akademi
Turkcella

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı - Erich Maria Remarque Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kimin eseri? Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kitabının yazarı kimdir? Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı konusu ve anafikri nedir? Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kitabı ne anlatıyor? Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı PDF indirme linki var mı? Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kitabının yazarı Erich Maria Remarque kimdir? İşte Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.06.2022 20:00
Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı - Erich Maria Remarque Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Erich Maria Remarque

Çevirmen: Ahmet Cemal

Orijinal Adı: Zeit zu leben und Zeit zu sterben

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755104973

Sayfa Sayısı: 372

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ünlü Alman yazarı Erich Maria Remarque'ın "Yaşamak Zamanı, Ölmek Zamanı" adlı bu romanı, genç Alman askeri Ernst Graeber'in üç haftalık izin döneminde geçer. Alman orduları, Doğu'dan geri çekilmeye başlamıştır. Çöküşün başlangıcıdır bu. Ama Graeber'in önünde, tam üç haftalık ve savaştan uzak bir hayat vardır. Döndüğü kentin yıkıntıları, anasıyla babasını arayıp bulma çabaları ve sonunda bu umutsuzluk denizinin ortasında kurtarıcı bir ada gibi karşısına çıkacak sevgi ortamında geçecek üç hafta. Graeber ve Elisabeth, bu kısa zaman parçasını, bombardıman uçaklarının saldırılarından ve savaşın kentin her köşesinde boy gösteren yıkımlarından çalarak yaşayacaklardır. Ama ne ölçüde? Remarque, bu dekor içinde, iki insanın umutlarından ve umarsızlıklarından oluşan bir sahne içinde Nazi Almanya'sının çok canlı, çok gerçekçi bir görünümünü vermektedir. Erich Maria Remarque, bilindiği gibi, Hitler yönetiminin yok etmeye çalıştığı bir ulu yazardır. Kitaplarının alanlarda yakılması unutulmamıştır. Alman yurttaşlığından da atılan yazarın bütün suçu, tıpkı "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" ve "Dönüş Yolu"nda ve bu romanında da görüleceği gibi, yöneticilerin açtıkları savaşların suçunun bütün bir ulusa yüklenemeyeceğini açık açık söylemiş olmasıdır.

(Arka Kapak)

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı Alıntıları - Sözleri

  • "Beklemek, bekleyecek bir şeyi olmamaktan daha iyidir."
  • "İnsan daha düne değin onsuz edemeyeceğini sandığı bir şeyden kolayca ayrılabiliyor."
  • "Hiçbir zalimin iktidarı, sürekli olmamıştır."
  • "Ne garip! Gençliği bugüne dek hep bambaşka düşünmüştüm."
  • "İnsan hiçbir yere geri dönmemeli."
  • "Geçmiş. Artık işimize yaramaz. Yalnızca ağırlık yapar o kadar."
  • "İnsanın kendi paçası sıkışınca başkalarını anlamaya başlaması ne tuhaf," dedi. "Oysa işler yolunda giderken düşünülmüyor bunlar, değil mi? "
  • "Uğursuzluk, bulaşıcıdır."
  • "Yaşamak ne güzel şey değil mi? "
  • "...Oysa burada herkesin bir ailesi bulunduğundan, ölüm yalnızca kendi başında dolaşmıyordu, herkese herkes adına ateş edilmekteydi."
  • "Daha dün, ne çok zamanımız var sanıyorduk. Yarın ise bugünü kıskanacağız. "
  • "Tabii, insan her şeyi unutur da evinin yolunu unutmaz."
  • "Yasak olmayan bir şey kalmadı mı bu ülkede?"
  • "Graeber, karşıdan gelenlere baktı. Birden, hepsini eskisinden çok farklı görür gibi oldu. Her birinin yazgısı belliydi. Kimi kimsesi olmayınca yargıda bulunmak, yürekli olmak ne de kolay diye düşündü, ama insan bir şeye sahip olunca, bütün dünya değişiveriyor. Hafifletiyor ya da ağırlaştırıyor ve bazen de çekilmez hale getiriyor yaşamı... Yüreklilik yine aynı yüreklilikti, ne var ki adı değişmiş, görünüşü değişmiş ve kesin biçimini almıştı."
  • "Bilmemek daha iyi. Bilinmeyen şey, itiraf edilemez."

