Yeşil Gece - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Yeşil Gece kimin eseri? Yeşil Gece kitabının yazarı kimdir? Yeşil Gece konusu ve anafikri nedir? Yeşil Gece kitabı ne anlatıyor? Yeşil Gece kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Yeşil Gece kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi
İSBN: 9789751001863
Sayfa Sayısı: 223
Yeşil Gece Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Toplumsal yönü ağır basan bu romanda, medresede yetişen ancak sonra öğretmen okulunu bitirerek Ege Bölgesindeki bir kasabada gerici ve çıkarcı birtakım güçlerle savaşan idealist bir gencin serüveni ele alınıyor. Atatürk Devrimi'nin o coşkulu havası içinde, çok güçlü sezgi ve gözlemlerle kaleme alınmış bu kitapta, toplumumuzun o günkü bütün büyük sorunları, yürekli bir biçimde tartışılıyor. Romanın en önemli kahramanı Şahin Hoca'nın kişiliğini oluşturan nitelikler mücadelesi ve uğradığı yenilgilerin öyküsü sayılabilir.
(Tanıtım Bülteninden)
Yeşil Gece Alıntıları - Sözleri
- Fakat şahısların ölmesinden ne çıkardı? Fikirler yaşıyordu ya.
- Yürümeye başlamış fikirleri yollarından alıkoymak mümkün değildir.
- Bu karanlık akıbet karşısında bu insanların gülmeyi, eğlenmeyi, başka şeyler düşünmeyi nasıl canları istiyordu?
- Fakat şahısların ölmesinden ne çıkardı? Fikirler yaşıyordu ya.
- Şahin Efendi, dünyada bir tek kadın tanımış ve sevmişti: Kendi anası.
- İşini gücünü bırakarak umumi kütüphaneleri dolaşıyor, elindeki beş on kuruşu boğazından keserek kitaba veriyordu.
- Susarsam, beni kendi içimdeki ateş yakacak.
- ''Öyle büyük makamlarda gözüm yok. İptidai hocalığı ben gibi garibe çoktur bile.''
- Demek ki ne istediğini bilen açık fikirli bir tek adamın bazen karışık düşünceli bütün bir kütleye karşı durabileceğine inanmakta haklıydı.
- "İçinde bir boşluk, anlaşılmaz bir isteksizlik vardı."
- ''Yarabbim! Şunların üç, beşini eksik yarataydın da kalan malzeme ile kafalarına biraz izan, yüreklerine biraz insaf sokaydın.''
- "Çok doğru söylemişler... İnkılap denilen şey bir günde olmuyor."dedi.
Yeşil Gece İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yeşil Gece tezli bir romandır.: Reşat Nuri Güntekin'in bu romanı, tezli bir romandır: Roman, Osmanlı'nın son dönemi, ikinci meşrutiyet, 31 Mart vaakasının yaşandığı dönemle dünya harbi ve kurtuluş savaşı dönemlerinde geçer. Medrese eğitiminden muallim mektebine geçmiş aydın görüşlü bir öğretmenin gözünden bu dönemlerin muhasebesi yapılır. Halka ve hakikate bağlı Şahin hoca, İstanbulda yaşanan yozluk, yobazlık, kokuşmuşluk ve çıkarcılığı bir "Yeşil Gece" ye benzetir. Bu yeşil geceden kaçıp Anadolunun saflığına, aydınlığına, yoksulluğuna, temiz kalmışlığına sığınmak ister. Herkes İstanbul'a tayin olmak isterken o küçük bir Ege kasabasına gönüllü gider. Ancak kısa sürede burada karşılaştıkları onda büyük hayal kırıklığına neden olur. Yine de Şahin hoca yılmaz. Kendisi gibi düşünen bir avuç insanla kasabanın başına bela olmuş yobaz ve soyguncu takımına karşı koyar. İşgal yıllarında halkı korumaya çalışır. Kasabada istibdat ve yobazlğın temsicisi güruh ise bu defa işgalcilerle iş tutmaya başlamıştır. Şahin hoca işgal güçlerince Yunan adalarına sürülür. Kurtuluş savaşı bitip yeni bir düzen kurulduğunda Şahin hoca bir yolunu bulup tekrar muallimlik yaptığı kasabaya döner. Mutludur, Cumhuriyetin kurulmasıyla " Yeşil Gece"nin son bulduğunu düşünmektedir. Ancak karşılaştığı manzara hiç de öyle değildir. Köhne düzenin, yobazlık ve çıkarcılığın eski temsilcileri şimdi en keskin Cumhuriyet yanlıları olmuş ve köşe başlarını tutmuşlardır. YEŞİL GECE TÜM KARANLIĞIYLA DEVAM ETMEKTEDİR! Şimdi bile... (Ali Şimşek)
Modernizmin ve laik düşüncenin benimsetilmeye çalışıldığı bir dönem için kültürel geçmişin, koca bir medeniyetin ve toplumsal yapının acımasızca yerilmesine gerek var mıydı tartışılır. Objektif bir bakış açısıyla okumaya çalıştığım eserin objektif bir bakışla yazılmamış olması beni ziyadesiyle hayal kırıklığına uğrattı. (Mrv)
