günce)
  • Hüzünlüyüm, Nina: Yolum can sıkıcı... (Seviyordum Sizi)
  • Ve tanıdım aşkı tüm benliğimle, Göksel sevinciyle Ve acı veren kederiyle…. (Ruslan ve Ludmila)
  • Ama n'eylersin ki, bende Böyle bir güç yok, biliyorum; Karar alındı: ferman sizde, Kadere teslim oluyorum. (Aşk Şiirleri)
  • Derin saygının yerini üstünkörü nezaket almıştı. (İstasyondaki Görevli)
  • "Gençlerin bağışlayacakları en son şey cesaretsizliktir. Gençler cesareti bütün insan erdemlerinin en başta geleni ve her kusurun mazereti olarak görürler." (Öyküler)
  • Ahlâk, eşyanın doğasındadır. (Yevgeni Onegin)

  • Nice aceleci olursan ol, Bir aşk randevusuna bile, Ve nice hayale dalarsan dal, Saklanıp gizleyerek kalbinde, Onunla buluştun mu, çekingen Durursun, elinde değil işte... (Aşk Şiirleri)
  • ...Ölümü dilemek mi delilik, Dona Anna? Deli olsaydım, yaşama tutunmayı dilerdim, Aşkın merhemini sürmek için yüreğinize; Deli olsaydım, pencerenizin altında beklerdim Gecelerce, serenaddan, uyku girmezdi gözünüze; Deli olsaydım, önünüze atardım kendimi Gizlenip sesizce acı çekmezdim... (Küçük Tragedyalar)
  • "Büyük bir kişinin düşüncelerini izlemek, çalışmaların en öğreticisidir." (Büyük Petro'nun Arabı)
  • Kitaplarımı kıskanırım ve okunması için herhangi birine vermekten hoşlanmam. Kütüphanem benim haremimdir. (Gizli Günce)
  • Daha iyisini bulursan unutursun beni, Daha kötüsüne düşersen ararsın beni (Yüzbaşının Kızı)
  • “Bırak bana prangalarımı, Kimsesiz, ıssız anılarımı, Hayalleri, hüznü, gözyaşlarını: Benimle paylaşamazsın onları.” (Poemalar)
  • Ne sıkıcı ezgilerine, ne ziyafetlerine, Ne de ihtiyacım var gölgeliklerine- Ne yemek yerim, ne de dinlerim, Bahçelerinin ortasında öleceğim! (Ruslan ve Ludmila)

Yorum Yaz