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı: Bir asker, ikinci dünya harbinin kızıştığı zamanda yaşıyor. Ölüm zamanında. Propagandaların tüm kitleleri peşinden sürükleyen bir silah olarak kullanıldığı yıllarda. Bir patlama sonrası ile sonraki patlama süresi arasında, yaşadım diyebiliyor kurtulan. Ben yaşadım, ölümlerden geçerek. Yaşayarak ölmeye devam ediyorum, her gün ölüm kıyısında gezerek.  Remarque'nun kurmuş olduğu bu simge, vatani duygularla cepheye giden bir er. Stalingrad'ı da gördü ve savaşı hiç sorgulamadı. Üstün ırkı... Alman faşizminin ötekileştirici politikalarını... savaş kızıştığı anda izin çıktı ere. Ertelenen sorgu, 'simge'yi yepyeni bir forma dönüştürdü. Memleketi bıraktığı gibi bulacağını umarak dönüş yolunu tuttu.. Sevgili Ernst, senin gibi savaş görmedim. Görmeyi de istemem.  Senin vatanın cepheden farksızdı. Kayıplar vardı döndüğünde, senin de vardı. Ne ummuştun oysa! Kilise duvarlarına asılmış, yıpranmış kağıtlara alalacele yazılan yazılarda son ümit aracını gördüm seninle birlikte. O kağıtlara sinen hüznü gördüm, çaresizliği gördüm ve de umudu gördüm. Yaşamak zamanı ölmek zamanı deyip zihnine işlerken her an, bir kez daha yaşamak dedin yine de. Bir patlama oldu tam iki sokak ötende.  Ölen çocuktu. Savaşın bunlarla ne ilgisi vardı dedin fısıltıyla öyle sanıyordun bağırdığının farkında değildin. Bir ağırlık çöktü . Yağmur yağdı, gözlerinden istemsizce akan gözyaşların yağmurla bir oldu. Ben oradaydım. Onca ölümü görmüş bir asker olmak acı duymanın, hissetmenin önünde engel değildi ki.  Öğretmenin vardı senin, kütüphanesini sığınak yapan bir öğretmen. Bir öğretmen! Yabancılaşan sendin.  Üstün ırk dedin, üstün ırk. Varlığımı varlığına armağan edeceğim üstün ırk..  Savaşın cinayet olduğu ayrımına vardın sevgili Ernst, sevgili asker . Sırtında tüfeğinle yaşıyorsun. Büyük Almanya. Hell Hitler! Bir havan saldırısında anneni arıyorsun.  Yıkılmış evinin önünden ayrılamıyorsun.. Ve aşık oluyorsun. Ölüm zamanında. "Aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir." Savaş zamanında birbirini bulan ruhlar varoluşsal bir kaygıszlık nedeni. Boğazımda bir düğüm var, çok şey görmüş geçirmiş yaşlanmış genç asker. Evinin önünden ayrılamıyorum ben de. Yaşamak zamanı haydi..  https://youtu.be/6e6kIlyy9kM https://youtu.be/BaRLonlJDOI (Aimée)