FİKİRLER YAŞIYORDU YA!: İnsanların hep düşünceleri, kıyafetleri dolayısıyla yargılanması, topluma kabul edilmemesi sadece günümüz zamanında mi var olmuştur? İnsan, başkalarının iyiliği için kendinden vazgeçebilir mi? Verilen eğitimler, çocukların fikirlerini ne derece etkiler? Fikir karmaşası arasında kalmanın sonuçları nelerdir? Bıraktığımız şeyleri geri döndüğümüzde aynı şekilde bulabilir miyiz? Kitap, Osmanlı Devleti'nin son zamanlarından Kurtuluş Savaşı arasındaki zamanları içermektedir. Olaylar kitabın başkarakteri olan Şahin Hoca üzerinden anlatılmaktadır, Şahin Hoca'nın Istanbul'a öğrtmen olarak atanması ve tayinini İzmir'in Sarıova kasabasına aldırmadıysa cereyan eder. Dönem içerisinde toplum, fesliler ve sarıklılar olarak kendini ikiye ayırmıştır. Şahin Hoca bu düşünce yapısını ancak eğitimle değiştirebilecegini düşünmüştür. Bu yol, uzun bir yol olsa da ve önüne engeller çıksa da idealinden vazgeçmemiştir. Nitekim kasaba halkı, Şahin Hoca'nın niyetini anlayıp çocuklarını okuldan almışlardır. İzmir'in işgali üzerine Şahin Hoca bazı kasaba halkıyla beraber orada kalmış, geri kalanlar ise evini terk etmiştir. Şahin Hoca orada kalan halk için kendi benliği uğruna Yunanlılara yaranmıştır. Yunanlılar, Şahin Hoca'nın niyetini anladıktan sonra onu sürgüne göndermişlerdir. Yunan işgali inanılmaz acılar verse sonunda işgal bitmiş ve halk Sarıova'ya geri dönmüştür. Şahin Hoca geri döndüğünde eski nüfuzunu -görünüşte Yunanlılara yardim ettiği için- kaybettiğini görmüştür. Olsun. Şahısların ölmesinden ne çıkardı? Fikirler yaşıyordu ya! (Sema)
Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?
Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
Hayatı
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.
1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.
Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.
1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.
1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Eserleri Hakkında Bilgiler
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.
Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.
Çalışma Yöntemi Hakkında
Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:
"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."
Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri
- Çalıkuşu
- Acımak
- Yaprak Dökümü
- Anadolu Notları 1-2
- Yeşil Gece
- Leyla ile Mecnun
- Kan Davası
- Damga
- Dudaktan Kalbe
- Akşam Güneşi
- Bir Kadın Düşmanı
- Değirmen
- Kızılcık Dalları
- Olağan İşler
- Miskinler Tekkesi
- Eski Hastalık
- Ateş Gecesi
- Gökyüzü
- Gizli El
- Harabelerin Çiçeği
- Sönmüş Yıldızlar
- Tanrı Misafiri
- Kavak Yelleri
- Son Sığınak
- Hadiye'ye Mektuplar
- Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
- Eski Ahbap
- Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
- Hülleci
- Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
- Bir Kır Eğlencesi
- Gizli El - Sahne Işıkları
- Bir Köy Öğretmeni
- Roçild Bey
- Çalıkuşu
- Madalyonun Öteki Yüzü
- Yeşil Gece
Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri
- "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
- Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
- — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte? — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz... Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti. — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin? — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
- Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
- Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
- Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)
- Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
- Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
- " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
- "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
- "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
- Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)
- Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
- İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
- Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
- Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
- İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
- İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
- Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)
Editör: Nasrettin Güneş