Kitap 2. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Almanların Rusya’dan çekilmesiyle başlıyor. Kayıplar ağır ancak hiç kimse savaşın çoktan kaybedildiğini söyleme cesaretini gösteremez, zira böyle bir şey vatana ihanet olarak algılanır. 2 yıllık bir cephe hayatından sonra Graber Almanya’ya izne gönderiliyor. Graber, 1. Dünya Savaşı sırasında doğmuş, enflasyon yıllarında büyümüş, Hitler Almanyası’na inanmış ve 2. Dünya Savaşı’na katılmış bir erdir. Ancak Graber’in memleketinde gördükleri cepheden farksızdır. Her baktığı yerde bombalanmış şehirler, yıkılmış binalar, ölmüş, kayıp (buna ailesi de dâhil) aç ve sefil bir sürü görür. Nazi doktrinleriyle büyümüş bu asker işte o anda her şeyin farkına varır. Nasıl kandırıldıklarını anlar. Bunu kendilerine yapanlara kızmaz, hatta onları haklı görür. Ben nasıl ki Rusya’da Rus öldürüyorsam onlar da aynı şekilde bize karşılık veriyor diye düşünür. Gelinen bu noktada kendisinin bir Nazi olmasından dolayı ne derece suçlu olup olmadığını merak eder ve bundan dolayı vicdanıyla derin bir hesaplaşmaya girişir. Savaş, ideolojiler ve vatandaşlık ya da ulusal çıkarlar hakkında değil, sivil yaşama dönmeye ve savaşı sonlandırmaya can atan askerler hakkında. Bu iddianın ne kadar doğru olduğunu Graber sayesinde anlıyoruz. Nazilerin Almanya’ya verdiği zarar kitabın ana temasını oluşturuyor. Naziler dehşeti 1939’dan beri pek çok ülkeye taşıdı, şimdi itilaf güçleri aynı dehşeti Alman şehirlerine getirdi. Nazi baskısı komşuyu komşuya, kardeşi kardeşe, askeri askere düşman etmiştir. Kimsenin söz söyleme hakkı yoktur, kimse Hitler’i eleştiremez ya da hiç kimse herhangi bir konuda yorum yapamaz. Alman askerleri bile itilaf güçleri kadar Nazilerden nefret eder, hatta daha fazla nefret eder. Tüm bunların içinde romanda bir de aşk var. Tabii ki acıklı ama duygusal olmayan bir aşk hikâyesi. Graber hayatının en güzel yıllarını o iki haftalık izni sırasında geçiriyor. Vakti zamanında bu kitap Almanya’da yasaklandı. Yakın zamana kadar İngilizce ve Almanca baskıları farklıydı. Remarque kitabı 1954’te yayımladı ancak bazı yerleri ve üslubunu tümüyle değiştirmek zorunda kaldı ve hatta bazı kısımları da sildi. 50’li yıllara Almanya’da hiç kimse askerlerin suçlu olmasından ziyade onların bir katil olduğu gerçeğini düşünmek istemiyordu. Yazar bu değişikliklerden hiç hoşnut değildi ama kitabın yayımlanmasını çok istediği için buna mecbur kaldı. Yazarın bizzat kendisi de Douglas Sirk’ün yönettiği “A Time To Love and A Time To Die” (Sevmek Zamanı Ölmek Zamanı, 1958) filmde kısa da olsa birkaç sahnede görünmüştü. Bu filmin Türkçe altyazısını çeviren ekibin içinde yer almak da benim için büyük bir mutluluktu. 2. Dünya Savaşı’nı Alman askerlerinin ve halkının bakış açısından anlatan ender kitaplardan biri. 2. Dünya Savaşı’na meraklı okurlar için güzel bir eser. (N)

Şimdi "Yaşamak Zamanı": İkinci Dünya Savaşı'nın son günleri... İnsanların ne olduğu, neden yapıldığı, sonunda ne kazanılacağı belirsiz bu savaşta yöneticilerin emri ile ailelerinden, çevrelerinden, sevdiklerinden koparılması ve sefalet eşliğinde oradan oraya savrulmalarının romanı bu. İçine düştükleri bu sefil ortamda yalnızca çaresiz birer figüran olduklarını bilen, savaşın gidişatını etkileme şansı olmayan bu yığınların sadece biraz daha hayatta kalabilme uğruna çırpınışlarının eşliğinde iki gencecik insanın birbirine yaslanmasının, acıların üstünü sevgi ile örtmesinin ve yaşama tutunmaya çalışmasının romanı. Savaşın sonlarında, artık Alman ordularının -halka her gün farklı kahramanlık ve başarı hikayeleri anlatsalar da- çekilmeye başladığı ve yenilginin ufukta göründüğü günlerde, cephede geçen 2 yıldan sonra izinli döndüğü şehrindeki yıkımı gören ve anne babasını kaybeden Graeber’in ilk şaşkınlığı karşılıyor bizi önce. Zira Rusya içlerine ilerlerken önlerine çıkan şehirleri, köyleri yerle bir etmiş Alman ordularının, aynısının bir gün kendi başlarına gelebileceğini düşünmemiş olmaları ne kadar da şaşırtıcı, ama aynı ölçüde de gerçek; güç sarhoşluğu bu olsa gerek. Yıkılmış evi, kaybolmuş ailesi, yitmiş gençliği ve ümitsizliği içinde oradan oraya sürüklenen Graeber’in Elisabeth ile tanışması, bu çaresizlik ortamında 3 haftalık bir cennetin kapılarını açar bu iki gence. Bu sefalet ve zulüm ortamında aşkı, sevgiyi, insani olan diğer tüm duyguları hatırlayan bu iki genç birbirlerine sarılırlar ve savaşın anlamsızlığından uzak küçük bir hayat yaratırlar kendilerine. Her şeyin bir zamanı vardır; ama şimdi “Yaşamak Zamanı”dır. Bu çarpıcı romanı okumanızı öneririm. Başkalarının savaşında piyon olarak geçen bu hayatımızda bize pompalanan söylencelere inanıp insanlığımızı, empati kurmayı, birbirimize sevgimizi neden kaybetmemeliyiz, tekrar tekrar hatırlamak için… (AkilliBidik)

Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı PDF indirme linki var mı?

Erich Maria Remarque - Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Erich Maria Remarque Kimdir?

Erich Paul Remark Osnabrück'te Roma kilisesine bağlı katolik bir ailenin içinde doğdu. Babası Peter Remark bir basımevi ustasıydı. Osnabrück arşivlerinde bulunan nüfus kayıtlarına göre 17.yy'da ihtilalde katoliklere yapılan baskılar yüzünden Fransa'dan göç etmişlerdi. Önceleri Remarque olan soyisimleri Alman imlasına göre Remark olmuştu. Bir süre Münster Üniversitesi'nde öğrenim gördü ama 18 yaşında birçok kez yara aldığı I. Dünya Savaşı'na katılmak zorunda kaldı. Savaştan sonra öğretmenlik, taşçılık ve Berlin'de bir tekerlek firması için test sürücülüğü yaptı.

1929'da, Remarque'nin savaşın mutlak kötülüğünü 19 yaşındaki bir askerin gözünden anlattığı, en ünlü eseri, "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" (Im Westen nichts Neues) yayımlandı. Bu kitabın ardından savaş zamanı ve sonrasını yalın ve duygusal bir dille gerçekçi bir şekilde anlattığı başka eserleri de yayımlandı.

1931'de İsviçre'ye yerleşti. 1933'te, Naziler eserlerini yaktılar ve yasakladılar. 1938'de Alman vatandaşlığından çıkarıldı ve 1939'da Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti. Hollywood'da tanıştığı Paulette Goddard ile 1958 yılında evlendi.

72 yaşında Locarno, İsviçre'deki Saint Agnese kliniğinde aylarca acı çektiği anevrizmadan dolayı öldü.

--------Eserleri 

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, (1929)

Dönüş Yolu, (1931)

Hayat Kıvılcımı, (1952)

Yaşamak Zamanı, Ölmek Zamanı, (1954)

Ölesiye Yaşamak, (1956)

İnsanları Seveceksin

Ana Baba Günleri

Üç Arkadaş

Lizbon'da Gece

Kara Dikilitaş

Zafer Takı

Cennetteki Gölgeler

Ufuktaki İstasyon

Vaat Edilmiş Ülke

Tanrı'nın Gözdesi Yoktur

Üç Yoldaş

Siyah Anıt

Erich Maria Remarque Kitapları - Eserleri

  • Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli)
  • Zəfər Tağı
  • İnsanları Seveceksin
  • Ölesiye Yaşamak
  • Üç Arkadaş
  • Dönüş Yolu
  • Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı
  • Tanrının Gözdesi Yok
  • Lizbon’da Gece
  • Hayat Kıvılcımı
  • Cennetteki Gölgeler
  • Batı Cephesi ve Dönüş Yolu
  • Beni Sevdiğini Söyle
  • Жизнь взаймы, или У неба любимчиков нет
  • Sevmek ve Ölmek Zamanı

Erich Maria Remarque Alıntıları - Sözleri

  • "..Yaşamayı sürdürebilecek gücü yeniden toplayabilmek için çabuk unutmasını bilmek gerekirdi.." (Hayat Kıvılcımı)
  • "... mutsuzluk denilen şey günlük olaylardandır." (İnsanları Seveceksin)
  • Kaçağız biz. Kendimizden kaçıyoruz. Hayatımızdan. On sekiz yaşında idik; dünyayı, hayatı sevmeye başlamıştık, sevdiğimiz bu şeylere kurşun sıkmak zorunda kaldık. Patlayan ilk mermiler kalbimize saplandı. Çalışma, çaba, ilerleme kapıları kapandı bize. Biz bunlara artık inanmıyoruz. (Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli))
  • “Doğrulup kaçmak istiyoruz; hem de nereye olursa olsun.” (Batı Cephesi ve Dönüş Yolu)
  • "Herkesin kafasının içinde kendine göre bir işkence odası var." (Tanrının Gözdesi Yok)
  • Yanmak hiç bitmez ve insan yanar, yanar da yine ölmez. (Hayat Kıvılcımı)
  • Konuşmak, ardında mutluluk varsa iyidir, insana kolay geliyorsa ve canlıysa, akıcıysa iyidir; ama insan mutsuzsa sözcükler gibi nabza göre şerbet veren ve her an yanlış anlaşılabilecek şeyler ne işe yarardı ki? Durumu daha da kötüleştirirdi, o kadar. (Dönüş Yolu)
  • Umut etmek, sanıldığından çok daha acıklı bir sözcük... (Tanrının Gözdesi Yok)
  • Sana öyle çok mektuplar yazdım ki! Hep sana mektup yazdım. Hem de kalemsiz, kağıtsız. (İnsanları Seveceksin)
  • - Ömrün qısadır, bəs kimdir onu qısa edən? Onun qısalığını bilməyimizmi?! Bayırdakı pişiklər bilirmi ki, ömür qısadır? Bəs quşlar? Kəpənəklər? Onlar ömrü əbədi sayırlar. Bunu onlara heç kim deməyib! Bəs bizə niyə deyiblər? - Bunun min cavabı var. - Birini de! - Ömür əbədi olsaydı, dözülməz olardı. Həyatda bədbəxtlik xoşbəxtlikdən çoxdur. Bizə mərhəmət göstərilib ki, ömür uzun sürməsin.. (Lizbon’da Gece)
  • İncəsənət hər kəsin çörəyi deyil. Onu başa düşmək, onun sehrinə əsir olmaq üçün fərqli bir düşüncənin, fərqli bir ürəyin sahibi olmaq lazımdır. (Üç Arkadaş)
  • "Uğursuzluk, bulaşıcıdır." (Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı)
  • "Söyleyecek çok şeyimiz var ve asla söylemeyeceğiz." (Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli))
  • Gözyaşları yanaklarından aşağı akıyor. Silmek isterdim, fakat mendilim çok kirli. (Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli))
  • Yeryüzünde en korkunç şeyin ne olduğunu bilir misiniz diye sorsam, ne derdiniz? Aramızda kalsın, ben söyleyeyim; sonunda insanın her şeye alışması… (İnsanları Seveceksin)
  • Öldü getdi, birdən-birə, elə bil, heç sağ olmayıbmış. Ona baxdım və heç bir cavab tapmadım. Onu öldürdümmü, xoşbəxtmi etdim? Məni sevirdimi, yoxsa onun üçün lazım olanda dirəndiyi əl ağacımı idim? Cavab tapmıram. (Lizbon’da Gece)
  • Mezarlık hayatla dolu idi. Boğuk kahkahalar, bağırmalar sis içinde yükseldiler. Bütün sıralar işgal edilmiş gibiydi. (Üç Arkadaş)
  • “Hayata devam edebilecek kuvveti yeniden toplayabilmek için çabuk unutmayı bilmek gerekirdi.” (Hayat Kıvılcımı)
  • "Ne garip! Gençliği bugüne dek hep bambaşka düşünmüştüm." (Yaşamak Zamanı Ölmek Zamanı)
  • Hayaller geçiyor gözlerimin önünden, durmuyorlar, sadece gölge ve hatıra bunlar. (Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Ciltli))

Yorum Yaz